Olmuyor, olmuyoooor!
Bir
önceki yazımızda, Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Türkiye
Yüzyılı” vizyonunu açıklarken verdiği mesajlara dikkat çekmiş…
“Kızgın demiri soğutma çabasının
başına İnşaAllah yine bir şeyler getirilmez!” diyerek de
endişemizi dile getirmiştik.
Maalesef
yine oldu olan…
Yine
yaptı yapacağını CHP Genel Başkanı!
***
Sayın
Erdoğan,
“Kimlik siyaseti yerine birlik
siyaseti,
Kutuplaşma siyaseti yerine
bütünleştirme siyaseti,
İnkâr siyaseti yerine kucaklama
siyaseti,
Tahakküm siyaseti yerine özgürlük
siyaseti,
Nefret siyaseti yerine sevgi
siyaseti.” diyerek ülkedeki gerilimin azalması için üzerine
düşeni yapacağına işaret etmişti.
Buna
“masadaki” ve orayı etkileyen “masa dışındaki” muhalefetten ne kadar destek geleceğine
baktık.
Masadaki
genel başkanların “öncüsü” pozisyonundaki Sayın Kılıçdaroğlu, ilk andan
itibaren “gerilimi düşürme çabasına” destek vermeyeceğini belli etti…
Ve
hemen ardından da…
Uyuşturucu
parasının sırf memlekete para girsin, cari açık kapansın diye “buyur” edildiğini, “para için” gençlerimizin çocuklarımızın zehirlenmesine göz yumulduğunu
öne sürdü.
O
böyle yapınca da…
Emniyet
Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’ndan açıklamalar geldi:
“CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, 177 yıllık Emniyet Teşkilâtımızı cari açığı kapatmak için
uyuşturucu ticareti yapmakla suçlamaktadır. Bu iftira sahibi hakkında suç
duyurusunda bulunuyoruz.”
“CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, 183 yıllık Jandarma Teşkilâtımızı cari açığı kapatmak için uyuşturucu
ticareti yapmakla suçlamaktadır. Bu iftira sahibi hakkında suç duyurusunda
bulunuyoruz.”
*
Emniyet
ve Jandarma’dan bu açıklamalar gelince, kimileri, “Kemal Kılıçdaroğlu onlardan bahsetmedi
ki” diyerek “şark kurnazlığı”
yapsa da…
Her
iki kurumu da “Kemal Kılıçdaroğlu iftira
atıyor!” açıklaması yapmaya mecbur eden korkunç iddianın, iftiranın top
yekûn “Millet’in ve Devlet’in Güvenliğini”
ilgilendirdiği…
Bu
iddianın, bir kişilik, on kişilik, yüz kişilik, bin kişilik bir iddia olmadığı
ortada.
Hatta…
Cari
açığı kapatmak gibi bir “amaç” öne
sürüldüğüne göre birçok ilgili devlet kurumu girebilir işin içine!..
Akıl
alır gibi değil doğrusu!
***
BİRİLERİNİN “KİMYASAL SİLAH
İDDİASI”NDAN HEMEN SONRA!..
Malûm,
bundan kısa bir süre önce de, CHP ile HDP’ye fikren çok yakın bir şahıs çıktı ve
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “kimyasal
silah kullandığı” iddiasını gündeme getirdi.
Ardından
da bir CHP önde geleni bu korkunç tavra destek verdi.
CHP,
olay üzerinden günler geçtikten sonra, Milli Savunma Bakanlığı tarafından “iftira” olduğunun altı çizilen bu
iddiayı “kurumsal” olarak “zayıf bir açıklamayla” reddetti.
Ne
var ki, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alan ve CHP’nin de “kurumsal olarak” reddettiği vahim
iddiaları destekleyen parti önde geleni hakkında
–nedense- disiplin işlemi yapılmadı.
Daha
önce çok basit gerekçelerle parti mensupları hakkında disiplin ve ihraç yoluna
giden CHP, yapılanları edilenleri “fikir
ve ifade hürriyeti” kapsamına almış oldu.
(Mahir Ünal’ın söyledikleri, o
zihniyete göre fikir ve ifade hürriyeti kapsamında değil ama bunlar o kapsamda.
Kavanoz dipli dünya!)
*
Olay
büyük efendim.
İki
haftalık süreçte önce Milli Savunma Bakanlığı’nın, ardından da
Emniyet’in ve Jandarma’nın “İftiraya
uğradık!” muhtevalı açıklamalar
yapmak mecburiyetinde kalmaları az buz olaylar mıdır?
*
Akit
TV Canlı Yayını’nda, genç Avukat
Ertuğrul Akar, konu hakkında dikkat çekici bir değerlendirmede bulundu.
“Geçmişe dönün bakın, 1960 darbesine
giden süreçte İsmet İnönü ortalığı nasıl germiş…”
cümlesini önümdeki kâğıda not etmişim…
Aman
dikkat!
*
‘İnşaAllah
bu seferki “kızgın demiri soğutma”
çabası yine boşa gitmez!..” demiştik ya…
Oraya
atıfla yavaş yavaş bağlayalım yazıyı.
Sayın
Cumhurbaşkanı, 18 Nisan 2019’daki konuşmasında aynen şöyle demişti:
“DÖNEM kızgın demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma,
birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir. Gayemiz, milletimizin
refahını artırmak, güvenlik ve özgürlük dengesini koruyarak devletimizin
bekasına yönelik tehditleri bertaraf ederek Türkiye’yi 2023 hedeflerine
ulaştırmaktır.”
*
Biz o gün, “İnşaAllah
bu ülkedeki gerilim, kamplaşma havası son bulur, en azından biraz olsun yumuşar
da, memleketin temel meseleleri hakkında
sakin sakin konuşabilir, tartışabilir taraflar!” demiştik.
Demiştik ama…
Ne yazık ki, üç
gün sonra Çubuk’taki Şehit Cenazesi’nde acayip olaylar meydana gelmişti…
Sonrasında yine
gerilim, yine kamplaşma…
*
Bir bunları
yazdık ya…
Birileri
diyecektir ki, “Muhalefet gerilim, kamplaşma olmasın diye bir takım
iddiaları gündeme getirmeyecek mi?”
Böyle diyenlere
sormak lâzım:
İddia sahibinin,
hele hele böylesine “vatan evlâtlarının hayatlarını, memleket güvenliğini”
ilgilendiren konularda, iddialarını
ispat etme, belgelendirme, delillendirme mecburiyeti yok mu?
*
Böyle bir memleket
işte…
“Beyaz
Türkler”den kim varsa istediği gibi konuşabiliyor, istediği gibi ortalığı
karıştırabiliyor…
Ne bileyim, ben
de “Bu memlekette kutuplaşma siyaseti yerine bütünleştirme siyaseti izlemek,
kızgın demiri soğutmak gerek!” deyip duruyorum işte!..
Siyasi iklimi zehirlemeye
matuf bu kadar girişim varken…
Zor dostum zor!
***
“TIPIŞ TIPIŞ GİTMEK!..”
Sayın
Cumhurbaşkanı dünkü grup toplantısında, Kılıçdaroğlu’nun “Tıpış tıpış sandığa
gideceksiniz!” cümlesini hatırlattı.
Ak
Partilileri böyle ifadelerle hafife alınan muhalif seçmenlere de ulaşmaya davet
etti.
Evet…
Kimsenin,
hiç kimsenin oyu çantada keklik değil!..
Her
partinin çok çalışması gerekiyor.
*
Grup
Toplantısı’ndan çok önemli bir mesaj:
Sayın
Cumhurbaşkanı “tehlikeli” bir nokta varan “tahıl
koridoru” krizinin Türkiye’nin girişimleri ile aşıldığını açıkladı.
Çok
güzel bir gelişme.
Türkiye’den
yeni bir diplomasi başarısı
*
Bir
de…
“Başörtüsü
düzenlemesi.”
“Anayasal
güvence” teklifi Meclis’ten mutabakatla geçmezse…
“Referandum’a da hazırız”
dedi Sayın Cumhurbaşkanı…
*
Ve “uyuşturucu parasıyla cari açık kapatmaya
çalışıyorlar!” korkunç iddiasına cevap:
“Aklınız başınızda mı sizin?!”