Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ekim 2014

Ölmek var dönmek yok!

Türkiye kendi içinde insan hakları ve özgürlükler alanında mesafe kat ettikçe, iç barışı ve huzuru kendi iradesiyle tesis ettikçe, sağlam bir ekonominin ve demokrasinin temellerini attıkça operasyonlara maruz kalıyor. Bu anormal bir durum değil. Çünkü Türkiye'nin farklı kesimleriyle bilhassa Kürtlerle içeride sağladığı barış ve huzur ortamı aynı zamanda yıllardır kan ve savaş ortamına mahku00fbm bırakılan Ortadoğu'nun da kaderini yakından ilgilendiriyor. Türkiye'nin eski rejimde olduğu gibi sürekli kaos ortamında tutulması ve kendi kararlarını alamaması ve bağımsız bir siyaset geliştirmemesi onlar için en iyi seçenekti. Fakat Türkiye AK Parti hükümeti döneminde alışılmışın dışında bir iç ve dış siyaset belirlemeye başladı. Kendi bağımsız politikasını oluşturdu ve barış sürecinden asla vazgeçmedi. Deyim yerindeyse Türkiye için çizilen çerçevenin dışına çıktı ve bunun adına da "Yeni Türkiye" dedi. Bu bakımdan bölgede teolojik ya da ekonomik emelleri olan uluslararası güçlerin derin yapıları, ülkedeki uzantıları aracılığıyla epeydir Türkiye'yi güya cezalandırıyorlar. Yani "siz nasıl olur da sınırlarını bizim belirlediğimiz bir siyasetin dışına çıkabilirsiniz" demeye getiriyorlar. Bunu Türkiye'de iç karışıklık çıkartmak marifetiyle yeni Türkiye'nin hükümetini indirmek olarak da okumak mümkündür.

Siz, Gezi'nin yüreği ağaç sevgisiyle dolu apolitik bir gençlik tarafından başlatılan hükümete muhalif bir tepki hareketi olduğunu mu düşünüyorsunuz? Siz, 17 Aralık operasyonlarının, tır baskınlarının nedeninin bir yolsuzluk operasyonu olduğunu ya da paralel yapının hükümetle arasının açılma nedeninin dershaneler olduğunu mu düşünüyorsunuz? Normalde bir araya gelmeleri mümkün olmayan CHP-MHP ve Cemaat'in Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde giriştikleri "zoraki" ittifakı normal mi buluyorsunuz? Siz, son günlerde HDP tarafından organize edilen tüm bu yakıp yıkmaların ve onlarca masum insanın canına mal olan Kobani tepkisinin nedeninin gerçekten Kobani'deki sivil halkın IŞİD tarafından katledilmesinin önüne geçmek olduğunu mu düşünüyorsunuz? Tezkereye hayır demelerine rağmen meselenin Kobani olmadığı açıkça ortada değil mi? Kobani'nin neredeyse tamamının Türkiye'de misafir edildiği bir ülkeye yardım etmemekle suçlamak ve sırf bu yüzden onlarca masum insanı katletmek, kamu mallarını ateşe vermek başka bir deyişle barış yanlısı Kürtleri cezalandırmak nasıl bir siyasi düşüncenin ürünüdür?

Epeydir ardı ardına yaşanan bu hadiseler bize gerçekte tek bir adresi göstermektedir. Türkiye'nin Ortadoğu'da dengeleri değiştirecek kadar güçlenen ve her geçen gün Kürt-Türk barışını pekiştiren bir ülke olmasından ciddi kaygı duyulmaktadır. Aslında onlar için asıl kaygı verici olan; Türkiye'nin bölgenin tüm farklılıklarıyla birlikte içinde insan olan, ahlak, erdem ve adalet olan bir medeniyetin yeniden inşası yolunda önayak olacak olmasıdır. Mezhep taassubundan, kin ve nefretten arınmış kültürel, siyasal ve ekonomik birlikteliğini sağlamış demokratik bir Ortadoğu istenmiyor. Ortadoğu'da yeni bir hukukun tesis edilecek olmasından da rahatsızlar. Bu yüzden Türkiye hem içeriden hem dışarıdan ardı ardına operasyon geçirmektedir. Hedefte: Yeni Türkiye ve Kürt-Türk birlikteliği bulunmaktadır. Bu tuzağa hükümetle barış müzakereleri yürüten bir Kürt partisinin de dahil olması ne büyük bir talihsizlik. Ne büyük bir öngörüsüzlük ve de basiretsizliktir bu. Oysa Kürtlerin bu coğrafyada yüzyıllık yalnızlıklarına son verebilecek tarihi bir fırsat bulunmakta. Kuşkusuz bu fırsat henüz kaçmış değil.

Bugün Türkiye'nin "Çözüm sürecine elimi, bedenimi canımı koydum. Her ne pahasına olursa olsun 77 milyonun kardeşliğini tesis etmek için son nefesime kadar da mücadele etmeye devam edeceğim" diyen bir Cumhurbaşkanı var. Ve yine demokrasiyi yaşatacağız, özgürlükleri koruyacağız, inadına biz kardeşiz, birbirimize sarılacağız, selamlaşacağız, kucaklaşacağız" diyen de bir Başbakan'ı var. Bu iki kıymetli insan Türkler, Kürtler ve tüm farklılıklar için inanın bir şans. Siz bu ülkede bugüne kadar ölümüne barış diyen kaç lider tanıdınız? Bu tür ifadeler uluslararası derin güçleri ve ülkedeki maşalarını elbette rahatsız ediyor. Biz kardeşiz dedikçe, birbirimize sarıldıkça, inadına özgürlükler ve barış dedikçe plan üstüne plan, operasyon üstüne operasyon yapıyorlar. Elbette başaramayacaklar. Hiç şüpheniz olmasın, vicdanlı Türklerle Kürtlerin kadim dostluklarını, birlikteliklerini asla bozamayacaklar. Bu ülkede yaşayan tüm zenginliklerimizle birlikte hak, hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlük mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Bu böyle biline! Evet, ölmek var barıştan ve özgürlüklerden dönmek yok!

Bu tür dönemler aynı zamanda safların belirginleştiği, birçok insanın maskesinin de düştüğü dönemlerdir. Bu vakitten sonra Türkiye'de yaşayan insanlar artık tam olarak ikiye ayrılmış durumdadır. Bu iki kesimin mücadelesi Türkiye'nin ve bölgenin geleceğine yön verecektir. Bu yüzdendir ki uzun zamandır dili, ırkı, inancı ne olursa olsun barıştan, özgürlüklerden ve insandan yana tavır koyanlarla bunun tam karşısında olanlar arasında sıkı bir mücadeleye tanıklık etmekteyiz. Ancak bilmeleri gereken gerçek şudur; bundan böyle ne kadar tuzak kurulursa kurulsun ne kadar operasyon yapılırsa yapılsın Türkiye'nin artık eski Türkiye olmadığı gerçeğidir. Kısacası bu tür hassas kırılgan süreçlerde bize düşen sorumluluk bellidir. Kendi insanlık projelerimizi, bireyi önceleyen özgürlükçü demokratik bakış açımızı, herkesin bir diğerinin hak ve hukukunu gözettiği barışçıl bir zihniyeti diri tutmak ve bunun mücadelesini vermektir. Bizler ısrarla ve net bir kararlılıkla bundan böyle inadına barış,inadına özgürlük, inadına insanlık demeye ısrarla devam edeceğiz.Ne yapsanız çaresi yok. Buradan da geri dönüş yok!

twitter.com/sivildemokrat

[email protected]