Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Ağustos 2019

Ölmek istemiyorum! Anne lütfen ölme!

İnsanlık tekrar yok edildi. Emine Bulut, eski eşi tarafından çocuğunun gözleri önünde katledildi. Emine, arşa yükselen bir feryatla “ölmek istemiyorum!” diye haykırdı. Çocuk, yalvarırcasına “anne, lütfen ölme!”diye karşılık verdi. Emine’nin katledilişi, bütün ülkeyi sarstı. Yaşamak isteyen bir kadının çığlığı ve annesinin ölmesini istemeyen bir çocuğun feryadı, hepimizde derin travmalara ve sarsıntılara neden oldu. Kadına karşı işlenen şiddet denilen şerle artık yüzleşmemiz gerekmektedir. Her gün kocaları, sevgilileri ve kardeşleri tarafından öldürülen kadınların sayısı artmaktadır. Kadın cinayetlerine, sosyal medya üzerinden tepki vermek ve üzüntümüzü ifade etmek, yetmemektedir. Kadınlara yönelik şiddete, cinayete, vahşete ve katliama artık dur denilmesi için radikal bir değişimin gerçekleştirilmesi acil bir ihtiyaçtır. Kadına yönelik işlenen vahşet, insanlığımız açısından sahici anlamda bir beka sorunu durumundadır.

Kadına yönelik işlenen şiddet ve vahşet, hiçbir şekilde hayatın normal bir parçası olamaz. Kadın cinayetlerinin korkunç bir şekilde neredeyse gün aşırı işlenmesi, kadına yönelik şiddeti normalleştiren bir durum olarak algılanabilir. Kadına yönelik şiddetin olduğu bir yerde, kendimizden insan olarak söz edemeyeceğimiz gibi, yaşamımızı da hayat olarak niteleyemeyiz. Kadını öldürerek, aslında insanı ve hayatı birlikte yok ediyoruz. Ölmek istemeyen bir kadın, aslında insanlığın bir bütün olarak yaşaması gerektiğinin çığlığını atmaktadır. Kadını yaşatmadan, insanlığımızı yaşatamayacağımızı farketmeye ihtiyaç vardır. Kadının hayatına saygı, insanlığın hayatına saygının ta kendisidir.

Son 15 yılda 15 bin kadın, erkek vahşeti sonucu hayatını kaybetti. Kadın cinayetlerinde, erkeğe sürekli olarak haklı gerekçeler bulma konusunda göbek bağının çatladıldığına şahit oluyoruz. Erkek vahşetini meşrulaştırma, rasyonelleştirme ve haklılaştırma saplantısından kurtulmamız gerekmektedir. Bir erkeğin bir kadına yönelik şiddet uygulamasının hiçbir haklı ve meşru gerekçesi olamaz. Kadına yönelik şiddet, insanlığa karşı işlenen suç kategorisinde değerlendirilmelidir. Kadına karşı şiddet eğiliminin erkeklik suçu ve hastalığı olduğu konusunda erkeklerin farkındalık kaznması ve kendilerini iyileştirmenin yollarını bulma konusunda ciddi bir çaba, öğrenme ve olgunlaşma içine girmeleri gerekmektedir.

Kadın ve erkeğin insan olarak eşit olduğunu, kadının yerinin hayatın her alanı olduğunu ve kadının erkeğe mutlak bağımlı olan köleler olmadığının artık kabul edilmesi, tanınması ve içselleştirilmesi lazımdır. Kadının hayat hakkına yönelik cinayetleri, vahşetleri ve kıyımları kanıksayan ve normal sayan bir toplum yerine, kadına yönelik her türlü şiddete ve vahşete itiraz ve isyan eden bir toplumsal yapının ve kültürün oluşturulmasına ihtiyacımız vardır. Kadına yönelik şiddet ve vahşet, hayatımızın kendisi olduğu sürece normalleşmemiz, insanlaşmamız, medenileşmemiz, gelişmemiz ve olgunlaşmamız mümkün değildir. Çocuklarımızın ve kadınlarımızın ölmemesi için, kadın ve erkek birlikte insan olarak yaşamamız için bütün Türkiye’nin kadına yönelik vahşete karşı birleşmesi ve sesini yükseltmesi bir zorunluluktur.

Kadın konusunda kirli, karanlık ve kanlı bir bilince ve kimliğe sahip erkekler topluluğundan oluşmak, büyük bir insani sorundur. Namus ve şeref adına kadını öldürmenin bir hak olduğunu düşünen bir çok erkek bulunmaktadır. Erkek kimliğinin şiddeti içselleştiren ve yücelten bir form ve muhtevada oluşturulması, erkekleri, kolalıkla kadınlara kıyan bir canavra dönüştürebilmektedir. Kadına karşı şiddet ve vahşetle mücadele, zihinlerde ve kalplerde başlamalıdır. Kadın ve erkeğin eşit drecede onur ve özgürlük sahibi insanlar olduğu, kadının hayatına, varlığına ve haklarına saygı göstermenin insan olmanın olmazsa olmazı olduğunu erken yaşlardan itibaren çocuklarımıza öğretmeliyiz. Erkeğin kadın konusunda şiddet, cinsiyet ve hakimiyet temelli değil, müsavat, hürriyet ve adalet çerçevesi içinde bir tutum ve anlayışa sahip olmayı başardığı takdirde kadına karşı işlenen şiddetle ve vahşetle mücadele edebiliriz.

Erkek, hiçbir şekilde kutsal bir varlık değildir. Erkek, kadın üzerinde mutlak hakimiyet kurması gereken bir despotta değildir. Erkek ve kadın birbirine eşit, onurlu özgür insanlardır. Erkeğin, kadının insan olarak hayatının, cinsiyetinin, haklarının ve onurunun değerini anlaması gerekmektedir. Ölmek istemediğini son nefesinde söyleyen Emine Bulut, kadının aslında neyin arayışında olduğunu hayatıyla bize anlatmıştır. Kadın, hak ve hayat arayışının peşindedir. Onur, namus ve vicdan sahibi erkeklere düşen, kadının hak ve hayat arayışına destek olmak ve saygı duymaktır.