Olgusuz algılar
Gün geçmiyor ki, soyu sopu kuruyasıca medyadan yayılan kir ve pislik yüzünden perişan olan sağlığını kaybeden insanlarımız olmasın. Nasıl bir girdap bu böyle. Ne akıl ne zeka nede ferasetimiz nerede ise hiç işe yaramıyor.
Dünyayı kasıp kavuran akılları dumura uğratan yeni bir algı var alıcı pazarında.
Adı Korona.
Cinsi bir virüs.
Yani gözle görünmeyen ve ancak elektronik mikroskopta çeşitli yöntemler kullanılarak binlerce kat büyütülerek görülebilen bu yaratıklar bugün dünyamızda şüyuu vukuundan beter haltlar karıştırıyor. Bu korona virüs pazar daha çok ama çok konuşulacağa benziyor. Tıpkı öncekilerde olduğu gibi. Bilen bilmeyen konuştukça kafalar karışmaya devam edecek. Kimine göre biyolojik bir savaş aracı kimine göre ise aşı firmalarının işini kolaylaştırmak için zemin hazırlanıyor.
Elbette ben bir hekim olarak işin aslına bakarak yorumlarımı siz okurlarımla paylaşacağım.
İnsan bünyesi, Yaratanımızın esmasındaki sıfatları gibi sağlam ve muhkem. İki akıllı hücrenin birlikteliği ile başlayan insan yolculuğunun anne rahmindeki dokuz aylık serüveninin sadece savunma gücümüzü ilgilendiren bağışıklık sistemimizden biraz bahsedeceğim.
Doku ve organlarımızı oluşturan her bir hücre devasa bir fabrika. İçerden ve dışardan her türlü saldırıya karşı özel koruma sistemi kusursuz ve mutlak koruma ayarlı. Milyarlarca hücremiz için bu mükemmel sistem aynı hassasiyetle ayarlı ve 7/24 sistemine göre durmaksızın çalışır. Dünyaya teşrif ettiğimiz sırada kazandığımız sayısız mikropların marifeti ve anne sütündeki yüksek korumalı hücrelerin de desteği ile hastalıklara karşı direncimiz mükemmelleşir.
Hayata gözlerimizi açtığımız yenidünyamızda bu mükemmelliği bozmaya başlar ve bağışıklık gücümüzü koruma adı altında hata üstüne hata yapan insanlarımız farkında olmayarak yavrularının kaşlarını yapayım derken gözlerini çıkartabiliyor. Değişik zamanlarda korkulu rüyalarımız olan virüslerle mücadelede kusursuz bir bağışıklık sistemine sahip olan insanlarımızın korkmalarına gerek yok aslında. Korunmak elbette gerekir ancak sistem sağlam olduğu sürece zaten virüslere karşı savunma ordumuz gerekeni yapacak.
Ancak biz kendimize yeniden dönerek nerede hatalar yapıyoruz da savunma ordumuzun gücüne güvenimiz kayboluyor? Bu önemli bir soru ve sorun.
Makalemin başlığına dönecek olursam kötü algıların olmuş olgular yanında ezici bir üstünlüğünün olduğunu görmemiz gerek. İletişim kanallarından etrafa yayılan bu algılar öyle bir savrulma içerisinde ki, nerede gerçek nerede hayal ve kim neyi ne amaçla piyasaya veriyor. Sorular çok cevaplar yok.
Şimdilerde ise Cin’den dünyaya hızla yayılan korona virüsüne bağlı grip salgını ve bu hastalıkla tüm dünyaya servis edilen ölümü gösterip sıtmaya razı edici tutum ve davranışlar. Felaket tellallığı yaparak ölümden ölüm beğenmek yada beğendirmek yerine sağlığımızın kıymetini bilecek tutum ve davranışlara önem verelim. Önlemler alıp örneklikler oluşturalım.
İlaç sektörü ve tıp teknolojisi günümüzde olmazları olduracak kadar gelişmiş artık akıllı tedaviler dönemine doğruda hızla yol alıyoruz. Alıyoruz almasına da bir virüsle baş ederken diğeri çıkıyor. Bir mikrobu öldürerek yok edebilen antibiyotikle biyolojik sistemimizi allak bullak edebiliyoruz. İnsanı bir makine gibi görmenin ve meseleye sadece bilimsel yaklaşımlarla çare ve çözüm üretmeye çalışmanın sıklıkla kazandırdığı koca koca hiçleri daha fazla görmezden gelemeyiz. Gelmemeliyiz. Hekimliğin aynı zamanda bir sanatkârlık olduğunu ve şifa verenin aracısı olduğunu akıllarımızdan çıkarmamalıyız.
Yeniden ana konumuza dönelim. Virüsleri günümüz teknolojisi ve ilaç endüstrisi yok edemiyor. Tıp endüstrisinin geliştirdiği aşılara direnç kazanmakta gecikmeyen virüsler her yıl yeni bir yüzle ben buradayım dercesine biz hekimlerin itibarı ile oynuyor. Sadece virüsler değil mikroplarda aynı şekilde kılıktan kılığa girerek teknolojinin ürettiği tüm tedavi protokollerinden kendilerini koruyarak direnç geliştirebiliyor. Günümüz tıbbı feza çağında olmasına rağmen yaşadığımız acziyetler bizleri akıllandırmıyorsa daha çok salgınla boğuşmak zorunda kalırız.
Ne yapalım sorusunun cevabı korunmak olmalı.
Nasıl?
Elleri sık yıkamak, bol sıvı tüketmek, sağlıklı ve doğal beslenmeye gayret etmek olmazsa olmazlarımız. Uyku gıdasını sağlıklı ve zamanında almak çok önemli. Korunamadığımız ve hastalandığımızda ise öncelik istirahat olmalı. Grip ile ilgili evrensel bir gerçekliği hiçbir zaman unutmayalım. Tedavi edilirse bir haftada geçer. Edilmez kendi haline bırakılırsa yedi günde geçer.
Antibiyotiklerin çözüm üretmedikleri gibi, ciddi yan etkileri ile dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan ettiğini, virüs yok edici diye satılan ilaçlara da itibar etmeyerek bu ve benzeri ilaçların yan etkilerinden korunmak için mümkün olduğunca ulu orta kullanmamalıyız.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.