Öldürmeyeceksin!
İşyerlerini, dükkanları, marketleri yakıp yıkmayacaksın. O mekanlar yeniden onarılır, camları takılır, eşyalar yerli yerine konulur, ama sonsuza dek kırılan kalplerin yedeği yok, onları nasıl tamir edeceksin, yıkmayacaksın!
Kütüphaneleri yakmayacaksın. O kitapların benzerleri raflara dizilebilir. Sözlükler, dergiler, ansiklopediler yine bulunur ve yerine yerleştirilir. Ama o hatıraları ne yapacaksın, hüzünlü hikayelerin nemli gözlerini nereye saklayacaksın, sevgilerle birlikte düşleri yakmayacaksın!
Mabetleri yakmayacaksın. Halılar seccadeler alınır ve yerlere serilir. Minberler yeniden yapılır ve köşeye kurulur. Ama oradaki secdeleri, zikirleri, duaları, yakarışları, pişmanlık gözyaşlarını nereden bulacağız? İnsanlığın sığınağı olan 'Allah'ın evleri' camilere saldırmayacaksın!
Hastaneleri tahrip etmeyeceksin. Yeni ranzalar getirtilir, masalar ve sandalyeler yerleştirilir. İlaçlar da temin edilir. Ama o hastane köşelerindeki inlemeleri, umutları, feryatları, ağıtları nereden bulup yerine koyacağız? Hastanelere ilişmeyeceksin!
Okullara haince yaklaşmayacaksın. Tahrip ettiğin sıraların daha iyisi yapılır ve sınıflara doldurulur. Ama o sıralara yazılmış notları, kazılmış isimleri, yaşanmış kara sevdaları, kara tahta heyecanlarını nereden bulup yeşerteceğiz? Mekteplere asla zarar vermeyeceksin!
Şehirlere, ilçelere, kasabalara, köylere, mezralara dokunmayacaksın. Orada yaşayan bütün canlıların, hayvanların ve bitkilerin nefes alıp verme hakkı, gezip dolaşma özgürlüğü, gökyüzünü seyretme serbestiyeti var. Mekanlara ilişmeyeceksin!
Yaradanı ona 'eşref-i mahlukat' dedi. Akıl fikir, his, gönül, hayal verdi. Düşünme, konuşma ve ifade kabiliyeti lütfetti. Rabbim insana göz, kulak, ağız, burun, kalp ve bir çok organ nasip etti. O vücutla Allah'ı anıyor, kalbiyle hissediyor, diliyle zikrini ve duasını yapıyor. Öldürmeyeceksin!
Vicdanlıysan vurmayacaksın, merhametliysen yakmayacaksın, insaflıysan saldırmayacaksın, insansan hemcinsinizi öldürmeyeceksin. Hem ne hakkın var? O da ömür sürmek ister. Onun da hayal kurmaya, sevdalanmaya, çoluk çocuğa karışmaya, huzur bulmaya, dünya saadetini yaşamaya hakkı var. Kainatın kurulu düzenini bozmayacaksın!
Kalbin katılaştı mı, damarların tıkandı mı, ruhun sükut etti mi? Vicdanın köreldi mi, aklın kayboldu mu, sözün bitti mi? Davan körleşti mi, ideallerin bitti mi, umutların tükendi mi? Yine de can taşıyan insanları öldürmeyeceksiniz!
Necip Fazıl Kısakürek'in Reis Bey isimli eseri muhteşemdir. Üstadın 1964'te kaleme aldığı eserde, delil yetersizliğinden anne katili olduğuna karar verilen mahku00fbm, idam edilecektir. Ancak hayata veda etmeden önce mahkeme reisine şu sözleri söyler ve hepimize unutulmayacak merhamet dersi verir: "Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz! Siz merhametten, acıma duygusundan yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. Yerinde haklısınız. Fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için, en büyük hakkı kaybediyorsunuz. Rahmet kaldırılmış sizin kalbinizdenu2026 Buz çölünde yol alıyorsunuz. Mühürlenmiş kalbinizin bir gün açılmasını dilerim."
Hayat sizce de yaşanabilir değil mi? Yeryüzü bereketli sofralarını insanlığa sunmuyor mu? Salına salına akıp giden nehirler, ırmaklar, çaylar bize sürekli açık birer çeşme değil mi? Göğün maviliğini, ovaların yeşilliğini, dağların heybetini doya doya yaşayamadan 'yiğit iken ölen'lere hiç mi acıma hissi duymuyorsun?
İnsana merhamet etmeyen bütün ideolojiler yok olmalı, şefkat damarı kurumuş bütün düşünce sistemleri ebediyen çöküp gitmeli. "İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!" diyen o ulu ve şanlı ecdadın evlatlarına yakışan, gönülleri onarmaktır, insana hürmet edip muhabbet beslemektir.
O ölümsüz eserde Reis Bey, haksız yere idam kararını verdiği ve kalemini kırdığı gencin suçsuz olduğunu öğrendikten sonra çektiği vicdan azabıyla bütün insanlığa yaptığı çağrı, aslında her dem ve yerde insanlığa bir hakikat davetidir. Reis Bey gözyaşlarıyla şöyle haykırır: "Ne duruyorsunuz! Sökün sahte su borularını! Ev ev merhamet şebekesi kurun! Merhamet aksın bütün evlere."
Bu engin merhamet hissine, hele bugünlerde herkesin o kadar çok ihtiyacı var ki! Tevrat'taki ilahu00ee buyruğa mutlaka herkes uymalı. "Dokuz Emir"in ilk ve en önemli buyruğudur: "Öldürmeyeceksin!"