Dolar (USD)
34.62
Euro (EUR)
36.23
Gram Altın
2916.70
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Nisan 2021

"Olan hep bize oluyor!"

“Memleket karşıtları için her şey serbest; istedikleri kadar darbeyle tehdit etsinler, istedikleri kadar millete ve değerlerine hakaret etsinler, ne yaparlarsa yapsınlar yanlarına kâr kalıyor.” demiş bir “dost”umuz.

Buradan devam edelim:

Bu memleketin ‘toprak kokan’ insanlarının genel bir sıkıntısı var.

Bunun altını özellikle çizmek istiyorum.

Bu memleketin ‘toprak kokan’ insanlarından biri hedefe yerleştirildiğinde adeta tek başına bırakılıyor.

Hatta ve hatta…

Hedefe yerleştirilenler, bırakınız ‘kardeşim’ dediklerinden destek görmeyi, bir de onlardan gelen saldırılarla mağdur ediliyor.

Memleketin toprak kokan insanlarının içinden çıkartıp bir yerlere getirdiklerinin çoğu da, kendilerini ‘karşı mahalleye’ beğendirmek için, onların gözüne girmek için büyük çaba sarf ediyor.

Kendi insanına karşı ne kadar ‘güçlü’ ise, ne kadar ‘had bildirici’ ise, ‘karşı mahalleye’ o kadar ‘müşfik’ oluyor!..

Ben buna ‘Muhafazakâr Kompleks’ diyorum!

Bu ruh halinden kurtulamayan birçokları maalesef, ‘karşı tarafın’ ne kadar ‘stratejik’ hareket ettiğini göremiyor!..

Bakın size bazı isimleri sıralayacağım…

Bu isimlerin farklı farklı tavırları var, kendilerine has duruşları var, zaman zaman söyledikleri maksatlarını aşmış olabilir…

Kim hatasız ki?

İsimler dedik;

Mesela, Berat Albayrak, mesela Mehmet Boynukalın

Devam edelim:

Mehmet Sarı, Ahmet Şimşirgil, İhsan Şenocak, Abdurrahman Dilipak, Ali Edizer, Sabri Balaman, Ali İhsan Karahasanoğlu, Şevki Yılmaz…

Bu isimler ve niceleri zaman zaman hedefe yerleştiriliyor, toplu linç kampanyalarına maruz bırakılıyor.

Bendeniz de,- bunları çok yaşadım.

Neler neler yapıldı bana.

Bu listeye kendimi de eklemiş olayım.

Bu insanlardan ve isimlerini sayabileceğim niceleri hedefe yerleştirildiğinde, benim ‘muhafazakâr kompleks’ diyerek işaret ettiğim ruh halindekilerin hangi tavırlar içine girdiklerini bilirsiniz…

Birlikte hak ve hukuk mücadelesi vermesi gereken insanların başına bir sıkıntı geldiğinde, getirildiğinde…

Bunlardan biri ‘karşı mahalle’ tarafından hedef alındığında, kendi dar çevrelerindeki birkaç kişiden, birkaç yüz kişiden başka sahip çıkanları olmuyor…

Hatta ve hatta…

‘Benim insanım’ dediklerinden de ‘darbe’ yiyor bu insanlar.

Benim başıma çok gelmiştir.

İftiralarla linç edilmek istendiğimde, ‘yıllar yılı haklarını hukuklarını korumak için mücadele ettiğimiz’ insanların büyük bir bölümü, ya sessiz kalmış ya da bana saldırmakta diğerlerine yardım etmiş…

Karşı tarafa kendilerini beğendirmeye çalışmıştır!..

‘Bizden’ olduklarını düşündüklerimizin çok azı bizi arayıp, ‘Sana haksızlık yapılıyor, bu haksızlığa karşı çıkmak kardeşlik vazifemdir. Yapabileceğim bir şey var mı?’ demiştir.

kk_e84d66a0240b127505bf31c750ad3181.png

Daha da kötüsü, dedim ya…

Biz öbür tarafın saldırılarıyla uğraşırken, ‘bizim tarafta’ dediklerimiz, bize saldırmayı marifet bilmiştir.

Yukarıda sıraladığım isimlerin her biri zaman zaman saldırıya uğramıştır.

Hedef alınmıştır.

Elbette, hiçbiri hatasız değildir.

Elbette, ağızlarından, kalemlerinden maksatlarını aşan ifadeler çıkmış olabilir.

Bunların da uygun üslupla eleştirilmesi tabiidir.

Tabii olmayan, birileri bu insanlara topyekun hücum ederken, linç ederken…

‘Fırsat bu fırsat, bir de ben vurayım!’ dercesine, linç operasyonuna destek vermektir!..

Benim söylediklerimden, asla ve kat’a ‘yanlış yapan bizdense yanlışının üstü örtülmelidir!’ gibi bir anlam çıkartılmamalıdır.

Belli konularda asla müsamaha gösterilemez.

O konuların neler olduğunu bilirsiniz, sıralamamıza hiç gerek yok.

Öte yandan, dünyanın her yerinde ‘bizden olanlar, olmayanlar’ ayrımı vardır.

Herkes herkesi sevemez, herkes herkesi kendisinden göremez.

Bu tabiidir.

İnancımız bize, “Bir kavme karşı kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin!” der, bunu emreder.

Dolayısıyla “Bizden olana sonuna kadar müsamaha, karşı tarafa ne varsa!” görüşüne sonuna kadar karşı çıkarız.

Üstelik…

“İyiliği emretme, kötülükten sakındırma” mükellefiyetimiz bizi “farklı kesimlerle” görüşmeye, onlara da hitap etme gayreti içinde olmaya teşvik eder.

Dahası..

Bir hatamızı düzeltmemize bizim gibi düşünmeyen, yaşamayan insanlar da vesile olabilir.

Benim burada işaret ettiğim bambaşka bir şey.

Ben ‘Karşıtlardan biri sözkonusu olduğunda sonuna kadar hoşgörülü davranan, bu taraftan biri söz konusu olduğunda da acımasız kampanyalara destek veren’ ruh haline işaret etmeye çalışıyorum.

Yukarıda isimlerini sıraladığım fikir adamlarının hedefe yerleştirilmelerinin sebeplerini biliyorsunuz.

Bunlar, genellikle ‘fikir ve ifade hürriyeti’ çerçevesindeki sözlerinden dolayı hedefe yerleştirilmişlerdir…

Zaman zaman maksatlarını aşan ifadeler kullanmış olabilirler, ‘Öyle söylemeseydi de, böyle söyleseydi!’ denebilir…

Kardeşlik hukukuna uygun tavır, sosyal medyadan tepki göstermek yerine, mümkünse bizzat ulaşıp, ‘Kardeşim bu ifadenizi doğru bulmadım, sizi kardeşlik hukuku gereği ikaz etmek istedim. Allah aşkına, biraz daha dikkatli olunuz.’ demektir.

Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı, zaman zaman “yalnızlığına” vurgu yapıyor, dert yanıyor.

Bu aslında genel hissiyatın Sayın Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilmesidir.

Bu yazıyı okuyan kardeşlerimizin kahir ekseriyetinin kendilerini yalnız hissettiklerinden şüphe etmem.

Yukarıda sıraladığım isimler ve daha niceleri zaman zaman ‘muarızlarının’ hedefine yerleştirilmişlerdir.

Dedim ya, bazıları o anın sıcak atmosferi içinde maksadını aşan ifadeler kullanmış da olabilir.

Ben, böyle durumlarda…

Bizzat arayıp, dinlemeyi…

Dinledikten sonra, ikaz etmem gerekiyorsa etmeyi…

Bunu bizzat yapmayı tercih ediyorum.

Birileri linç ederken, sosyal medyadan veya başka yollardan ‘linç operasyonuna’ katılmayı ise hiç uygun bulmuyorum.

‘Sarı Öküz’ hikayesini bilirsiniz…

Sonuçta iş oraya geliyor, ‘dost’lar!..

Milletin temsilcilerini ‘Rahmetli Menderes’in akıbeti’ ile tehdit eden zihniyet, teker teker avlamak suretiyle mesafe kat ediyor.

Sonrası mı?

Malûm oğlu malûm!