Olan bitenlerden "ders" alabiliyor muyuz?
Bakara-216:
“Sizin
için hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış, sizin için kötü olduğu halde
bir şeyden hoşlanmış olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz!”
Âmenna
ve Saddaknâ.
*
İnsanoğlu
plânlar yapar, kendisi için iyi olanı, faydalı olanı, nefsinin hoşuna gideni
arar durur.
Endişelenir.
Yakınlarını
kaybetmekten, ağır hastalıklara yakalanmaktan, işsiz kalmaktan, para sıkıntısı
çekmekten…
Endişe,
“makûl” düzeyde olursa, tamam.
Fazlası
vesvese.
Hastalık.
Mesela,
helâl dairesinde çalışmak ibadet.
Sebeplere
uygun hareket etmek de öyle.
Vesvese,
Allah’ın rahmetine güvende sıkıntı.
Hastalık.
Olanlara
bitenlerden ders almak, akıllı işi.
Hz.
Muhammed (s.a.v.) “Aklı olmayanın Din’i
de yoktur!” buyuruyor.
Dua
ve akıl vesveseyi dağıtır.
*
Dünyada
ve ülkemizde çok büyük acılar yaşanıyor, çok sıkıntılı yollardan geçiyoruz.
“Virüs tezgâhı”, plândemi, bütün insanlığı tehdit ediyor.
Nüfusu
çok azaltılmış dünyayı tek elden yönetmek isteyen “sapkın” zihniyet, her devlet
başkanını “köy muhtarı”ndan da az
yetkili hale getirmek istiyor.
Küresel
sağlık örgütü, “uygulamayan iktidarı
alaşağı etme” tehdidiyle, dayatmalarını sürdürüyor.
Ne
olduğu bilinmeyen ve sürekli olarak “mutasyona” uğrayarak bilinmezliğini iyice
arttıran virüse karşı, tek yol olarak “Aşıyı
nereden bulursan bul, aşı hangisi olursa olsun, alabildiğin kadar aşı al ve son
ferde kadar aşıla”yı gösteriyor.
“Yoksa”
diyerek kaş kaldırıyor:
“Bitersin, batarsın, alayınızdan
hesap sorarız!”
Küresel
aşıcılardan birinin “Kayı Boyu”ndan yöneticisi, “Bizimki her türlü virüse aynen morningen!” demeye getiriyor.
İngiliz,
Hint, Arap, Türk, Çerkes, Abaza, Kürt…
Varyant
fark etmez, bizim aşı iyi gelir!..
Öbür
tarafta “Çin Lobisi” var.
O
taraftakiler de, “En iyisi denenmiş
olanıdır!” diyor.
Yeni
virüse eski âdet!..
Cansın
end cansın filan da var.
Aşı
çok.
Vurulmak
iste sen!..
*
Bilim
Kurulu’ndan bazıları, Halk Tv, Malk TV ekranlarından, “Biz iktidarı uyarıyoruz
ama bizi pek dinlemiyorlar!” yollu lâflar ederek, yarın öbürgün ters bir şeyler
olduğu takdirde sorumluluk kabul etmeyeceklerini…
Bütün
faturayı “iktidara” yükleyeceklerini ilan etmiş oluyor.
Kimse
de kendilerine, “Madem sizi orada konu
mankeni olarak tuttuklarını söylemeye getiriyorsunuz… İstifa edin kardeşim,
zorla mı tutuyorlar sizi!” diye sormuyor.
Yönetim
ne yapsın;
ekonomi batsın, memleketle birlikte altında mı
kalsın?
Aşı
moral verecek.
Piyasa
düzelecek.
Turizmimize
konulan ambargolar “aşı dopingiyle” gevşetilecek.
Memlekete
“moral” aşılanacak.
Piyasalar
aşı sayesinde biraz nefes alacak.
Zor
durum.
Sadece
Türkiye için değil, bütün “gelişmekte
olanlar ve geri kalmış olanlar” için.
Bizim
memleketin etrafı ateş çemberi.
Bizim
durum biraz daha sıkıntılı.
PKK’sından,
FETÖsüne kadar, sistemin kılcal damarlarında varlıklarını sürdürüyor olmalı ki…
Devletin
Ajansı, Anadolu Ajansı, iki bakanın programında bir “skandala” imza atan
tecrübeli muhabirinin “terör örgütü mensubu olup olmadığının araştırılacağını”
açıklıyor.
Biz
“Günaydın!” diyelim…
Siz…
17-25
Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinin üzerinden kaçar yıl geçmiş, hesap
edin.
Öte
yandan, Sayın Süleyman Soylu, “İllegal
yapının aktif, dinamik, mühim bir siyasetçiye ayda 10 bin dolar gönderdiğini!”
açıklıyor.
10
bin dolar bizim için büyük para.
Birileri
için çerez parası!..
Hatta
bizim meslekten birileri için bile!
*
Ah,
aaaah…
At
izleri ile it izleri birbirlerinden bir ayrılıverse!
Umut
fakirin ekmeği!..
*
Olur
mu bu?
Çokları
olmaz diyor.
Ben…
Şer
gibi görünendeki hayra bakmaya çalışıyorum.
*
Olanlara
bitenlere “ibret” alarak bakabilmek…
Ve…
“Kur’andaki Güzel Müslümanlar”dan olmaya gayret etmek.
“Düşmanlarımıza” benzememek!..
“Emin” insanlar olabilmek…
*
Ne
olup bitiyorsa, bizim için.
Aklımızı
ve vicdanımızı harekete geçirmek için, birer vesile.
Endişe
makûl düzeydeyse, yararlı.
Vesvese
hastalık.
Birileri,
“müvesvis insanlar” haline getirmek
istiyor bizi.
“Şeytan insana vesvese verdi!”
“Senin en büyük düşmanın
nefsindir!”
*
“Beka
meselesi”,
Öncelikle bu mesele!.