Olacağı buydu…
Hafiza-i
beşer nisyan ile maluldür. Geçmişte yapılan bir şeyin hatırlanamaması, zaman
zaman unutulması, geçmişte bir bireye veya topluluğa yapılanların o birey veya
topluluk tarafından unutulması her ne kadar insanca ve doğal olsa da
yaşadığımız olaylar karşısında benzerlerinin geçmişte yaşandığını hemen
hatırlıyoruz.
Siyasette
bu tür olaylarla birçok kez karşı karşıya geliyoruz. Söylenen sözlerin, yapılan
işlerin tekrarı hemen hemen her siyası partinin geçmişinde bulunmaktadır.
Sıradan olanları önemsemez geçeriz ama bazı sözler ve olaylar vardır ki onları
unutmak mümkün değildir. Sadece bizim zihnimizde yer etmemiş, tarih
sayfalarında da yerini almıştır.
2010
Mayısında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’a düzenlenen bir
kaset operasyonu sonrasında grup başkanvekili olan Kemal Kılıçdaroğlu gitti
geldi, söyledi inkâr etti ve kendi kendini yalanlarcasına bir hafta geçmeden
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığına aday oldu. Daha fazla da hatırlamak
istemiyoruz aslında ama Cumhuriyet Halk Partisi içinde her türlü oyunun
oynandığı dönemdi o dönem. Kendi siyasi partisinin içinde ve kendi siyasi
liderine bu oyunları oynayan bir kişinin başka parti liderlerine ve başka parti
içlerinde daha vahimlerini oynamaya kalkmaz mı, sormadan edemiyorum.
İçinde
görev aldığı her siyasi partide kötü bir karnesi olan, yapmadıklarını yaptım
diye söyleyen, yaptıklarını da inkâr eden bir şahsın insanların gözlerinin
içine baka baka yalan söylemesi bir âlem, onunla işbirliği yapanların durumu da
ayrı bir âlem. Meral Akşener’den bahsediyorum tabi ki. Milletvekilliği
dönemindeki entrikalı işleri, bakanlığı dönemindeki inançlı insanlar üzerindeki
tahakkümü, Parti kurduktan sonra milletvekili transferleri, her zaman ve
zeminde tarihini inkâr ve yalan. Hangi birini sayayım ki. En son içinde
bulunduğu altılı masayı devirmesi son icraatı mı olacak sanıyorsunuz. Alışmış
kudurmuştan beterdir derler ya, bu tavrı ve tarzı yaşadığı sürece devam
edecektir. Çünkü huylu huyundan vazgeçmez.
Altılı
masadan geriye kaldı dördü, belki de beşi. Onların da durumu bu ikisinden
farklı değil ki. İdeolojik ve tarihsel olarak birbirine benzemeyen altı ve bir
de gizli ortakları yedi siyasi oluşumun daha cumhurbaşkanı adayı belirlemedeki
bu kirli tavırları bir kez daha gösteriyor ki bunların bu ülkeye kazandıracağı
bir dirhem güzellik bulunmamaktadır. Ortak mutabakata imza atanların daha
üzerinden iki saat geçmeden birbirlerine düşmesi ve birbirlerini ihanetle
suçlaması gösteriyor ki huylu huyundan vazgeçmiyor. Daha kazanma ihtimalleri
yokken bile birbirleriyle geçinemeyen bu yapının olmaz ya mesela ülkeyi
yönettiğini düşünün. Bu kadim milleti ne hallere düşürürler, Allah korusun.
Altılı
masa kurulduktan beri milletçe seyrediyoruz. Oyunlar, entrikalar, yalanlar,
ihanetler, inkârlar, sahte gülücükler, adam kandırmacalar havada uçuşuyor. Önümüzde
tarihi bir seçim var. Ülke olarak yeni yüzyıla girdiğimiz bu günler daha nelere
gebedir bilinmez ama tarihten bildiğimiz bir şey var ki o da birbirlerine
ihanet üzere kurulu bir yapının asla başarılı olamayacağıdır. Bu ülke yolunu
almıştır ve bu millet kutlu yürüyüşüne devam edecektir. Kim ne yaparsa yapsın,
kim hangi sesi çıkarırsa çıkarsın, kim hangi oyunu kurmaya kalkarsa kalksın,
her şeye rağmen bu kervan yürüyecektir, bundan kimsenin endişesi olmasın.