Öküz altında buzağı aramak
Bu deyimin anlamına tam da uyan bir süreç yaşıyor ülkemiz. Acımasızca ve insafsızca omurgasız ve her türlü değerden yoksun bir süreç bu.
Dünya aya
biz yaya olmasak da, ister istemez her alanda bu sürecin fren etkisi ile karşı
karşıya kalıyoruz.
Örnek mi?
Çok…
O kadar çok
ve o kadar acımasız ki, insanın içi cız ediyor. Aybaşından beri ülke gündemini
işgal eden gelişmelere göz ucu ile baktığımızda ne kadar kof ve boş işlerle uğraştığımız
hemen anlaşılır.
Tüm umudunu
NATO zirvesinde zırvalanacak şeylere bağlayanlar umduklarını bulamayınca
bulduklarından anlam çıkarma peşinde battıkça batıyorlar. Konuştukça batıyor,
battıkça da konuşmaya devam edilince ister istemez insan yeter artık diyor.
Görüntülü
ve yazılı basında pişirilen zehir zemberek yemekler soyu sopu bozuk medyada
servis edilirken gördüklerimize ve okuduklarımıza kısa bir göz atmamız yeterli
aslında düşülen çukurun derinliğini görmeye ama
Nerede o
göz?
Nerede o
akıl ve feraset.
Hepsi
birden kin havuzunda boğulmuş.
Durum bu
olunca gerisini siz düşünün.
Rabbim, ‘akledenlerden
olunuz’ demese ve bu düstura uyanlar çoğunluk olmasa inanın bir bardak suda bu
milleti boğarlar da çok şükür millet akıl nimetinden yararlanmaya gayret
ediliyor.
Bir tarafta
bir psikopat ve sosyopatın zırvalarını gündemde tutmak için çaba gösterenler,
diğer tarafta NATO zirvesi sürecinden aradıklarını bulamayanların öküz altından
buzağı devşirme gayretleri..
Yazık ki, ne
yazık.
“Esfel-i Sâfilîn”de
sinizde haberiniz yok.
İstemezükçülük
genetik bir hastalık olsa gerek. Çünkü atalarınız da bu hastalıktan mustaripti
ve küçüle küçüle Anadolu'ya sıkışmamıza bu çapsız ve hastalıklı ruhunuz sebep
oldu. Bir türlü de geniş düşünüp ne ferah oluyorsunuz ne de bu milletin
yakasından düşüp özgür bırakıyorsunuz.
Dininizin
temel düsturu kininiz olunca, hem boğuyor hem boğuluyorsunuz.
Zirve
öncesi zırvalardan sadece bir iki örnek vererek ar damarı henüz çatlamamış
olanlara gerçekleri hatırlatmak istiyorum. NATO zirvesi başlamadan bir iki gün
önce döviz fiyatlarında bir çalkantı oldu ve Türk Lirası değerlendi.
Bir zırvacı
bu gelişmeyi aynen şöyle aktararak kerizlerini utanmadan sıkılmadan kandırdı.
"Hükümet S-400 ve F-35 den taviz verdi ve el altından bunu yandaşlarına
duyurarak kısa günde milyonlarca para kazandırdı" başka bir zırvacı da
daha ileri gidip Afganistan meselesinin soğuk savaşa sokulmamıza sebep
olacağını ileri sürüp tıpkı ağababası gibi oralarda ne işimiz varlara kadar
savruldukça savruldu.
Nede olsa
zırvacı içi gücüde zaten zırva.
Zirve
neyine.
Afganistan
politikamızın ne zaman kim tarafından nasıl başlatıldığından haberi dahi yok.
Osmanlı dedelerimiz döneminde ülke güvenliği nereden başlatılıyordu? Nedenini
niçinini bilmiyorsun bari oku.
Payitahtın
güvenliğini Bosna'dan Hicazın güvenliğini Yemen'den ve Çin Uzakdoğu ve Asya’nın
güvenliği de Afganistan'dan başlatılıyor olmasına günümüz dünyasında bir
bakalım. Aç kurtların buralara bıraktığı haramzadelere birde bu gözle bakalım.
Tabi gözler
görüyorsa.
Malum bakar
körlük diye de bir hastalık var.
Öküz
altında buzağı arayanların başka buldukları da var elbette. Marmara denizinin
kusmuğundan kanal İstanbul'a kadar ha bire arıyorlar.
Daha çok
ararsınız.
Çünkü eski
Türkiye'de alışık olduğunuz şeylerin birçoğu yeni Türkiye'de yok şükür.
Biz millet
olarak devletimize bayrağımıza özgürlüğümüze sahip çıktığımız sürece sırtımızı
yere getirmek için denemekten çekinmeyecekleri daha birçok badireyi kazasız
belasız atlatır ve kemgözlere şiş, vahşi canavarların dişini sökecek demir
bilyeler olmaya devam ederiz.
Sağlık ve
mutluluk dileklerimle.