Okur ve Yazar Mahkemesi
Aşağıdaki yazı, bir okurun yazarını mahkemeye verdiğidir…
Hâkim ,“Müştekiyi çağırın”, dediğinde Sabri Hoca’yı karamsar bir düşünce
sarmıştı. Hâlbuki Sabri Hoca bu gün mahkemede sanık değil müşteki konumundaydı.
Ve sanık konumunda ise şair- fikir adamı İsmet Özel... Sabri Hoca, hatta şikâyet
dilekçesini bile “İsmet Özel Hakkında bir hikâyet” şeklinde yazmıştı. Ama
mahkemeye sunulan her delil hikâyet değil şikâyet olarak değerlendirildiğinden
mesele buraya kadar gelmişti.
Sabri Hoca, İsmet Özel’i çok severdi. Onunla teşrik-i
mesai de yapmıştı. O, seksenli yıllarda Milli gazetede dış haberler servisinde
çalışırken İsmet Özel ile yolları kesişmişti.
Sabri Hoca, memleketinde klasik
medrese tahsilini ikmal etmiş. Mollâ Câmî ve haşiyelerindeki metafizik
vadilere dalmış. Yedi kitap bitirmiş. Büyük nahivci Sicistâni ile arkadaş
olmuş. Onun fikirlerini benimsemiş. Nahivcilerin mantıkçı, mantıkçıların da
nahivci olması gerektiğine inanmış. Her iki alanın önemine dikkat çekmek
istemişti. Sabri Hoca tam feylesof olacakken Taşra defterini bitirir ve
İstanbul’a çok sevdiği şair mütefekkir İsmet Özel ile tanışmaya gelmişti.
Sabri Hoca, İstanbul’a gitmeden önce
İsmet Özel’in İslamcı yanlarını merhum üstad Sezai Karakoç’un Diriliş
dergisinde, Yeni Devir gazetesi ve Milli Gazete’de okumuştu. Bildiğiniz Sabri
Hoca İsmet Özel’in özel bir okuyucusu olmuştu.
O, medrese yıllarında ezberlediği taş baskılı yeşil Kur’an-ı Kerim’in
yanı sıra Amentü de ezberlemiş. O medresedeki Amentünün yanı sıra İsmet Özel’in
Amentüsünü ve Risalelerini de okumuş, ezberlemiş ve okutmuştu. Sabri Hoca,
İsmet Özel’in Amentüsünü tıpkı orijinal Amentü gibi ezberlemişti. Risalelerini
de Risale-i Nur gibi okumuş, onlara dinî, tasavvufî bir kisve de büründürmüştü.
Sabri Hoca, İsmet Özel’i çekirdekten
yetişme İslamcı yazar ve şair olarak biliyordu. İsmet Özel ise 1960’lı yıllarda
Murat Belge, Ataol Behramoğlu ile birlikte toplumcu gerçekçi fikirlerden
etkilenip sol cenahın okuduğu bir dergi çıkarmıştı. Sabri Hoca bu bilgileri
yaşarken öğrendi. Gazetede çalıştığı zamanlarda mesai arkadaşları bu karanlık
devirden bahsediyordu. Hatta İsmet Özel’in Müslümanlar aleyhinde ağza
alınmayacak galiz küfürler ettiğini söylediklerinde Sabri Hoca bu arkadaşlara
çok kızmış. Uzun süre onlarla görüşmemişti. Sabri Hoca, bir gün İsmet
Özel’e “ağabey Sezai Karakoç mu Necip
Fazıl mı” diye bir soru sormuştu da İsmet Özel ona hiç de beklemediği bir cevap
vermişti. Ziya Osman Seba derim, ben demişti İsmet Özel. Hani Sezai Karakoç,
seni Diriliş’e almıştı. Orada yazmaya başlamıştın, sonra onun tavsiyesiyle Yeni
Devir Milli gazeteye geldin. O ayrı bu ayrı demişti İsmet Özel.
Eşref-i mahlûkattır derdi babam
Bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
Ama bir eylül günü bilek damarlarımı
kestiğim zaman
Bu söz asıl anlamını kavradı
Geçti çıvgınların, çıbanların,
reklamların arasından
Geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı”
Müşteki, bir yerde duymuş ve okumuş
ki: İsmet Özel, Müslümanlar için “radikal” demiş.
Müşteki, “İsmet Özel”i önceden çok
severdim şimdi hiç sevmiyorum, demiyorum.
…..Devam edecek.