Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Ocak 2021

Okumak lazım!

CHP’nin tahribatına rağmen istikametten ayrılmamış; tasavvuf ve tarikat erlerine, İman Fedailerine kısaca: Ehl-i sünnet mensuplarına binlerce selam olsun... Böyle imanlı ve sadık dava insanları her şeye rağmen; ahiretlerini unutmadan, küfrün karşısında Kur’an ve Sünnete sahip çıkmaktan geri durmamışlardır. İmam Rabbani, İmam Gazali, Abdulkadir Geylani, Şah-ı Nakşibendi, Mevlana Celaleddin gibi tarikat ve tasavvufun büyük kutup ve imamları ayrıca her asrın hekimleri (Müceddidler) en büyük meselenin Allah’ın rızasını kazanmak ve Hz. Peygamberimizin hayatını örnek almak olduğunu hayatlarıyla ortaya koymuşlardır... Tüm İslam Âlimlerinin hayatlarının ve gayelerinin özeti iman ve ahiret olmuştur. Bu allameleri kendilerine rehber edinen Hak Yolunun yılmaz fedaileri asırların fitne ve fesadında; tahribat ve imha hareketinde bulunanlara karşı sözde Müslümanlık değil; özde Müslümanlık sergilemişlerdir... Mizaçlar farklı, meşrepler farklı ama hepsinde aynı özellik; CHP’nin yıktıklarını inşa etmek, mukaddesata sahip çıkmak. Ne yazık ki; CHP’yi tanımamış ve davasına omuz vermiş birtakım anlaşılmaz Müslümanlarda var... Dileğimiz; uyanmaları ve kendilerine gelmeleridir.

“İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî (r.a.) demiş ki: “Ben seyr-i ruhanîde kat-ı merâtip ederken, tabakat-ı evliyâ içinde en parlak, en haşmetli, en letâfetli, en emniyetli, Sünnet-i Seniyyeye ittibâı esas-ı tarikat ittihaz edenleri gördüm. Hattâ o tabakanın âmi evliyaları, sair tabakâtın has velîlerinden daha muhteşem görünüyordu.” Lem’alar Bediüzzaman. İşte böyle allame zatlar ve onları pusula edenler, daima küfrün karşısında omuz omuza vermiş elifler gibi olmuşlardır. Bediüzzaman’da başta Hz. Peygamberimizin ve o muhteşem zatların ulvi davalarını devam ettirmek için; cennet sevdasını, cehennem korkusunu elinin tersiyle iterek, başındaki saçlar adedince başını defalarca ortaya koymuştur… Asırların iman kahramanlarından elden ele geçen Tevhid Sancağını tek partinin zulümlerine, baskılarına rağmen Bediüzzaman bu asrın burçlarına dikmiştir. O Muhterem Zatların muhafazaya çalıştıkları Şeriat-ı Garrâ-i Muhammediyyeyi temellerinden sarsmaya çalışan yeri geldiğinde: “Bizde Müslümanız” diyen CHP’nin tahribatına karşı tamir ve yeniden inşa harekâtına çalışmak; o kutsisi dava erlerinin bıraktıklarına da yeniden sahip çıkmak olduğu unutulmamalıdır!

Son yüzyılda, CHP’nin manevi bir felce uğrattığı insanlarımızı Risale-i Nurlar yoğun bakıma alarak, yeniden gerçek hayata tutunmalarını sağlamıştır. Dinimizin esasları için, ezan ve bayrak için ölümü öldürmüş imanlı ecdadımızın bu topraklar için Şehit düşmüş olmalarını hiçe sayarak: “Cumhuriyeti biz kurduk” diyenlerin, milleti dinsizleştirme oyunlarına karşı, bu millet, İslam’a yeniden sahip çıktı ve sahip çıkacaklardır.

İfsat şebekeleri ve mülhitler, Bediüzzaman’ın yüksek istidadının farkında oldukları için Kur’an eczalarıyla imansızlığı ilzam eden, şüpheleri bertaraf eden manevi ilaçların ortaya çıkmasına asla tahammül edememişlerdir… Bu tahammülsüzlüklerini Bediüzzaman’ı onlarca kez zehirleyerek göstermişlerdir... Ömrünü insanlığın imanını kurtarmağa feda eden böyle bir dava insanını zehirletenlerin ise asla şanlı ecdadımızla bir bağı olmadığını vicdanı tefessüh etmemişler çok iyi biliyordular... İşte bunun için Bediüzzaman: “Ben bakıyorum; kim bana zulmediyor, dikkat ediyordum, onlar katiyen Türk değillerdir. Çünkü, hakiki Türklerde zulmetmek damarı yoktur. Bana zulmedenler, Türklük perdesi altına girmiş başka millettendir, ' ve ' Her milletten ziyade yüksek bir haslet, bir manevi kahramanlık Türklerde görüyorum.” derdi.

“Risaleler kendi malım değil, Kur’an’nın malı” diyen harika bir iman ve tevazu sahibi Bediüzzaman’ın vücudunu defalarca ortadan kaldırmaya çalışmak ve yalanlarla milletin teveccühünü kırmaya çalışmak, Risale-i Nurların bomba etkisindeki gücünü kabul etmelerindendi. Dinsizleştirme harekâtına karşı kurtuluşu İlah’i kelam Kur’an’da gören ve dinin ihyasının ise Sünnet-i Seniyye ile olacağını asrın münafıklarına haykıran Bediüzzaman’ın bu samimi niyet ve gayretinin bedeli; zulüm dolu yılları yaşamak olmuştur... Hem ne zulüm: Zehirlenmeler ile idamları hafif bırakacak yaşadığı keskin ızdıraplar, sürgünler, özellikle soğuk hücreler, dostlara ve sıcacık bir aile yuvasına ilgi ve hürmete ihtiyacın olduğu ihtiyarlık döneminde tecrid-i mutlak içinde insafsızca yaşatılan bir hayat… Ne için? İnsanlığın imanını selamette görmek için! İşte bu gayreti ve himmetinden dolayı tahammül edilemeyecek bir vaziyet içerisinde bırakılması, işkencelere maruz kalması adeta; al sana iman kurtarmak der gibiydi… Evet, “Böyle dehşetli bir asırda, insanın en büyük meselesi imânı kurtarmak veya kaybetmek dâvâsıdır.”

Kainat kitabının en küçük satırlarını en ince nakışlarla yazan Alim-i Mutlakın en yüksek istidatta yarattığı Habip-i Ekremine gönderdiği Kur’an ve Hz. Peygamberin sünneti bizim kurtuluşumuz olacaktır. Yine o yüksek ubudiyet sahibi (sav) bize Kur’an-ı harika ahvaliyle ve hakikat konuşan diliyle anlatmıştır. Anlayan İslam dehaları da asırların sakinlerine aktarmışlardır. Günümüzde de “Fen ve felsefeden gelen dalâlet ve şüpheleri Risâle-i Nur kökünden kesmiştir.” İşte bunun için Risale-i Nurları okuyoruz. Okudukça Allah ve Resulünü seviyoruz… Okudukça tüm İslam büyüklerine ve hangi meşrepte olursa olsun Ehl-i Sünnete muhabbet ediyoruz... Sadece bunun için okumak ve okutmak yeterli olacaktır…