Dolar (USD)
35.42
Euro (EUR)
36.50
Gram Altın
3052.81
BIST 100
10025.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Ekim 2019

Okuma Hâlleri

“Okumadığın gün karanlıktasın.” demişti merhum Nuri Pakdil. Karanlıkta kalmamak ve yönümüzü bulmak için okumalıyız. Her eser yeni kapılar açmalı, her eser ile kendimizi yenilemeliyiz. Bazı kitapların bitmesini istemezsiniz, dönüp dönüp okumak istersiniz. Benim de elimde şimdi güzel bir kitap var: Okuma Hâlleri. Canan Olpak Koç’un okuma üzerine yazdığı ufuk açıcı denemeler. Buyurun kitabı tanıyalım.

“Okuma Hâlleri” okuma üzerine yazılmış içten ve derinlikli yazılardan ibaret. Okuma üzerine çokça şey söyleniyor, konuşuluyor. Ancak bu kitap ile okuma eylemi daha anlamlı hâle geliyor. Bir bilinç oluşturması bakımından “Okuma Hâlleri” rehber olabilecek nitelikte samimi denemelerden oluşmuş. Pruva Yayınları’ndan çıkan kitap, deneme serisinin ilki ve Mayıs 2019 tarihinde basılmış. Editörlüğünü Abdurrahim Karadeniz’in üstlendiği Okuma Hâlleri, 136 sayfa ve 4 bölümden oluşuyor.

Birinci Bölüm: Sözü Okumak. Bu bölümde 17 deneme var. Kitabın ilk denemesi “Zamanın Aynası” başlığıyla okuru karşılıyor. Tarihî ders niteliğinde ufkumuzu açan bu denemede İskender ve Cengiz Han karşılaştırması yapılıyor ve şöyle diyor yazarımız:

“Fethettiği şehirlerde kütüphaneler yıkan Cengin Han’la kısacık ömründe yüzlerce belki binlerce kitap okuyan İskender aynı olamazdı. Çünkü İskender’i farklı kılan iyi bir komutan olmasından ziyade iyi bir okur olmasıydı.”

“Okumak yegâne öğretmendir.”

“Okuyan insan geçmişini bilir. Okuyan insan kendini bilir. Okuyan insan yarınını düşünür.” diyor yazarımız. Evet, geçmişi tam öğrenmek ve ondan ilham alarak geleceği aydınlatmak için okumaya ihtiyacımız vardır. Okumak kadar yazmak da kıymetlidir. Yarına kalabilmek yazı ile mümkündür. Sanatın her dalı önemlidir, yarına kalabilen eserler sanat eseridir ama bunların hiçbiri yazı kadar değildir. Bu düşüncelerimizi pekiştiren “Yazının Güvenliği/Güvensiz Suları” isimli denemede yazarımız, “Okumak nasıl ki ‘ben’ olmanın vazgeçilemez koşuluysa yazmak da o ‘ben’i kalıcı kılmanın vazgeçilmezidir.” diyor.

Canan Olpak Koç, okuyucusunu karşısında görür gibi bir üslûp içinde yazmış. Okuduğunuz her denemede sanki yazarını dinliyorsunuz, karşınızda konuşan biri var hissine kapılıyorsunuz. Bu okuyucuyu sıkmıyor, hem dinliyor hem de okuyorsunuz.

“Hayata ‘Söz’le Dâhil Olmak” isimli deneme edebiyatın gücünden bahsediyor. Edebiyatın insanla var olduğu fikri öne sürülmüş ama insanlığın da edebiyata olana ihtiyacı dile getirilmiş. Kemal Tahir’e atıfta bulunarak, vazgeçilmesi kesinlikle imkânsız, edebiyatın insanlığın en ciddi zanaatlarından biri, belki de birincisi olduğu iddiası var. Evet, bu iddiaya katılmamak zor. Burada edebiyat ile gerçek hayatı birbirine karışmamak gerektiği de vurgulanmıştır. Gerçek hayat ile kurgunun farklı olduğunu biliyoruz, biliyoruz ama yine de edebiyatçıları kurgularından sorumlu tutuyoruz, diyor Canan Olpak Koç.

“Okuma Hâlleri” bize ışık da tutuyor. Deneme okumak zinde bir kafa gerektiriyor, zordur da.

“Her okuma onu yazanla sessiz konuşmadır”

“Kalemin Harcı” isimli denemede nasıl yazar olunmalı sorusunun cevabını bulabilirisiniz. Nasıl yazmalı, yazarken neyi düşünmeliyiz? Yazmak için elbette okumalıyız ki Canan Olpak Koç, tam da bunu söylüyor. “Yolda yürürken insanların yüzünü okuyacaksın mesela. Fakat kendin yazarken senden önce yazılmışları da ihmal etmeyeceksin. Yüzlerce cümle okuyacaksın da belki tek bir cümle yazabileceksin.”

Ünlü Yazarlar Ne Şekilde Yazmaktadır?

“Bu sorunun en temel cevabı ‘okumak’ eyleminde sanırım.” diyerek, Feridun Andaç’tan şu cümleyi naklediyor: “Yazmak zannedildiği gibi yaratıcılık gerektirmez. Herkes yazmayı öğrenebilir. Yaratıcılık iyi bir kemancının dokunuşlarındaki ustalığı gerektirir. Bu da sabır, sadakat, tutku ve çalışmayla kazanılır.”

“Okuma Hâlleri”nin her bir denemesinde seçilen konular, aslında içinde bulunduğumuz edebiyat ortamlarındaki sıkıntıları dile getiriyor. Okur-yazar insanların hayatlarını, deneyimlerini, estetik kaygılarını, kısacası neşriyatımızın yüzünü ortaya çıkarıyor. Canan Olpak Koç, Umberto Eco’nun şu sözüne yer vererek içinde bulunduğumuz durumu da özetlemiş: “Hemen Nobel Ödülü almanın hayalini kurmayın. Çünkü bu her türlü edebiyat kariyerini bitirir.”

“Harfsiz Kalmak” başlıklı denemede Hz. Ali’nin o meşhur sözünü hatırlatan yazarımız şu sözüyle okuma-yazma eyleminin önemini özetliyor: “Asıl kölelik ve tehlike, karanlıkta yaşamak, harfsiz kalmaktır.”

İkinci Bölüm: Zamanı Okumak. Bu bölümde “Çocuklar Gülümseyecek“ başlığıyla güçsüzlerin, sakatların katledildiği Spartalıları hatırlıyoruz. Vahşi toplumların bugün de var olduğunu terör eylemleriyle çocukları katledenlerin kirli yüzlerinden okuyabiliyoruz. Canan Olpak Koç, teröristler ve Müslüman coğrafyalarda zulüm yapanlar için, “Bugünün Spartalıları bunlar.” derken ne kadar haklı! Bir deneme, yazarının kendi dünyasını yansıtır ve kendince konuşmasıdır, delil gerektirmeyen yazılardır. “Okuma Hâlleri”nin dünyasına girdiğinizde kendi içinizden geçenleri okuyor, düşünüyor ve kendinizi buluyorsunuz. Sağlam bir kurgu da gerektiren sanat yazılarını okurken sıkılmazsınız. “Oysa her çocuk şu yeryüzü yuvarlağında Allah’ın gülümsemesidir.” diyen Canan Olpak Koç’a katılmamak mümkün mü?

“Ey Kudüs!” başlıklı denemede şehirler bir edebî türe benzetilse Kudüs ne olurdu, böyle düşündürüyor yazarımız. Kudüs için “destan” yakışırdı diyor Canan Olpak Koç. Kudüs’e dair hafızamızı tazeleyen bilgiler sunan yazar, Selahattin Eyyûbi’nin uykusuzluk sebebi olduğunu hatırlatıyor ve Nuri Pakdil’in “Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum” dizesine atıfta bulunuyor.

Üçüncü Bölüm: Kalemi Okumak. Okuduğumuz metinler bizi tarihimizle edebiyatımızla buluşturmuyorsa belleğimizde iz bırakmaz. Bu bakımdan “Okuma Hâlleri” hem edebiyat hem de tarihî bilgilerle okurun önünü açıyor. “Kalemin Ev Hapsi” isimli denemede Osmanlı döneminden başlayarak günümüze uzanan süreçte kalem erbâbının aldığı cezalar anlatılmakta. Nef’î’nin cezası için nefi cezası denildiğini ve bu cezanın ev hapsi demek olduğunu öğreniyoruz. Aynı şekilde Ş. Sami’nin de ceza aldığını, bu cezanın da adının Sami cezası olması gerektiğini ileri sürüyor yazarımız.

Dördüncü Bölüm: Nesneleri Okumak. Belki de yazmak için kıvranan yazarlara örnek olacak türden konu başlıkları var: Duvarlar, Ebabil, Kapı, Kibrit, Kitaplık, Masa, Perde, Silgi, Tas, Silah.

“Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var” diyen şair misali okuduklarımızdan da öğrendiğimiz şeyler olmalıdır. Yeni şeyler öğrenmek ve denemenin eşsiz tadına varmak için “Okuma Hâlleri” sizi bekliyor.