Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2435.56
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Ağustos 2020

Okulları kim açmıyor?

Okullar her zaman hayatın merkezindeki yerini muhafaza etmeye devam ediyor. Olması gereken de bu. Öğrenci, öğretmen, okul, personel sayılarının yanında ilim ve irfan yuvası olması hasebiyle de okullar, her türlü gelişmeden en çok etkilenen alanlardır.

Salgın döneminde de ana konuların ilk sırasında yer aldı okullar, hâlâ da gündem olmaya devam ediyor. Salgının ülkemizde görüldüğü ilk günden itibaren uzaktan eğitim ile çok iyi bir sınav verdi Milli Eğitim Bakanlığı. İşini hakkı ile yapan öğretmenler, öğrencilerine okulun eksikliğini imkanlar dahilinde hissettirmediler. Okulu hayatın her alanına taşıma noktasında Milli Eğitim, üzerine düşeni yerine getirmeye çalıştı.

Okulların açılıp açılmaması bir yana başka bir mevzu da sıklıkla dile getiriliyor. Bunu, öğretmene saldırmayı alışkanlık haline getiren belli grupların yaptığı aşikâr. Milyonlarca çalışanı olan bir kurumda farklı seslerin çıkması çok doğal bir sonuçtur ama şu da bir gerçek ki öğretmenler tek ses oldu ve haykırdı sesini duyurmak için; “Okulları birlikte açacağız.”

Milli Eğitim Bakanlığı, il müdürleri, milli eğitim çalışanları, öğretmenler, öğrenciler, veliler okulların açılmasını isterken peki kim istemiyor okulların açılmasını? Bunun belli bir hedef kitlesi yok ama görünen köy de kılavuz istemez. İsteyen çok ama fiiliyat olarak bunu pek göremiyoruz. Tedbir almayanlar, maske kullanmayanlar, avmleri tıka basa dolduranlar, gereksiz kalabalıklar, hijyene dikkat etmeyenler derken okulların açılma tarihi ertelenmek zorunda kalıyor.

Biraz dikkat edilse, kurallara uyulsa, iyi niyet çalışmaları sonuçlara yansısa her şey daha güzel olacak ama kalabalıklar arasında gerzekçe pozlar vermeye devam edenler kendilerine çeki düzen vermedikçe hayatın akışı da sekteye uğruyor.

Herkes işinin başındaysa öğretmenler de kendilerine en çok yakışan yer olan okullarındaki yerlerini alacaklar. Bazı provakatif kafaların; “Seminerler uzaktan olsun.”demelerine aldırmamak lazım. Doktor, hemşire, işçi, memur, postacı, vergi memuru, bankacı işinin başındayken elbette öğretmenler de okullarına gidecek ve seminerlerini yüz yüze gerçekleştirecekler. Vakti gelince de okulları öğrencilerle birlikte açacaklar. Bir suçlu aranacaksa öğretmenlerden önce aymaz kalabalıklara bakmakta fayda var.

Eylül Anıtları

Eylül geldi kapıya dayandı. Her şeyiyle kendini hissettiren en nadide aylardan biridir eylül. Şiire, hüzne, serin akşamlara hazır olmamız gerek. Sonbahar, sonhüzün ve yüzümüzde derin bir yara; adı müzmin bir sancı olan.

Yavuz Balı’nın Eylül Anıtları kitabı mevsime yakışan bir renk ve içerikte çıkageldi. Balı’nın ilk kitabı Eylül Anıtları, otuz şiirden oluşuyor. Şiirlerine dergilerden aşinalığım olan bir isim Yavuz Balı.

İnce bir saz gibi sesi ve ahengi aynı hizada ilerleyen şiirler var Eylül Anıtları’nda. Hikâyesi olan şiirler yazıyor Balı. Kurulu bir kompozisyonu ve akışı var şiirlerin.

“Kaçmak zalimcedir geride bıraktıkların için
Gitmenin de bir mevsimi vardır
Her gidişin başladığı yerde dönüşe bir kapı aralanır
Kapatılır o kapı, kilitlenir, duvar örtülür önüne
Terk ediş başlamışsa gidişin başladığı yerde”
(s.8)

Şiir bir hakikattir. Şairin hayata karşı duruşunu dize dize gözler önüne serer. Yani şiiri şairden ayrı düşünmek şiirin ruhuna da ters bir bakış açısıdır. Bu sebeple şairlerin şiirlerinde duruşlarını pekiştiren imgelerin olmasını önemli buluyorum. “Tekbir ve İnsan Seli”, Yavuz Balı’nın 15 Temmuz darbe girişimi için yazdığı şiiri. Bu şiiri tarihe düşülen bir not olması anlamında kitaptaki hassas bir imleç olarak gördüm.

“Bizi biz yapan her neyse, benden içeri
Bizi biz yapan her neyse, senden içeri
Ve bizi biz yapan her neyse, bizden içeri
Sonrası ne ki
Tekbir ve insan seli” (s. 15)

Yavuz Balı, şiir çalışan bir şair. Bunu onun yazdıklarından anlıyorum. Şiir işçiliği diye bir gerçek var. Şiiri boş zamanların eğlencesi olarak görmediğini kurduğu dizelerinden anlamak mümkün. Bir şiiri ayakta tutan temellerden birisi, özgünlüktür. Dünya üzerinde söylenmedik söz kalmadığı gerçeğinden hareketle şiirine bir dize bile olsa özgün bir ses katabilen söz sahibi, şair olma yolunda önemli adımlar atmıştır diyebiliriz. Yavuz Balı, kendi sesini kattığı şiirleri ile düştüğü bu şiir yolunda ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor.

“Kırılmanın kanadında kapanmayan bir yarayım ben
Gurbet kuşları gibi dolanan, ilden ile”

Eylül Anıtları, 1992 doğumlu Yavuz Balı’nın ilk kitabı olarak edebiyat dünyamızdaki yerini aldı. Bir mektep olarak gördüğüm dergilerde şiirini besleyen, kendi yolunu bulmak için çaba gösteren Balı, sesine ses katan şiirleri ile duruşu sağlam şiirler yazmaya devam ettiği müddetçe düştüğü şiir yolunda hatırı sayılır bir yol kat edecektir.

Eylül Anıtları’nı ilk kitap meraklılarına, günümüz şiirinin sesini duymak isteyenlere tavsiye ediyorum.

“Rabbim taşınacak suyun menzilinin bilgisi
Ve kırılacak oduna lazım gelen kuvvetle donat beni” (s.41)S