Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2960.99
BIST 100
9691.25
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Şubat 2021

Okulları açın!

Sanılanın aksine dünyayı kasıp kavuran “kovit 19” salgını değil, Dijitalizm’dir. Çünkü ruh ve zihne yönelik saldırılar bedene yönelik olandan çok daha kalıcıdır. Kaldı ki dijital afet varoluşun bütününü ele geçirme potansiyeline sahiptir. Virüsün er geç güç kaybedeceği ve belki de hayatımızdan tamamen çıkacağı geçmişteki tecrübelerden rahatlıkla öngörülebilir ama Dijitalizm’in bundan böyle hayatımızın bir parçası olacağı, dahası vazgeçilmezine dönüşeceği de ortadadır. Bu yönüyle bakıldığında Dijitalizm virüsten çok daha tahrip edici, çok daha yıkıcı bir işlevle karşımıza çıkmakta, virüs Dijitalizm’in taşeronu gibi görünmektedir.

Neresinden bakılırsa bakılsın, dünya mevzi bir dijital hastalıktan topyekun bir Dijitalizm hastalığına evriliyor. Öncesinde, belli bölgelerde, belli bünyelere musallat olan virüslerin yarattığı lokal hastalıklar vardı. Şimdiyse küresel dijitalleşmenin müşterek saldırısından bahsedilmeli. Varılan noktada virüs ciğerleri esir alırken ekranlar zihinleri köleleştiriyor. Virüsün nihai aşamada kendine yuva olarak beynin belli bölgelerini seçmesi manidar değil mi?..

Teorik olarak hayatın bütününü bedensel sağlığa indirgemek başlı başına bir perspektif bozukluğudur. Güncel yaşamın tıbbileştirilmesi, ölümün batıl addedilmesi ve lanetlenmesi çağımızın ve içinden geçtiğimiz sürecin ne kadar özünden uzaklaştığının, ne kadar tarihin ve kendisinin uzağına düştüğünün en net göstergesidir. Yüzeyde hala ölümün varlığına inanıyor görünmekle birlikte dünya görüşü ayırt edilmeksizin hemen her coğrafyada, her medeniyette ölüm tam anlamıyla lanetlenen; hayat ise fetişleştirilen bir olguya dönüşmüştür. Yaşamı korumak adına hayatın kendisi katledilmektedir. Bugün dünyanın hangi beldesine giderseniz gidin şehirlerin üzerine ölü toprağı serpildiğini görürsünüz. Hayat zamanın tam da bu noktasında dondurulmuş gibidir. Hayat dondurulunca irade kendiliğinden Dijitalizm’in emrine girer. Hipnozcu önce fiziksel ortamı unutturur, sonra deneğin aklına girer değil mi?

Kuşkusuz bu süreçten en çok eğitim etkilenmiştir. Tarihe hız veren, onun akışını değiştiren eğitim tam da içinden geçtiğimiz süreçte yerini muattal bir öğretime bırakmış durumda. Ekransız bilgi akışı yasal olmaktan çıkarıldı, korsan bildiriye dönüştürüldü. Bilginin yegane meşruiyet zemini dijital ekranlar artık. Bilginin insandan insana geçiş yolculuğu sona erdi. Artık bilgi tıpkı salgının öznesi virüs gibi cam ekrandan sıçrayıp deriye yapışıyor, bir müddet orada konakladıktan sonra bünyeyi sersemletip işini yapmanın keyfiyle buharlaşıyor. Geleneksel, modern veya postmodern bilgi biçimleri devasa bir ayinle Dijitalizm sunaklarına yatırıldı, ona kurban verildi. Resmi kurumların neredeyse hepsi de el birliği etmişçesine bu ayinin gönüllü dansçılarını andırıyor. Yürekler duvarların, gözler ekranların, zihinler donuk cümlelerin kölesi oldu. Beden bir bütün olarak eviçlerini, sandalyeleri, koltukları yuvaya dönüştürdü, oraya sığındı. Ekran çehrenin gökyüzüne dönüştükçe gökyüzü de sessizce aradan çekildi. Göğü yutan ekranların köleleştirdiği yüzleri ve onun gerisindeki şuurları soğurmasından daha kolay ne var?

İnsanlar, kültürler, medeniyetler, geleneksel kodlar bütün hayat çağrışımlarıyla göz göre göre ekranlar tarafından yok edilirken kadim kurumsal yapılar, yüzüne far tutulmuş tavşanlar gibi sürece alık alık bakıyor. Dijitalizm karşıtı yeni bir zemin aramak şöyle dursun, sürecin en az zararla atlatılmasına yönelik çareleri üretme becerisi bile gösteremiyor. İçinde eğitimin olmadığı hiçbir öğretim süreci kalıcı değildir. Bu biline biline, savaş dönemlerinde bile açık tutulan okullar bir küsur yıldır kapalı… Seferberliklerin, varlık-yokluk mücadelesinin dahi kapattıramadığı okulları Dijital afet kaşla göz arasında kapattırdı. Açıkça ifade etmeli ki eğitimin sürekli ertelenmesi hayatın ertelenmesidir. Akıl tutulmasından öte bir süreçten geçiyoruz: Bir neslin ekranların karşısında erimesine tanıklık ediyoruz. Ne vakittir yazılım programlarının insafına terk edilmiş olan gençlik artık bu noktadan sonra ekransız yaşayamayacak hale gelmiştir. Koltuk değnekleri proteze, protez vücudun uzantısına dönüşmüştür. Artık uykuda bile göz, ekranları; parmak uçları, tuşları aramaktadır. Görünen o ki okullar bir an önce açılmaz ise öğretmen, öğrenci, müfredat, bilgi, teneffüs, oyun, okul, okul bahçesi vb. kavramlar önce hayatımızdan çıkacak, sonra büsbütün tedavülden kalkacaktır.

İtiyat ölümcüldür. Alıştığı şeyden kolayca vazgeçemez insan. Salgın bittiğinde belki de insanlar artık dışarı çıkmak istemeyecek. O küçük kaçamaklar bile birer nostaljiye dönüşecek. Salgın bittiğinde belki de yüzümüz maskesiz kendini çıplak hissedecek ve maskesizliği yadırgayacak. Maske, yüzümüzün doğal uzantısı, cildi gibi görünecek. Salgın bittiğinde belki de sosyal mesafe varlığını sürdürecek ve insanlar artık bir daha hiç birbirine sarılmayacak, birbiriyle tokalaşmayacak. Salgın bittiğinde belki de doğal olan her şey virüslü addedilecek ve yapaylık doğallığın ruhuna Fatiha okutacak. Salgın bittiğinde ve okullar açıldığında belki de artık çocuklar okula gitmek istemeyecek, belki okula gitse bile öğretmenini dinlemeyecek, dinlemek istese bile dikkatini yoğunlaştıramayacak. Salgın bittiğinde belki de eğitim bitecek…

Bir zamanların Çernobil’i, yıllar sonra, Karadeniz bölgesi başta olmak üzere ülkenin pek çok yerinde kanser vakalarını patlatmıştı. Her şey olup bittiğinde salgın faciası da benzeri bir etki yapacak. Sadece insan psikolojisi bozulmuş olmayacak, aynı zamanda obezite ve lösemi başta olmak üzere pek çok fizyolojik hastalık da kendini gösterecek gibi duruyor. Her şey olup bittiğinde artık bıraktığımız dünyanın yerinde olmayacağını daha şimdiden kestirebiliyoruz.

Hayat tababete, zihin ekrana, hakikat yalana bırakılmayacak kadar değerlidir. Öğretmenlerinden koruduğunuz çocukları dijital ekranların insafına terk ediyorsunuz. Tanrı’nın merhametiyle işleyen doğa, insan elinden çıkmış ekranlardan çok daha insaflı değil midir? Yürekler ve zihinler tamamen kapanmadan okulları açın, açın okulları!..