Okullarda spor eğitimi adeta üvey evlat!
EĞİTİM DEĞİŞKENSİZLERİ-7
Spor ve spor eğitimi, özellikle gelişmiş ülkelerin bunu bir devlet politikası haline getirerek önemle üzerinde durdukları bir konudur. Spor eğitiminin devlet politikası haline getirildiğini, devletlerin uluslararası yarışmalarda aldıkları başarılı sonuçlardan rahatlıkla anlayabiliriz. Bu ülkelerde sporun başarı sağlamasındaki en önemli faktörlerden biri de uygulanan eğitim sisteminin, spor eğitimiyle birlikte yürütülmesidir. Ülkemizde ise spor eğitimiyle alakalı tam tersi bir durum söz konusudur. Uygulanmaya çalışılan spor eğitiminin önündeki en büyük engel, mevcut eğitim sistemidir. Uzun yıllardır ne eğitim spora uyumlu hale getirilebilmiştir, ne de spor eğitime uyumlu hale getirilebilmiştir. Spor ve eğitim düşman kardeşler gibi devamlı birbirleriyle bir yarış içine sokulmuşlardır. Bu anlamsız yarışın kaybedenleri ise doğal olarak öğrenciler ve ülkemize uluslararası alanda kazandırılabilecek başarılar olmuştur.
Gelişmiş ülkelerde spor ve spor eğitimleri okullar üzerinden gerçekleştirilmektedir. Ülkemiz de ise okullarımız bu konuda atıl durumdadırlar. Okullar da uygulanan eğitim ülkemizde bilinçli bir şekilde yapılmışçasına, ilkokuldan başlayarak yoğun bir şekilde akademik eğitim vermek üzere kurgulanmıştır. Bunu temel spor eğitimi ve yetenek seçim yaşı olan ilkokul seviyesinde, öğrencilere bu eğitimleri verecek ve yetenek seçimlerini gerçekleştirecek beden eğitimi öğretmenleriyle birlikte alanında uzman antrenörlerin olmamalarından rahatlıkla anlayabiliriz. Bu iki alan uzmanının spor eğitimine başlangıç dönemi olan ilkokul dönemi içerisinde yer almamaları, ülkenin sportif başarısızlıkları ve sporcu yetiştirememe sorununun temel nedenlerini oluşturmaktadır. Ülkemizi uluslararası alanda temsil etmiş başarılı sporcuların hayatları incelendiğinde, sporcuların okullarda ortaokul ve lise seviyesinde çalışan beden eğitimi öğretmenlerinin özel çabalarıyla spora yönlendirildiği ya da kendi istekleriyle bir spor kulübünde spora başlamasıyla bu başarıları yakaladıkları ortaya çıkmıştır. Aslında spor eğitimi ile ilgili yaşadığımız sorunun kısa bir özeti de yüksek oranda genç nüfusa sahip olmamıza rağmen dışarıdan ithal ettiğimiz devşirme sporcuların çokluğu ile de açıklanabilir.
Spor eğitimini okullarda öğrencilerin fiziksel ihtiyaçları için gerekli olan hareket eğitimi olarak da tanımlayabiliriz. Eğitim sistemi içerisinde bir türlü gerekli yer verilmeyen spor eğitimi, öğrencilerin fiziksel ve zihinsel gelişim süreçlerine büyük katkı sağlamaktadır. Sistem içerisinde yer alan okullardaki ders programları incelendiğinde en fazla harekete ihtiyaç duyulan ilkokul, ortaokul ve lise seviyesinde beden eğitimi ve spor ders saatinin iki saati geçmediği, hatta bazı okul türlerinde ise bir saat olduğu görülmektedir. Beden eğitimi ve spor ders saatinin yeterli seviyede olmaması, hareket ihtiyacı sağlanamayan öğrencinin diğer derslerde hareket ihtiyacını karşılamak üzere harekete geçeceğini göstermektedir.
“Öğrenci derse odaklanamıyor”, “Öğrenci devamlı konuşarak arkadaşlarını rahatsız ediyor” gibi öğretmenlerin en çok şikâyet ettiği konuların temelinde de öğrencinin hareket eğitimini karşılayamaması yatmaktadır. Öğrencinin derse olan konsantrasyonunu artırmak ve verilen eğitime reaksiyon göstermesini sağlamak için beden eğitimi ve spor dersi, ders saatlerinin mevcut olandan çok daha fazla artırılması gerekmektedir.
Beden eğitimi ve spor ders saatlerinin artırılması sistem içerisinde spor eğitimiyle alakalı olarak oluşan birçok sorunun çözümü için ön ayak teşkil edecektir. Beden eğitimi ve spor ders saati artırılırken, aynı zamanda okullarda öğrencinin ihtiyacı olan spor eğitimlerini daha yararlı hale getirebilmek için yeterli seviyede spor eğitim alanlarının da oluşturulması gerekmektedir. Spor eğitim alanları oluşturulduktan sonra verilen spor eğitiminin fayda sağlaması için okullarda Okul Spor Kulüplerinin kurulması da çok önemlidir. Okul Spor Kulüpleri öğrencinin ders dışı zamanlarını da etkin kullanması, ayrıca zihinsel ve fiziksel olarak da kendini geliştirmesini sağlayacaktır. Öğrencinin okul spor kulübü aracılığıyla yapılacak yarışmalarda, yarışma heyecanını tatması da ülkemizde son zamanlarda yükselen spor fanatizminin de önüne geçecektir. Ayrıca okul spor kulüpleri, özellikle gelişim çağındaki öğrencilerde rastlanılan obezite ve bilgisayar karşısında oturma hastalığına karşı da kullanılacak en büyük ilaç olacaktır. Önemli olan başka bir durum ise Okul Spor Kulüplerini açarak kulüpleri maddi sıkıntı yaşayan okullara yük etmek değil, maddi giderlerini de karşılayarak uygun bir şekilde eğitim sisteminin içerisine yerleştirmektir.
Eğitim sistemi içerisinde kangren haline gelen sporcu öğrencilerin eğitimi için de acilen bir yol haritası çizilmesi gerekmektedir. Bu öğrenciler için ayrı bir eğitim planlaması yapılmaması, bu öğrencilerin erken yaşta eğitim hayatından emekli olmalarına sebebiyet vermektedir. Spor eğitimi haricinde diğer okul türlerinde eğitim alan sporcu öğrenciler, mevcut sistemin akademik eğitim üzerine kurgulanmasından ötürü okullarda büyük sorunlar yaşamaktadırlar. Müsabaka programlarının yoğunluğu sebebiyle okula devamsızlıklarının artması, öğretmenlerin ders geçme konusunda bakış açıları gibi sistemde var olan mevcut birçok sorun, bu öğrencilerin eğitim hayatı için büyük tehlikeler oluşturmaktadır.
Ülkemizde uygulanan eğitim sisteminin sporu içerisinde barındırmamak için kurgulandığı ortada olan bir gerçektir. Sistemin sporu eğitimden uzaklaştırmak üzere kurgulandığını basit bir örnekle anlatabiliriz.
Üniversite sınavına girecek iki öğrenci düşünürsek;
Birinci adayımız ülkesine uğraştığı spor dalında uluslararası bir başarı getirebilmek için hayatını yoğun olarak sporla geçiren bir öğrencidir. Öğrencimizin en büyük hayali de çok sevdiği sporun içerisinden uzaklaşmamak için Beden Eğitimi ve Spor Öğretmeni olmaktır.
İkinci adayımız ise lise öğrenimi süresince bol bol ders çalışarak, üniversite eğitimini hukuk fakültesinde sürdürmek isteyen bir öğrencidir. En büyük hayali de hukuk fakültesinde öğrenim görerek bir avukat olmaktır. Spora yakınlığı ise arkadaşlarıyla yılda iki kere oynadığı halı saha maçlarından ibarettir.
İki adayın da girdiği üniversite sınav sonuçları açıklandığında birinci adayımız ve ikinci adayımız arasında sayısal olarak büyük bir puan farkı oluşmuştur. Birinci adayın puanı Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokullarına başvuru yapabilme puanının biraz üzerindeyken ikinci adayın puanı ise barajın çok çok üzerindedir.
İkinci adayın puanı hukuk fakültesinde öğrenim görmesi için yeterli değildir. Ne yapacağını düşünürken bir arkadaşı “Puanın Hukuk Fakültesi için yeterli değil, bari Beden Eğitimi oku. Üniversite sınav puanın çok yüksek kesin kazanırsın!” diyerek akıl vermiştir. Aynı arkadaşı bunun için hazırlık kursları olduğunu ve 2 ay çalışmayla tüm eksiğini kapatabileceğini dahi söylemiştir. İkinci adayımıza arkadaşının verdiği fikir çok mantıklı gelerek tüm hazırlığını Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu okuma fikri üzerine yapmıştır. Özel yetenek sınavına ön hazırlık için de bir kursla anlaşarak çalışmalarına başlamıştır.
İki adayımız da Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Özel Yetenek Sınavına başvuru yaparak özel yetenek sınav gününü beklemeye başlamışlardır. Sınav günü geldiğinde 2 adayımız da sınava girmiştir. Birinci adayımız spor sınavından çok iyi bir puan elde etmiştir. İkinci adayımız ise spor sınavında vasat bir performans sergileyerek barajın biraz üzerinde puan alabilmiştir.
Üniversitenin, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu bölümleri için yaptığı Özel Yetenek Sınavları bittiğinde sizce hangi adayın kazanması daha mantıklı olacaktır?
Sonucu söyleyelim:
Birinci adayın spor öz geçmişi ve spor parkurunda yaptığı puanlar, ikinci adayın üniversite giriş sınavı olan çoktan seçmeli sınavda aldığı puanın önüne geçememiştir. İkinci adayımız çoktan seçmeli sınav puanın yüksekliği ve iki aylık bir spor çalışmasıyla, birinci adayın yıllarca hayalini kurduğu okula derece yaparak girmiştir. Birinci adayımız ise spor başarılarına rağmen çoktan seçmeli sınav sonucunun düşüklüğünden dolayı hayalini kurduğu okula yedekten dahi girememiştir.
Sistem kurumlar arası iş birliğiyle o kadar kötü kurgulanmıştır ki spor alanından gelen öğrencilere üniversite sınav sonuçlarına göre eğitim hakkı dahi tanımamaktadır. Spor alanı ve yetenek alanlarından gelen öğrencilerin akademik eğitim sonuçlarının düşüklüğü bilinirken, çoktan seçmeli sınav sonuçlarına göre üniversitelere öğrenci almak mantık dışıdır. Kurumların iş birliğiyle sınav sistemini yeniden yapılandırıp sporcu öğrencilere pozitif ayrımcılık sağlaması gerekmektedir. Mevcut olan sistem ödüllendirilmesi gereken öğrencileri, bırakın ödüllendirmeyi sınav başarısının düşüklüğü yüzünden eğitim haklarını ellerinden almaktadır. Eğitim sistemi içerisinde spora ve spor eğitimine bakış açısı bu şekilde gittiği sürece kendi sporcularımızı yetiştirmemiz günümüzdeki gibi hayalden öteye gidemeyecektir. Kendi sporcularımızı yetiştiremediğimiz gibi dışarıdan da bol bol devşirme sporcular getirerek, başka milletlerin çocuklarının ülkemiz adına kazanmış oldukları başarılarla gurur duymaya çalışacağız. Kendi çocuklarımızın da çoktan seçmeli sınavların kurbanı olarak hayal etmedikleri bir hayat içerisinde sürüklenip gitmelerini seyredeceğiz.
Spora ve spor eğitimi, eğitim sistemi içerisine adapte olacak şekilde yeniden kurgulanmalı ve çok geç olmadan bu alanın öğrencilerin zihinsel ve fiziksel gelişimi için faydalı bir alan olduğunun farkına varılmalıdır.
Özel Not: Yazmak en büyük övgüdür. Söz uçar, yazı kalır. Başarılı spor federasyonlarını milletimize tanıtarak onları onore etmek zorundayız. Yıllardır içerisinde bulunduğum Türkiye Karate-Do Federasyonu’ndan bahsetmek istiyorum. Başkan Esat Delihasan öncesi durağan bir halde olan Karate Federasyonu, onun azimli çalışmaları ve hiç bitmeyen enerjisiyle birlikte hızlı bir yükselişe geçerek dünyada marka haline gelmiştir. Karate-Do sporunun tanıtımı ve yaygınlaştırılması için yapılan çalışmalar, ülkemizde nadir örnekleri olan çalışmalardır. Sporcusundan, başkanına kadar herkes işini milli duygularla ve büyük bir ciddiyetle yapmaktadır. Başarı düzeyi ülkemizde yapılan birçok amatör sporun ilerisinde olan ve dünyada marka haline gelen Karate Federasyonumuzu bu başarılarından dolayı tebrik eder, buradan başta Başkan Esat Delihasan olmak üzere tüm karatecilere selam göndererek saygılarımı sunarım.
İnanıyorum ki 2020 olimpiyatlarında en büyük gurur kaynağımız karateciler olacaktır.