Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2967.39
BIST 100
9729.19
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Kasım 2020

Okullara yeni müfredat!

Tüm çocukların başta çok yetenekli ve zeki olduğundan bahsedilir. Anne-babalar da bunun farkındadır. Bu çocuklar zaman içerisinde müfredat çarkının dişlileri arasında sıkışıp kalırlar.

Her çocuğun tüm dersleri anlamasını, öğrenmesini bekleriz. Çocukların yeteneklerine, ilgi duydukları alanlara çoğu kez bakmayız. Çocukların önüne koyduğumuz standart programlar maalesef sıkıcı geliyor. Sürekli yenilikten bahsediyoruz ama yeniliğe karşı da direniyoruz. Öyle zannediyorum ki yeniliğe karşı direnenler, kendilerini yenilemeyenlerdir. Kendi birikimini ve donanımını sağlayamayanlar maalesef her şeye itiraz ediyorlar. Bizde eğitim, sürekli ifade ettiğimiz gibi üzerinde çok düşünülen, çok oynanılan, çok değiştirilen bir alandır.

Yaşadığımız salgın sürecinde, salgın kadar eğitim de gündeme geldi ve konuşuldu. Uzaktan öğretim yöntemleri geliştirildi. Ekranlara kilitlenen milyonlarca çocuk oldu. Adeta teknolojinin esiri olduk. Uzaktan yönetilen bir toplum hâline geldik. Herkes alternatif bir yol bulmaya çalıştı. Hayatımızı kuşatan bu sarmaldan bir çıkış aradık. En çok da okullar gündeme geldi. MEB, EBA üzerinden ders videoları yayınladı. Ayrıca eğitim kanalları açılarak öğrencilerimize destekler verildi. Her şeyin bir alternatifi düşünüldü. Devlet koruyucu ve kuşatıcı gücünü her ortamda hissettirdi. Hem biyolojik hem psikolojik hem de teknolojik bir savaş veriyoruz. Her işin başı sağlık, dedik.

Tüm hesaplar insanımızın virüsten korunmasına, sağlıklı kalmasına dönük oldu. Tüm bu olup bitenleri, ekranlarda tartışan uzmanlar aracılığıyla da gördük, izledik. Bu yıl, okullar kademeli olarak eğitime açıldı ancak virüsün tırmanışı ile birlikte tekrar uzaktan öğretime geçildi. Uzaktan öğretim sürecinde bazı derslerin daha önemli olduğu gündeme geldi. Akademik yönden ağırlıklı olan dersler, çocukların hayata hazırlanması ve girecekleri sınavlar bakımından önemli görüldü. Ancak bu derslerin hiçbirisi çocuklarımızı daha mutlu, daha sağlıklı yapmaya yetmedi. Akademik yönden başarılı ancak sosyal yönden zayıf çocuklar yetiştirdik. Bu durumdan kimse memnun da değil ancak şikâyetçi de değil. Sunulan müfredat ne ise çocuklar tâbi oldular. Müfredattan sorular hazırlandı, sınavlara girdiler.

Yaşadığımız bu salgın sürecinde yeni tecrübeler edindik. Aslında okulların çok da gerekli bir şey olmadığını, okullar açılmadan da hayatın sürebildiğini, çocukların akademik anlamda bir şeyler öğrenebildiğini, mutlu olabildiklerini gördük. Sanırım en büyük problem, çalışan anne-babaların çocuklarını emniyetle bırakabilecekleri yer bulamamalarından kaynaklandı. Çekirdek aile değil de büyük aileler olarak yaşıyor olsaydık, muhtemelen okullara çok da ihtiyacımız olmayacaktı. Dedeler ve nineler torunlarını oynatacaklar ve birlikte vakit geçirebileceklerdi. Ancak mevcut aile yapıları, hayat düzeni buna müsaade etmiyor.

Liselerde 40 saat haftalık ders var, bunun üzerine çocukların aldıkları özel dersler, gittikleri kurslar hesaplandığında çocuklar nefes almaya zaman bulamıyorlar. Zamanı doldurmak veya çocukları boş bırakmamak amacıyla yüklediğimiz bu ağır şartlar ne yazık ki yeteneklerimizi ortadan kaldırdı. Salgın olsun veya olmasın, MEB’in müfredatını gözden geçirmesi gerekecek. Bize yeni bir müfredat gerekiyor, bunu artık herkes görebiliyor. Günün yarısı akademik derslere, yarısı spor ve kültürel faaliyetlere ayrılmış olsa nasıl olur? Sanırım buna herkesin ihtiyacı var. Herkese dayatılan bir müfredata gerek yok. Zorunlu eğitim de tartışmaya açılmalı. Liselerin 4 yıl olması da gereksiz ve zaman kaybı.

Her zaman dediğimizi yineliyoruz ve diyoruz ki eğitim hiçbir politik amacın aracı hâline getirilmemelidir. İnsan yetiştirmek kolay değil!