Okullar neden geç saatte biter?
Geçtiğimiz hafta bu satırlardan ‘Okullar neden erken saatte başlar?’ başlıklı bir yazı yazdım. Yazıma ilginç yorumlar geldi. Katılan da, eleştiren de, hakaret eden de oldu. İyi niyetle yapılan her bir eleştiriden ders çıkarmaya çalıştım. Bir yazar için, yazılarına katkı sunmaya çalışan iyi niyetli her bir okuyucu çok kıymetli, çok değerlidir, öğreticidir, geliştiricidir. Değişime açık bir birey, çok yol alır okurlarından gelen dönüşlerden. Gelen yorumlara baktığımda bu hafta da ‘okulların neden geç saatte bittiği’ konusunda bir yazı yazmanın okurlarım nezdinde bir ihtiyaç olduğunu fark ettim.
Tüm okullar için genelleyemesek de belki de öğrenci potansiyeli, fiziki konumu, ulaşımı gibi nedenlerle, sayıca çok mu az mı bilemiyorum ama bazı okullarda dersler geç saatte bitiyor. Havalar kararıncaya kadar okulda vakit geçiren bir öğrenci, pili bitmiş bir şekilde eve gidip hangi bünye ile hangi motivasyon ile kendine, ailesine vakit ayırabilir ki, değil mi? Gün boyu okulda yorulan ve tabiri caizse pili bitmiş bir şekilde okuldan çıkıp eve giden ve günün geç saatlerine kadar okulda bilgi yüklediğimiz öğrenciler eve geçtiklerinde okulda öğrendiklerini tekrar edebilecek enerjisi kalmadığını az buçuk tahmin edebiliyoruzdur.
Bir öğrenci için ideal olan, erken saatte okulun başlıyor olması değil, geç saatte bitiyor olması da değil. İdeal olan az ve öz bilgi ile öğrencilere faydalı bilgilerin ve deneyimlerin öğretilmesidir. Belki de cumhuriyet tarihimiz boyunca okullar erken saatte başlamıştır. Bu da bize, ülke olarak kazandırılmış bir refleks olduğunu varsayalım. Elbette ki çok erken bir saatte okulların bitmesine tanıklık etmiş değilim ama çok geç saatte bittiğine ve akşam ezanıyla birlikte henüz okulda öğrencilerin ders gördüklerine tanıklık etmişliğimiz, duymuşluğumuz, görmüşlüğümüz vardır. Öğrencilere onlarca ders, onlarca müfredat ve çok kısa bir araştırma ile rahatlıkla ulaşabilecekleri binlerce bilgiyi okullarda ders adı altında okutmayı doğru bulmuyorum açıkçası. Okullar yaşam merkezi olmalı. Öğrenci orada hayat bulmalı, yaşamalı. Bilgiyi üretmeli, yaşatmalı. Kendini gerçekleştirmek adına, tabiri caizse okullar birer laboratuvar olmalı. Öğrenciler bir bilim insanı ruhuyla okulların koridorlarında yürümeli. Okullar belki de psikolojik ve sosyolojik olarak yeniden dizayn edilmeli.
Her seferinde disiplin kuruluna giden ve okullarda sorun çıkmasına, disiplin olaylarının yaşanmasına neden olan öğrenciler aynı kişilerden oluşuyor ise bu öğrencilerin okullarda eğitim öğretime devam etmesi elbette engellenemez ama disiplin kurulunun alacağı önleyici tedbirler etkili olmuyor ise bu öğrencilerin artık eğitim ve öğretim faaliyetlerine örgün eğitim yoluyla devam etmesinde yarar var. Açık liselere yönlendirilmeli. İşte bu nedenle okullar psikolojik ve sosyolojik olarak yeniden dizayn edilmeli ve gerçekten öğrenmeye aç, bilim aşkıyla dolu, bilim insanı gibi çalışan koşturan öğrenciler okulların koridorlarını, sınıflarını doldurmalı. Bu frekanstaki öğrencileri yakalayabilirsek eğitim öğretim faaliyetleri geç saatlere kadar sürmez zaten. Kendiliğinden otonom bir şekilde öğrenme faaliyetleri sistematik bir şekilde ilerler ve kısa sürede çok şey öğrenişmiş çok yol alınmış olunur ve okulların geç saate bitmesine gerek kalmaksızın öğrenciler okullarda az vakit harcayarak çok şey üretmiş, keşfetmiş, yeni bilgiler ortaya koymuş olurlar. Ya da öğrenmeye istekli bireyler okulların erken saatte bitmesinden sonra akademik camiada olduğu gibi üretmek, keşfetmek için kendileri okullarda kalır, çalışma yapar, yeni şeyler ortaya koyar, ülke genelinde adlarını duyururlar.
Mesela ders sayısının çok az olduğu, sadeleştirilmiş müfredatın uygulandığı, diğer okullardan farklı olarak derslerin başlama bitiş saatlerinde ve teneffüslerin oluşumunda esneklik tanındığı, öğrenci ve öğretmenlere kılık kıyafet konusunda belli bir zorunluluğun olmadığı, fiziksel materyallerin yeterli olduğu, bilginin öğretilmesinden ziyade öğrencilerin motivasyonu üzerine odaklandığı, ezber bozan özgürlükçü ve rahatlatıcı kuralların olduğu ya da yasaklayıcı kuralların pek olmadığı bir okul ortamı dizayn edip burada eğitim verilip eğitimsel çıktıları gözlemlersek ne gibi sonuçlar elde etmiş oluruz acaba, gerçekten çok merak ediyorum. Hatta böyle bir çalışma beni heyecanlandırır.
Bir okurum “hava kararıncaya kadar okulda kalan öğrencinin dünyası da kararır, şevki de azalır, zorla bilgi öğretilemez” diye yazdığını okuyunca üzüldüm. Öğretmenlerimizin de öğrencilerimizin de dünyası güneş gibi, gündüz gibi aydınlık olacak inşallah.
“Öğretmenin kalbi, öğrenciye yuvadır” sözü kime ait bilmiyorum ama kulağa hoş, yüreği güneş gibi sıcak hissettiriyor.