Okullar açılmalı mı?
Normalde kısıtlamaları savunan Habertük yazarlarından Nagehan
Alçı’nın okulların açılmasını talep etmesi doğrusu beni şaşırttı.
Ortalama bir Türk gazetecinin yaptığı gibi lafı
evirip çevirip öğretmenlerin tembelliğine getirmesine ise hiç şaşırmadım. Bunu hep yapıyorlar.
Elbette öğretmenler kutsal birer varlık değildir.
Yeri geldiğinde eleştirilebilir ancak laflarımızı genellemeden ve haksızlık
yapmadan sarf etmeliyiz. Bu erdemli davranışı göstermek zor olmasa gerek.
İstediği vakit bakanlara ulaşabilen Nagehan
Hanım, bu önemli meselede Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a ulaşsaydı eminim ki
Ziya Hoca, öğretmenlerin bu süreçteki performanslarına varana kadar birçok
konuda kendisini bilgilendirirdi.
Kaldı ki okulların açılması ya da kapalı
tutulması öğretmenlerin taleplerine göre belirlenmiyor. Bu kararları alan Bilim
Kurulu’dur. Ne var ki Nagehan Hanım’ın isyanında, itirazlarında Bilim Kurulu’nun adı
tek bir yerde geçmiyor.
Buna rağmen yarım yamalak da olsa eğitim
konusuna alaka göstermesi sevindirici bir durum. Ancak bilmesini isterim ki; bir
neslin kaybedilmemesi için belki okulların açılması da kâfi gelmeyecektir.
Biraz da bu konulara kafa yormasını dilerim.
***
Gelelim asıl meseleye;
2018-19 verilerine göre, Türkiye’de okul
öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde, 9 milyon 435 bin'i erkek, 8 milyon 806
bin 881'i kız olmak üzere toplam 18 milyon 241 bin 881 öğrencimiz var
Toplamda öğrenci sayımız 18 milyonu geçmiş durumda. Bu rakam
dünyada 143 ülkenin nüfusunu geride bırakıyor. Düşünebiliyor musunuz?
Türkiye’nin öğrenci sayısı Hollanda’nın nüfusundan daha fazla.
Öğretmen sayımız ise 1 milyon 117 bin 686
oldu.
Örgün eğitimde, 54 bin 715'i resmi okul, 13
bin 870'i özel okul, 4'ü açık öğretim okulu olmak üzere toplamda da 68 bin 589
okul bulunuyor.
Yani haydi okulları açalım demekle olmuyor bu işler. Bu kadar büyük
bir kurumun böylesi zor bir dönemde radikal kararlar alması beklenemez.
Buna rağmen Ziya Selçuk’un da gayretleriyle eğitim faaliyetleri
hiç sekteye uğramadan devam etti.
Üç ayrı televizyon kanalından yayınlar yapıldı.
EBA üzerinden evde
yapılabilecek deney videolarından tutun 1600’den fazla ders ve 20 binin
üzerinde etkileşimli içerik sunuldu.
ERG’nin verilere göre 2019-20 eğitim-öğretim yılında 1.176.128
öğretmen EBA’ya giriş yaptı. Aktif öğretmen oranı YÜZDE 96,1 oldu.
“Uzaktan eğitimde imkânları ne kadar çok artırsak da bizim isteğimiz
okulların yüz yüze açılması" diyen Bakan Ziya Selçuk, ikinci dönemde
okulların açılmasından bir hayli umutlu.
Hatta okula dönüşle ilgili olarak pandemi sürecinde psikolojik
olarak etkilenen öğrencilere yönelik hazırlıklar yapılmış bile. Dönüşte hem
psikolojik hem sosyal hem fiziksel açıdan hem de sağlık açısından öğrencilerin
uyum sorunuyla ilgili hemen her şey düşünülmüş.
Yani MEB, okulların açılması durumunda tüm hazırlıklarını yapmış
durumda.
Bilindiği gibi pandemi nedeniyle dünyada yaklaşık 1
milyar 560 milyon 687 bin öğrenci yüz yüze eğitimden mahrum kaldı.
UNESCO verilerine göre 14 Aralık 2020
itibarıyla toplam 210 ülkeden 106’sında okullar açık, 43’ünde ise kısmen açıktır. Okullar 34
ülkede ara tatilde, 27 ülkede ise kapalıdır.
Geçtiğimiz yıla bakıldığında ülkeler, okulları açma
konusunda daha cesaretli. Ben de okulların açılması taraftarıyım. Ancak asıl
işin okullar açıldıktan sonra başlaması gerektiğini düşünüyorum.
Okullarda herkes için standardize edilmiş,
geleneksel ezberci eğitim modellerinin artık bu çağda yeterli olmadığını hatta öğrencilerimizin
yeteneklerini körelttiğini düşünüyorum.
Nagehan Hanım gibi hemen her gün okullar açılsın diye
haykıran tayfa ile burada ayrışıyoruz. Okul temelli yüzyıllık standart eğitim
modelleri artık iflas etmiştir.
Okulları açalım ama çocuklarımızı orada yepyeni, farklı
ve özgün bir eğitim müfredatı ile eğitim mimarisine uygun sevimli binalar
beklesin.
Nesil ancak böyle kaybedilmez.
Peki, bu ne zaman olur? Toplum, eğitimin, devlet laboratuvarlarında imal edilmiş bir uyku ilacı olduğunu idrak ettiğinde…