Okmeydanı'ndan Madımak çıkmaz bayım!
Soma faciasının izleri toplumsal belleğimizden çok da kolay silinmeyecek. Konuyla ilgili soruşturmanın henüz başında olsak da kazaya büyük ve önlenebilir bir ihmalin yol açtığı kesinleşmiş durumda. Daha çok kazanmak, ihmal, bize bir şey olmazcı tavırlar, denetimsizlik gibi sebeplerin yol açtığı kaza bünyemizdeki izini uzun zaman sürdürecek.
Millet elini kazanın geride bıraktığı yetimlere, dullara uzatırken bazı gazetecilerin tutumlarını yorumlamakta zorlandı. Süreç içerisinde Soma'ya yardım edenleri, devletin yükünü hafifletiyorsunuz, diyerek vazgeçirmeye çalışan gazetecilere de ölenler şehit değildi çıkarsamasını yapan yahut bunun ilahi bir musibet olduğu iddiasında bulunan gazetecilere de rast gelinmişti!
Muhalifliğin izan ve vicdan körlüğü yapmışlığına daha evvel tanıklık etmişliğimiz bulunurdu elbette lakin bu kadar kesif ve tarafgir olmuşluğuna tesadüf etmişliğimiz yoktu. Bizden değillerse ölmeyi hak etmişler mantığıyla bizden değillerse kayısıyı don vurur, maden de patlar anlayışının ne farkı vardır? Kendi olmanın yüceltilmesi, ötekileştirilene her tür acı ve yokluğunu reva görülmesi karşısında hissettiğimiz taaccübün gizlenmesi mümkün müdür!
Soma faciası üzerinden yürütülen siyasi ve fikri atraksiyonlar sadece bunlarla sınırlı kalmadı yazık ki. Anarşist faaliyetlerine meşruiyet bulma heveslisi, misyon ve umudunu yitirmiş kapitalist beyinli militanlar konuyu ilk günden itibaren mal bulmuş Mağribi gibi istismar etmekten çekinmediler!
Gezi'den deneyimli ve irtibatlı olan, desteği nereden aldıkları hakkında spekülasyonlar yapılanların bir anda sokaklardaki mevzilerinde yer almaları hiç de şaşırtmamıştı. Gezi'nin ilk günlerinde olduğu gibi sözde Soma eylemlerine de az sayıda da olsa iyi niyetleriyle destek verenler olmuştu tabii. Fakat bu destek, Gezideki tecrübenin de etkisiyle, bu defa fazla uzun sürmedi ve sokaklardan iktidar değiştirme hayalini kuranlar açık niyetleriyle meydanlarda terör estirmeye devam ettiler.
Kan ve gözyaşından beslenen bu odaklar, Okmeydanı'ndaki eylemlerinde iki kişinin ölümüne sebep oldukları yetmezmiş gibi bu ölümler üzerinden halkı ayrıştırma çabası içerisine girdi. Aslında ölümler değil ölüm üzerinden demeliydik. Çünkü yaptıkları eylemlere bağlı olarak iki kişinin hayatını kaybetmesine rağmen sadece bir kişi üzerinden kışkırtma politikasının izlendiği açık ve netti.
Sokak teröristleri, cemevi bahçesinde cenaze töreni için bekleyen 30 yaşındaki Uğur Kurt'un hayatını kaybetmesi sonrası Kurt'un Alevi olduğunu vurgulayarak Alevi vatandaşlarımızı ajite etmeye, terör eylemlerini meşru göstermeye çalıştılar.
Aynı kişilerin sokaktan geçerken eylemcilerin el yapımı bombasıyla hayatını kaybeden 42 yaşındaki Ayhan Yılmaz'ın mezhepsel yönüne, nasıl öldüğüne dikkat çekmemesi ilginçti. Esasında sadece bu iki ölüm karşısında gösterdikleri farklı tutum bile gerçek niyetlerini ortaya çıkarmaya yetiyordu.
Cemevi bahçesinde bekleyen genç bir adamın nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla ölmesi ve olayların müsebbiplerinin halkı Alevi kimliği üzerinden sokağa dökme çabası bizleri tekrar yakın tarihimize götürdü. Daha acısı küllenmemiş, üzerindeki sır perdesi kalkmamış Madımak olaylarına benzer bir sonuca yol açma çabası içerisinde olanlar bu kez amaçlarını kamufle etmeyi pek başaramamışlardı.
Ölüm üzerinden siyasi rant elde etme çabası içerisinde olanların verdikleri destek de provokatörlerin amaçlarına ulaşmasına yetmeyecekti. Nitekim Uğur Kurt'un ablasının cenazede eylemcilere "Eylem yapmasaydınız, kardeşim ölmeyecekti!" diye haykırması Alevi vatandaşların artık bu tür tezgahlara düşmeyeceğinin en somut örneğiydi.
Hasılı, Okmeydanı'ndan yeni bir Madımak olayı çıkarmak isteyenlerin bu kez heveslerinin kursaklarında kalacağı açık. İddia edildiği gibi Şişli Belediyesi sokaklara taş yığmış, bağlama çantalarından pompalı tüfekler çıkmış ve bunlar bizlere Madımak Oteline bidonlarla benzin taşıyan insanları hatırlatmış olsa da bu oyunun artık tutmayacağı aşikar. Okmeydanı'ndan yeni bir Madımak Oteli vak'ası çıkaramazsınız bayım, artık hiçbir şey eskisi gibi değil çünkü!