Öğretmenlik Senfonisi…
Bir öğretmenin en çok okuduğu kitap, en çok beğendiği yemek, en çok dinlediği şarkı, en çok bestelediği türkü, dudaklarında en çok mırıldandığı söz, yazdığı en sağlam roman öğrencileridir.
Öğretmenin hayatına dokunan bir öğrenci, öğrencinin hayatına dokunan bir öğretmen; en anlamlı dokunuşa sahiptir. Kalıcı izli davranış değişikliğini bilmem ama kalıcı izli dokunuşları bilen kişiye öğretmen derim. Bu konuda ustadırlar; dokundukları yerde çiçekler, güller açar. Onların dokunduğu yer hayat bulur.
Öğrencinin tebessümüne, üzüntüsüne, neşesine, kaygısına, tedirginliğine, gözyaşlarına, mutluluğuna, koşmasına, düşmesine, yürümesine, büyümesine, ağlamasına, gülmesine, yemesine, içmesine ortak olan kişidir Öğretmen. İşte belki de bu nedenle tarihe not düşecek şu tanımı yapmak yerinde olur: Bir öğretmenin meslek hayatının adı öğrenciliktir.
Kulağa abartı gibi gelen ama hakikat dolu bir ifadedir şu: Bir öğretmenin okuldaki dünyası gerçek dünyasından çok daha değerlidir. Kendi dünyasını önemsemez, takılıp kalmaz, güler geçer belki ama mesleğine dair okuldaki hayatı fazlasıyla önemser; çocukların dünyasını kendi dünyasından daha büyük görür, daha özeldir, daha güzeldir; orada durmak, vakit geçirmek, unutamayacak hatıralar, anılar biriktirir. Tükenmez kalemlere inat kurşun kalem ile yazsa da öğrencilerine yazdıkları tükenmez, onlar hayatında iz bırakır. Bir ömür boyu çocukların zihinlerinde, dünyalarında, hayatlarında yer edinir.
Bir öğretmenin sözlüğü, literatürü, hafızası, öğrencilerin kelimeleri kadardır. İşte bu nedenle onlarla aynı dili konuşur, aynı duyguyu paylaşır, aynı pencereden bakar. Ayrı yaşta olsalar da aynı dünyanın insanlarıdır onlar. Bir öğrencinin gözyaşı, kendi gözyaşı kadar acı verir ona. Bir öğrencinin mutluluğu kendi mutluluğu ile eşdeğerdir. Öğretmen önce kendini değil, öğrencilerini önceler; kendi mutluluğu öğrencilerinin mutluluğunun başladığı yerdedir. Öğrencinin mutluluğunun bittiği yerde kendi de biter, mutluluğu da. Öğrencinin olmadığı yerde kendi de yoktur. Bir hiç hükmündedir. Kendi varlığını öğrencileri ile mukim kılar. Öğrencileri var oldukça kendini var eder. Kendi varlığını öğrencilerine borçludur. Kişiliğini ise mesleğine...
Anlam üzerine kuruludur dünyaları. Anladıkları, anlamlandırdıkları her şey çocukları, öğrencileri içindir. Hisleri, duyguları öğrencileri ile özdeşleşmiştir. Öğrencileri aç iken onlar da aç, tok iken onlar da toktur. Ağlayan öğrenciler görünce onlar da gözyaşı döker, tebessüm eden ile karşılaşınca onların da yüzünde bir gülümseme oluşur. Onlar öğrencileri ile bir bütündür adeta; yüzlerine en uygun düşen tebessümlere ve tebessümlere en uygun çehreye sahiptirler.
Onların literatüründe boynu bükük, mutsuz, yalnız, sessizliğe gömülmüş, üzgün, dışlanmış, kendini kötü hisseden öğrenci yoktur. Yeterince ilgi gösterilmemiş, yeterli düzeyde sevilmemiş, hayatına dokunulmamış öğrenciler vardır. Onlar sevginin merkezi olur, çocuklara gönüllerini açarlar. Bir çocuğun başarısı, mutluluğu, tebessümü, koşması, oynaması, gülmesi, eğlenmesi her şeyin üstündedir; zirvedir. Bu çocukları nirvanaya çıkarmak için dikenlere basmak, düşmek, kendilerini yaralamak, kendilerini siper etmek rutin ve basit bir şeydir. Bir çocuğun tırnağı kanamasın diye kendi kolu kanadı kırılsa, kanasa önemsizdir; canı acımaz. Yaralandıkları vakit çabuk kabuk bağlar yaraları. Bir öğrencinin tebessümünü gördü mü çabucak unutur tüm acıları.
Kaç ay oldu birbirlerini görmeyeli. Özlemle, hasretle çocuklarına kavuşacakları günü bekliyorlar. “Öğretmenim” diye arkadan duyulan ses kulaklarında çınlıyor. Bir öğretmenin en büyük senfonisi, çocuklarının sınıfta, bahçede, koridorda oynarken, dinlerken, çalışırken, yürürken masumane çıkardığı seslerdir.
Öğrencileri için uykuları bölünen ama hayalleri bölünmeyen kişilerdir onlar. Yoğun çalışır, yorgunluğa alışırlar. Tatlıdır onların yorgunluğu. Yoruldukça sevinirler. Çünkü bilirler; yorgunlukları, çocukların yüklerini almak, onları rahatlatmaktır. Öğrenciler rahat olduğu ölçüde, öğretmen yorgunluğu tatlılaşır, anlamlaşır. Akan bir şelale, öten kuşlar, çalan bir ney gibi rahatlatır ruhlarını çocukların, öğrencilerin sesleri. Onların aşık olduğu ses, öğrencilerin çıkardığı senfonidir.
Belki de işte bu yüzden bir öğretmenin senfonisi öğrencinin kendisidir.