Öğretmenlerin eğitilmesi şart!
Geçenlerde tüyler ürperten bir haberle sarsıldım. İddia edildiğine göre Ağrı'da 13 yaşındaki Ebru, iki adet hikaye kitabı yüzünden öğretmenleri tarafından hırsızlıkla suçlanıyor ve disipline gönderilmekle tehdit ediliyor. Bunu gururuna yediremeyen Ebru kendini asarak yaşamına son veriyor. Konu hakkında Ebru'nun sınıf arkadaşlarının ve aile bireylerinin yaptıkları açıklamaları bu yöndeu2026 Allah rahmet eylesin. Eğer iddialar doğruysa gerçekten vahim bir hadise bu. Türkiye'de öğretmen öğrenci ilişkisi otoriter bir ilişki üzerine kuruludur. İşinin ehli, insan ve değerlerine saygılı, ahlak, vicdan sahibi öğretmenlerimizi tenzih ederim. Ne yazık ki onların da sayıları çok az. Türkiye'de öğretmenlere biçilen temel rol; Cumhuriyet değerlerini, laikliği, inkılapları, ilericiliği ve çağdaşlığı topluma kazandırmaktan öteye geçemedi. Cumhuriyet öğretmenine düşen en önemli görev ise öğrencilerini milliyetçi, laik, Kemalist, çağdaş değerleri benimsetmek oldu. Bu vazifeyi hakkıyla yerine getirdikleri için de tuhaf bir kutsallık atfedildi kendilerine. Bu yüzden onlar da bir türlü zincirlerini kıramadılar ve kendilerini geliştiremediler. Tekçi ideolojinin tesiriyle ne öğretmenliğin ne de öğrencilerinin doğasını keşfedebildiler. Özgürlük, ahlak, erdem ve vicdan gibi değerlerle henüz tanışmamış bu tür öğretmenlerin öğrencileri üzerinde kurduğu hegemonya ne yazık ki varlığını hala muhafaza etmektedir.
Öğrencisi okula farklı bir kıyafetle geldiği için onu arkadaşlarının önünde rencide eden ve evine gönderen bir eğitimcinin sahip olduğu zihniyeti sorgulamadan eğitimde kaliteyi arttırmamız çok zor. Kızım geçenlerde okulun istediği rengin sadece bir ton üstünde bir renk kıyafetle okula gittiği için tam üç öğretmen tarafından yolu kesilmiş. Birinden azar işitmiş diğerinden tehdit almış bir diğeri ise ismini kaydetmiş vs. Bu zihniyete sahip öğretmenlerin eğitim adına kazandıracağı ne olabilir ki? Keza saçları uzadığı için her gün okul önlerinde ayrılan ve gün boyu azar işiten çocukların da derslerinde verimli olamayacağı aşikardır. Gezi'de öğrencilerine slogan attıran, okullarda cemaat propagandası yapan, sınıfa girdiklerinde ayağa kalkmayan öğrencilerini döven, hala küçük hataları sebebiyle onları saatlerce tek ayaküstünde bekleten, hırsızlık yaptı diye disiplin kuruluyla ve babasıyla tehdit eden pedagojiden yoksun, katı, otoriter, ideolojik öğretmen tipinin artık yeni Türkiye'de yeri olmamalıdır.
Bu tip bir öğretmen zihniyetinden bakanlığın da hoşnut olmadığını biliyorum. Çünkü bu sorunla ilgili olarak ciddi çalışmalar yürütülüyor. Türkiye'de ortalama bir öğretmen bugün resmi ideolojinin kalıplarını kıramıyor ve kendini sürekli yenileyemiyorsa burada ciddi bir sıkıntı var demektir. Yani sorun biraz da öğretmenin kendisinden kaynaklanmaktadır. Oysa yaşanan gelişmelerin farkında olan ve her gün kendini geliştiren öğrencilerini de ülkesinin her alanda kalkınması için şevklendiren özgürlükçü öğretmenlere her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bu bakımdan bir taraftan eğitimi tekçi yapıdan kurtarmaya dönük ciddi adımlar atılırken diğer taraftan da bu yeniliklere ayak uydurabilecek ahlak sahibi demokrat öğretmenlerin yetişmelerine önem vermeliyiz.
Mevcut öğretmenlerin her ay insan hakları ve özgürlükler alanında ciddi seminerlerden geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu alanda çalışmalar yapmış akademisyenlerimizin ya da yazarlarımızın vereceği bu tür seminerlerin -zahmet edip okumayan öğretmenler için- faydalı olacağı kanaatindeyim. Ne yazık ki özgürlüğü bile tarif edemeyen öğretmenler tanıyorum. Diğer taraftan yerinde bir kararla 1739 sayılı Kanuna bir fıkra eklenmişti. Buna göre atanan öğretmenler bir yıl performans değerlendirmesine tabi tutulacak. Performans değerlendirmesinden geçerli puanı alanlar yazılı ve yazılı veya sözlü sınava girmeye hak kazanacak. Elbette her zaman olduğu gibi CHP'nin bu uygulamaya da bir itirazı var. Ve bunu da Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Öğretmenlerin sözlü sınava sokulmalarının çocukların lehine olacağını düşünüyorum. Bugün aylarca sınava çalışan bir öğretmen adayının sınavı kazandıktan sonra öğretmen olarak herhangi bir okula gelmesi veliler için de öğrenciler için de ne çıkarsa bahtımıza kabilindendir. Bu bakımdan bakanlığın getirdiği standartlar fevkalade önemli. Umarız zamanla öğretmen atamaları ilçe okul yönetim kurullarının da dahil olduğu bir sistemle yerel yönetimler tarafından yapılır.
Yeni Türkiye'nin okul anlayışı da bu minvalde yeniden ele alınmalıdır. Artık içinde yaşadığı toplumun geçmişi ve bugünü ile barışık, farklılıklara hoşgörülü, ilgi ve yetenekleri ön planda tutan, ahlaki değerleri benimsemiş önce "insan" yetiştirmeye özen gösteren bir öğretmen zihniyetini de etkin kılmalıyız. Yeni Türkiye'nin öğretmenleri medeniyetin besleyip büyüttüğü kaliteli filozofların fikirlerinden ilham alarak meslek hayatlarına devam etmelidirler. Bir eğitimci aynı zamanda filozof olmalıdır anlayacağınız. Kısacası öğretmen evvela kendi zihniyet dünyasının değişmesi için çaba sarf etmelidir. Eski bilimsel yaklaşımlar ve resmi ideoloji bugünün Türkiye'sinin çok gerisinde kalmıştır. Dolayısıyla bugün bir öğretmen, okullarda kıyafet avcılığa değil yetenek avcılığına soyunmalıdır. Öğretmenleri eski paradigmanın esiri olmaktan kurtarmalıyız. Kendisi özgür düşünmeyen bir öğretmen öğrencilerini nasıl özgürleştirecek? Kısacası bizim oturup evvela bireye tek tip bir ideoloji enjekte eden eğitim yapısını ve bu yapının en önemli unsuru olan öğretmenleri bir güzel masaya yatırmamız icap ediyor.
twitter.com/sivildemokrat