Öğretmenleri Ayırmayalım!
Öğretmenler çeşitli pozisyonlara göre ayrılmış. Atama durumları, görev alanları gibi özelliklerden dolayı sınıflandırılmış. En baştan şunu açıklayalım, öğretmenler ikiye ayrılır: atananlar, adananlar.
Memlekette en çok gündem olan meslek grubudur öğretmenler. Öğretmen atamaları, en çok konuşulan konudur. Buradan hareketle “atanamayan öğretmenler” sınıfı çıkıyor ortaya. Bu acı bir tablo, üzücü bir pozisyon. Yıllarca oku, öğretmenlik hayali kur ama atanamama durumuyla karşı karşıya kal. Doğrusu zor bir bekleme süreci.
Gerekli puanı alıp, mülakatlarda büyük başarı gösterip, buradaki başarı da tartışılır, atananlar var. Bunlar da “atanan öğretmen” grubuna dâhil. Atananlar da kendi içinde ayrılıyor: kadrolu ve sözleşmeliler. Şu anda doğrudan kadrolu öğretmen ataması yok. Öğretmen adayımız, bu arada bir de aday öğretmenlik var, KPSS ve mülakat aşamalarını geçip, sözleşmeli olarak 4+2 şeklinde çalıştıktan sonra yer değiştirme isteğinde bulunabiliyordu. Şimdi ise sözleşmeli atanan öğretmenimiz 3+1 yıl çalıştıktan sonra yer değiştirebilecek ve kadroya geçecek. Bu kısa bilgiyi hatırlattıktan sonra meseleye eğilelim.
Toplumdaki öğretmen algısını da olumsuz etkileyen bu pozisyonlara son vermek doğru adım olur. Kadrolu öğretmen olmak ayrıcalık oldu, en azından algı böyle. Yıllar önce bir arkadaş evlenmek için eş adayı arayışına çıkmıştı. Kendisine teklif edilen bir bayan için sorduğu ilk soru “kadrolu mu?” idi. Evet, bu kadar vahimdi durum. Kınanacak bir bakıştı. Kimdi bu olumsuz algının ve ahlakî çöküşün sebebi? “Kadrolu eş, sözleşmeli eş, ücretli eş, atanamayan eş, kursiyer eş…” gibi ayrımlara kadar varan bu bakışın kökünde hangi sebepler yatıyordu. Toplumdaki tanımlamada da problem var. Bir kayınvalide gelinini tanıtırken “kadrolu” sıfatını kullanabiliyor. Güler misin, ağlar mısın! Hâlimiz budur. Esas olan insanlık kadrosuna dâhil olmaktır!
Bir de PICTES öğretmenleri var. “Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi" kapsamında bir projeden bahsediyoruz. Faaliyetler 03.10.2016 tarihi itibariyle başlamış. Bu projede görev alan öğretmenler, KPSS puan üstünlüğüne göre tıpkı sözleşmeli öğretmenler gibi atanmışlar. Sayıları da 6000’i geçmiş durumda. Bu öğretmenlerimiz, eğer proje biterse ne olacak, bu sorun gittikçe sıkıntılı bir duruma dönüyor. Atanma biçimleri sözleşmeli öğretmenler gibi olan bu projede görevli öğretmenleri sözleşmeli statüye almak gerekir. Bir an önce bu belirsizliğin giderilmesi gerekir. Kendi geleceğini göremeyen bir öğretmen, hele hele Suriyeli çocuklara, nasıl bir gelecek sunacak? Bir de çalışma şartlarını düşündüğümüzde PICTES öğretmenlerinin sesine kulak vermek gerekir. Bu öğretmenlerimiz de aynı haklara sahip olmalı, MEB bünyesinde öğretmen oldukları hissini ve aidiyet duygusunu artırmalıyız. Geçici öğretici veya geçici öğretmen gibi sıfatlar mesleğin onuruna yakışmamaktadır.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “2023 Vizyonu” doğrultusunda geleceğe emin adımlarla yürümektedir. Eğitimin en önemli ayağını oluşturan öğretmenlerin yetiştirilmesi, atanması, atananların kariyer basamakları, çalışma şartlarının iyileştirilmesi gibi birçok husustaki problemlerin çözümüne dönük ciddi adımlar atıldığını görüyoruz. Toplumdaki olumlu öğretmen algısını yükseltmek ve öğretmenlerin itibarını korumak için başta öğretmenlerin kendileri çok çalışmalı ama üst çatı olarak MEB’in de tedbir alması zaruridir.
Elçiye zeval olmaz, derler. Biz de bu sese kulak verip yazdık. Kadrolu, sözleşmeli, ücretli, PICTES’li ve atanamayan öğretmen gibi ayrımlardan kurtulmamız lazım. Başarı için önce huzur gerekiyor, sonra başarı gelir. Ha, bir de uzman öğretmen var, bu da ayrı bir konu. Öğretmenlerimizi, Sayın Bakan Ziya Selçuk’un daha iyi anlayacağını biliyor ve umuyoruz. Zira kendisi de bu mesleği çok seviyor, hatta her konuşmasında karşımızda iletişimi güçlü bir öğretmen görüyoruz. Öğretmenleri ayırmayalım, buna fırsat vermeyelim. Öğretmen, geleceğin anahtarıdır. Vesselam.