Öğretmenler potansiyel birer Bakandır!
Kabine açıklanıp Milli Eğitim Bakanlığı’na eski Talim Terbiye Kurulu Başkanı Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk getirildiğinden beridir sular durulmuyor. Öğrenci, veli, öğretmen başta olmak üzere eğitim sisteminin paydaşı olan herkes sosyal medyadan Bakana ait sözler, videolar paylaşıyorlar.
Öyle bir atmosfer yakalanmış ki, adeta bayram havasında, zafer elde edilmiş gibi… Eğitimin kanayan devasa sorunları artık kabuk tutmaya başladı.
Eğitimciler belki de ilk defa bir umut yakaladı. Yıllardır birikmiş ve kronikleşen sorunların çözümünde eğitimciler nezdinde ilk defa çözüme kavuşturabilecek bir ışık, bir isim görüldü. Bu ışığı kaybetmek ve tekrar eski karanlık günlere dönmek istemiyorlar. Sahiplenmeye çalışıyor ve Bakan Bey’e övgü dolu sözlerle destek oluyor, şevk ve motivasyonlarını dile getiriyorlar.
Ben de, eğitim üzerine yıllardır kafa yoran bir yazar olarak süreci ve söylenenleri yakından takip edip, gözlemliyorum. Eğitimcilerle beraber olup nabızlarını ölçüyorum. Taleplerini ve beklentilerini dinliyorum. Ne yapabileceklerini soruyorum.
Solcusu sağcısı, alevisi sünnisi, yandaşı muhalefeti, fakiri zengini, partilisi partisizi, genci yaşlısı, dindarı ateisti, öğrencisi velisi, öğretmeni akademisyeni bütün bir toplum Bakan Zeki Selçuk’un göreve getirilmesi ile birlikte yeni bir döneme geçildiğini ve eğitimde çağ atlanacağına dair inançlarını paylaşıyorlar.
Hatta bir ara espirili bir ülsupla “Yeter artık! Bakan Bey’i öve öve, yere göğe sığdıramıyorsunuz. Nazar değdireceksiniz maazallah” demeye başladım.
Aynen öyle, herkes övüyor da övüyor;
- Mülakatları kaldıracak bir Bakansınız. Allah gönderdi sizi.
- Sözleşmeli aileler birleştirilsin. Aile bütünlüğü önemli. Bu yapsa yapsa Zeki Selçuk yapar diyorlar.
- Kanayan ücretli öğretmenlik mevzusuna bir çözüm bulunsun. Bakan Selçuk gönüllere taht kursun diye sloganlar atılıyor.
- Picteslilerin umudu olacaksınız. Bizi kadroya geçirin lütfen diye sesleniyorlar.
- Öğretmenlerin itibarını iade edin diye demeye başladılar.
- Öğretmenlerin ek ders sorununu çözün. Siz bir eğitimcisiniz. Bunu ancak siz çözersiniz.
- Memur öğretmenlere öğretmenlik yolu açılsın.
- İdarecilik sorunu halledilsin. Geçici değil, kalıcı olsun.
Sorunlar, beklentiler yazılıyor, paylaşılıyor… Ama nedense kimse bunların nasıl yapılacağını yazmıyor. Bütün yükü Bakan Selçuk’a bırakıyorlar. Entelektüel derinliği, akademik zekası ve mutevazı duruşu, aydın bir kimliği olabilir elbette. Yalnız bunların olması kronikleşen ve “kıyametin koparılması gereken” sorunları tek başına Bakan Bey’in çözmesini beklemek oldukça yanlış bir tutum ve beklenti.
Söz gelimi, mülakat kaldırılsın liyakat getirilsin deniyor ama liyakat nasıl ölçülsün? Bunun cevabını hiçbir eğitimci dile getirmiyor. Milli ve yerli bir ölçme yöntemi geliştirmiyor.
Ya da, öğretmenlerin ek ders sorunu çözülsün diye talep ediyorlar ama nasıl çözüleceğine dair çözüm yöntemi sunmuyorlar. Tüm beklentileri veya çözüm yollarını Bakan Bey’den bekliyorlar anlaşılan. Allah’tan bir tane çalışkan, gayretli, eğitimci, öğretmenini sahiplenen bakan geldi! Amerika’yı tek başına keşfedebilir mi? Her şeyi ondan beklemek ne derece doğru?
O da bir eğitimci, sizler de… Bir eğitimci, Bakan olabildiğine göre, siz bütün eğitimciler potansiyel birer Bakansınız diyorum ben de.
Sorunları dile getirmek, çözmesini talep etmek yerine, nasıl çözüleceğine dair çözüm yolları üretin. Bir Bakan sorumluluğuyla çalışın. Kıyameti koparın. Sivri akıl olun. siz de?
Eminim ki ya da danışmanları veya yakınında bulunan bir mesai arkadaşı tarafından sunacağınız çözümlere kulak verilecek ve Bakan Beye ulaştırılacaktır. Yeni Türkiye’nin yeni eğitim modelinin inşasında çorbada sizin de tuzunuz olmuş olur. Bir Bakan eğitimci diye, eğitimin tüm sorunlarına tek başına kafa yorup çözmesini beklemek Bakan Beye haksızlık olur.
Evet, demin de ifade ettim. Sayın Ziya Selçuk bir eğitimci ve Bakan olabildiğine göre… Ve sen de bir eğitimci olduğuna göre, potansiyel bir Bakansın. Bu sorumluluğu hissetmelisin!