Öğretmenler Değerlidir!
Hiç kimse bunun aksini iddia etmiyor ki.
Ama gerekli değeri de vermiyor.
Öncelikle öğretmenler gereken değeri vermiyor kendilerine. Şöyle ki: Bir
öğretmenin öncelikli işi öğrencileri yetiştirmekten çok kendini yetiştirmektir.
Mesleğe sevgi ile adım atmalıdır. Ömür boyu
bu sevgiyi muhafaza etmelidir. Sevgisi bir annenin sevgisi gibi olmalıdır. Yani
denetlenemez, koşula bağlanamaz, sınır tanıyamaz, gerçek, olgun ve azalmaz bir
sevgi olmalıdır.
İlgi ve sevgisi ile anne ve babanın sevgi ve
ilgisini aratmaz potansiyelde olduğunu ortaya koymalıdır.
Ruh sağlığını eğitiminin temeli olarak
algılar. Ruh sağlığının ne kadar istenen düzeyde olumlu olduğunu kendisi
kontrol etmelidir. Ruh sağlığı için sürekli iyileştirmeyi kendisinde
yapmalıdır. Ruh sağlığının iyi olmadığını düşündüğü anda mesleği bırakmalıdır.
Bunu da öncelikle kendisine olan öz saygısından yapmalıdır.
Davranışlarının sürekli tutarlı, olgun ve
dengeli olduğunu her eğitim ve öğretim yılında değil her günün sonunda test
etmelidir. Davranışlarında herhangi bir tutarsızlık, olgun olmayan dengesiz bir
durum tespit ettiğinde hemen derse ara vermelidir.
Öğrencileri bireysel yeteneklerine göre tanıyacak
ve gelişimlerini o doğrultuda gerçekleştirecek beceriyi kendinde sürekli
aramalıdır. Bu becerisini yetersiz gördüğü anda arayışa geçmelidir. Bu arayış
kendini bulana kadar devam etmelidir. Yoksa öğretmenlik mesleğini yapmamalıdır.
Hoşgörü sahibi ve sınıf ortamını demokratik
kılan potansiyelini kuramdan ziyade uygulamaya koyan öğretmenin öğrenciden
ziyade kendisine değer verdiğini bilmesi gerekir. Çünkü bu iki tutum sadece
öğrencinin potansiyelinin açılımını değil öğretmenin de mesleğe ne kadar uygun
olduğunu gösterecek parametrelerin öncelikli olanlarındandır.
Aile ile iş birliği içinde olan öğretmen
kendini bilen ve karşı tarafa bildiren öğretmendir. Bir aile kurmuş ve ailenin
sıcaklığını yaşamış bir öğretmen zaten kendinin değerli olduğunu böylece ortaya
koymuştur. Onun aile ile iş birliği problemi diye bir şey olmaz.
Yaratıcılığa ve araştırmaya önem verirse bir
öğretmen kendine öz saygıyı en üst düzeylerde göstermiş olur. Bunun için bu iki
özgün becerinin öncelikle kendinde gerçekleşmesi zaruridir. Bu zaruriyet zamanın en iyi şekilde
değerlendirilmesiyle olur. Hem okul içinde hem de okul dışında. Öğretmen
olduğunu unutmadığı her ortamda, bilginin dinamik ve araştırmanın heyecan
verici olduğunu anladığı her anda kendisine saygı göstermek istediği her
ortamda bu geçerlidir.
Düzeltim ve değişimleri öğrencinin onurunu ve kişiliğini
zedeleyecek tarzda topluluk önünde yapmaktan çok kendi onurunu koruyacak ve
içindeki biz paradigmasını cemiyetin her kesiminde değerli kılacak şekilde
yapmalıdır.
Evet öğretmen önce kendi kendine değer vermelidir.
Başkasının onu değerlendirmesine ve denetlemesine ihtiyaç bırakmadan.
Öğrenciler için ebeveyninden sonra,
hatta bazen de önce en değerli olanın öğretmen olduğunu anlaması kendileri için
en iyi olanın bu olduğunu bilmesi demektir. Öğretmenin değerliliğinin öğrenci
tarafında ortaya konulması sürekli marifet ve hikmet eksenli olmalıdır. Çalışan,
sualleriyle öğretmenini çalıştıran öğrenci öğretmenini değerli kılar.
Veli için çocuğundan önce
öğretmenin değerli olması gerekir.
Öğretmene verdiği değer çocuğuna verdiği değer olarak kayıtlara geçer. Öğretmenin
değerliliğini sürekli test etmesi bu değerdir.
Onunla olan ilişkisinde çocuğunun hakkından
ziyade öğretmenin hakkını savunmalıdır. Bu savunma da öğretmenin yetişmesindeki
her aşamada aktif olarak reyini beyan etmesidir. Bazen sistemin karşısına
dikilip bir devrimci gibi sistemi devirmesidir. Bazen yöneticinin karşısına
dikilip her türlü adaletsizliği gidermesidir. Çoğu zaman da çocuğunun karşısına
dikilip onun kendi sorumluluğunu yerine getirmesini istemesidir.
Yöneticinin başarılı olması için
öğretmenin değerli olması gerekir. Öğretmenin buradaki değeri bir sıfattan
ziyade cevherine dönük olmalıdır. Öğretmenlik sıfatından ziyade öğretmenlik
cevherine değer vermelidir yönetici. Bu nedenle öğretmenin buradaki cevherinin
değerliliği yöneticinin adaletli davranmasını gerektirir.
Eğitim Bakanlığı için öğretmenin
değerliliği kendi varlık sebebidir. Dolaylı olarak var olan kendisinin,
doğrudan var olan öğretmenliği bütün boyutlarıyla anlamaya çalışmasıdır.
Öğretmeni bir otomat olarak görmekten
ileriye gitmelidir. Dayatmacı olmaktan ziyade dayanılan bir kurum olarak bütün
öğretmenlere değerli olduklarını göstermelidir. Bu değerlilik maddi ve manevi
öyle bir noktaya gelmeli ki bu mesleğe girmek isteyenler kendilerini değerli ve
liyakatli gördükleri için girmeliler. Buradan çıkmak isteyenler de tam tersi
noktada olduklarını yani kendilerini bir yük olarak gördüklerinden ayrılmalıdırlar.
Üç meslek erbabının sendikal hakları olduğu
halde hiçbir sendikası olmamalı diyorum. Çünkü sendikacılık onları değersizleştirir.
Bunların başında alimler ve muallimler gelir ilmin izzetini korumak için.
Hakimler ve savcılar gelir adaleti herkese ulaştırmak için. Doktorlar gelir
sağlık hizmetinden herkesin istifade etmesi için.
Öğretmenler değerlidir! Kendilerini bir tanısalar bir bilseler bir görseler!