Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2963.30
BIST 100
9655.18
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Eylül 2020

Öğretmenin itibarı mı dediniz!

Bir mesleğin itibarı nasıl belirleniyor, doğrusunu söylemek gerekirse Türkiye’de mesleklerin itibarı, mesleklerin statüsüyle ilgilidir. Ekonomik yönden geliri fazla olan meslekler, kişilere hem itibar hem de statü sağlamaktadır.

Türkiye’de “kutsal meslek” diye bir kavram var, sanırım bu kavram gönül almaktan öte geçmiyor. Hemen her mesleğin bir günü var. Bu özel günlerde o meslek yüceltilir, kutsallığı öne çıkarılır ve meslek mensuplarına övgüler dizilir. Öğretmenler de 24 Kasım’da benzer övgülere nail olurlar. Mesleğin kutsallığından dem vurulur. İltifatlar havada uçuşur. Sonrasında her şey unutulur. O bir günlük sürede elde edilen mutluluk, öğretmenlere bir yıl manevi yakıt olarak depolanmış olur. Hepsi bu kadardır!

Şimdi gelelim salgın günlerinde öğretmenlerle ilgili oluşturulan gündeme. Bu konuyu iki gün önceki yazımda da enine boyuna dile getirdim. Şu bir gerçek ki eleştiri ölmüştür. Türkiye’de bir şeyi övseniz “yalaka”, eleştirseniz “hain” oluyorsunuz. Oysaki akıl yürütmek, tartışmak medeniyetin göstergesidir. İnsanların iradelerini, düşüncelerini ortaya koyabilmeleri en büyük özgürlüktür. Bu baskılayıcı ve kısıtlayıcı anlayışın var olması, yayılması biraz da toplumumuzun kendi keyfiyeti ile ilgilidir. İnsanlar bencil bir dairede yaşamaya alışmışlarsa umuma dönük olaylara karşı tepkisiz kalıyorlar. Bir milyonluk öğretmen camiasında, öğretmenlerle ilgili ortaya atılan eleştirilere karşı yükselen ses yok denecek kadar az veya cılız. Çekingenlik, korkaklık, bana değmesinler, keyfim bozulmasın, bana mı düştü, neme lazım... Evet, bu türden bakışlar öyle arttı ki ulu orta yerde cinayet işlense insanlar görmemeye, duymamaya çalışıyor.

MEB büyük bir camia. Çoğunluğu da öğretmenlerden oluşuyor. MEB camiasında öğretmenlerin sessiz ve çekingen olduğunu düşünüyorum. Herkesin bir sebebi vardır muhakkak. Kimileri susarak, kimileri görünerek, kimileri överek, kimileri söverek, kimileri severek bir yere gelmenin, işini yürütmenin derdinde. Ancak gerçekten çalışan ve alanında üreten başarılı kişilere kapılar kapanıyor veya bunlara yer kalmıyor. Çünkü bu insanlar mahcup bir tavır içinde işinde gücündeler. Amaçları üretmek ve helalinden kazanmak. İtibar da böyle kazanılmalıdır. Ne var ki mesleklerin itibarı kazandıkları para ile ölçülüyor. Üniversite tercihlerini yapan öğrenciler, mesleklerin ne kadar kazandıklarına bakıyorlar. Türkiye’de üniversite okumak aydınlanmak ve bilim insanı olmak için değil, maddi kazanç elde etmek içindir. Böyle bir amaç temelde olunca diploma cahilliği götürmüyor.

Asgari şartlarda geçinmeye çalışan öğretmenlerin “itibarı” ancak mecazî bir anlam olarak kalmıştır. Çünkü öğretmenlik karın doyurmak için yapılan bir meslek hâline dönüştürülmüştür. Üniversite sınavlarında öğretmenliklerin puanı oldukça düşmüştür. Neredeyse bir yere gidemeyen öğrenciler en sonunda öğretmenlik tercih eder hâle gelmiştir, getirilmiştir. Maalesef durum da itibar da budur! Zaten öğretmenlerin maaşı ortadadır. Bir okuldaki hizmetli ile öğretmenin maaşı arasında fark kalmamıştır. Tek fark, varsa ek derstir. Çoğu öğretmenin ek dersi de yoktur. İşte itibar!

Öğretmenin itibarını düşünen varsa, lütfen, öğretmenin maaşına baksın, yaşam şartlarına baksın! Karı-koca çalışanlar belki birazcık nefes alabiliyor. Kuru kuruya sevgi olmuyor.

Öğretmen sendikaları da öğretmenlerin hakları noktasında ortak tavır alamıyorlar. Üzülerek söylemek gerekirse “atanma ve yer değiştirme” işlerini takip eder durumdalar sendikalar. “Şu kadar üyemizi yönetici yaptık, bu kadar üyemizin görevde yükselmesini sağladık…” gibi bakışlara hapsedilen bir sendikacılık anlayışı benimseniyor. Bu anlayışın benimsenmesinde üyelerin tavrı da etkilidir. Yukarıda belirttiğimiz gibi herkes kendi derdinde, kendi işinin peşinde. Toplumsal adaleti tesis etmeye dönük sesler yükselmelidir. Ancak toplumsal değil, bireysel talepler öncelik kazanmış durumda.

Öğretmenlerin giyimi kuşamı, tatili, oturdukları muhiti, kişisel gelişimleri, okudukları, düşündükleri, konuştukları velhasıl hem iç hem de dış görüntüleri “itibar” noktasında bize fikir veriyor. Bu saydıklarımız için ekonomik şartların iyileştirilmesi gerekiyor. “Kutsal meslek” lafı ise artık gönül bile almıyor. İtibar, “itibarî” hâle döndü. Neyse mevzu uzadı, öğretmenevlerinde yer bulamayan öğretmenlerin itibarını daha çok konuşuruz!