Öğretmenimiz
Yeni eğitim-öğretim yılımız önceki gün başladı.
Hayırlı uğurlu olsun. Milli Eğitim Bakanı’mız Yusuf Tekin’in şahsında öğretmen
ve öğrencilerimizin yeni sezonunu kutluyorum. Emarelerini gördüğümüz iyileştirici
düzenlemelerle, aksaklıkların giderileceğine inanıyorum. İnşallah tecrübeli
eğitimcilerimizle, maarife dair yazı yazan, eser veren hocalarımızla düzenli istişareler
yapılır, eksiklikler giderilir.
Hepimizin üç büyük eğiticisi, yürek yapıcısı, ruh
tamircisi vardır: Anne, baba ve öğretmen. Öğretmenlerimizin hakkı, ebeveyn gibidir,
ödenemez. Zira ömürlerini adıyorlar. Hiç birimiz hocalarımızı unutamayız. İlkokul
öğretmenim, gönül insanı Tevfik Yargıcı’yı unutabilir miyim? Hazreti Ali
Efendimizin, “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” sözü muhteşemdir. Bizi
adam eden öğretmenlerimizi hatırlayıp aramalıyız. Vefat etmişlerse rahmetle,
hürmetle anmalıyız.
Elimdeki kitabın ismi uzun. En Başarılı Öğretmen Hz. Muhammed (sav) Modeli Suffe Okulu Bize Verdiği
İlhamlar. Eserin yazar kadrosu kalabalık: Ali Erkan Kavaklı, Ali Akben,
Adnan Kalkan, Ahmet Demirel, Burhanettin Saygılı, Duran Çetin, Halim Ulaş,
Mustafa Duran, Sefa Saygılı. Eğitime kafa yormuş, bunu kendisine dert edinmiş hocalar.
Kaynak bir eser, sağlam bir kılavuz.
İnsanlık ve İslam tarihinden kıssalar, menkıbeler,
hikâyeler ve örnek alınası şahsiyetler. 40 bölümde âdeta insan eğitmenin yolu
yordamı öğretiliyor. Ön söz’deki şu satırlara kulak verilmeli: “Hz. Muhammed
(sav) şikâyet etmeyen bir öğretmendi, gönüllere girme sanatını biliyordu.
Kur’an okuyarak zihinleri ve gönülleri aydınlattı, yetenek geliştirdi, dünya ve
ahiret mutluluğunu kazanmayı öğretti, 23 senede yepyeni bir toplum inşa etti,
en çok sevilen ve en başarılı öğretmen oldu. Öğretmen olarak gönderildim, buyurur;
kitapla geldi, ilim çağı ve okuma yazma seferberliği başlattı; kötü âdet ve
ahlakı yasakladı, yerine güzel ahlak ve âdetleri yerleştirdi, asırlarca takip
edilecek bir yol açtı. Cehalet devri kapandı ilim çağı başladı.”
Keşke Milli Eğitim Bakanlığı, bu eseri toplu olarak
aldırıp eğitimcilerimize okutsa. Öğretmenlerimiz, zaman kaybetmeden bu eseri
edinip okumalı. Zira kendilerine emanet edilen çocuklarımızın bu yüksek
hakikatlere, bu kutlu bilgilere ihtiyacı var. (Ensar Neşriyat)
Prof. Dr. Cemal Kurnaz, denemelerini huzurla okuyup
istifade ettiğim seçkin bir ilim adamı. Merhum Mehmet Kaplan Hocam gibi
unvanını kullanmaz. Üniversitede okuttuğu talebeler talihli. Bir âlim bu kadar
mı hasbi/samimi olur? Hocamız emekli oldu ama bu mümkün mü? “Beşikten mezara
kadar ilim öğreniniz.” düsturunu şiar edindiğine göre elbette bundan böyle de
öğretmeye devam edecek. Zira ihtiyacımız var. Üniversitede kürsüde olmasa da vereceği
konferanslar, yapacağı sohbetler, yazacağı yazılar ve kaleme alacağı eserlerle
talime devam edecek. Hoca’nın Öğretmenlik
Sevdası eseri, Uzam Yayınları’ndan çıktı. “Yeni nesiller, sırayla geçip
gider önümüzden. Biz, bıkmadan usanmadan, onların dağarcığına bir şeyler
koymaya devam ederiz. Millet hayatı böyle bir şeydir. Nesiller arasında bilgi
aktararak devam eder hayat. Öğrencilerimizin bizden daha iyi olması, daha
iyisini yapması en büyük dileğimizdir.”
Hocamızın diğer eserleri gibi Öğretmenlik Sevdası’nı da bir solukta okudum. Bilgilendiren
satırların ardından düşündüren paragraflar geliyor. Sayfaların bazılarında hüzünleniyor,
bazen de tefekküre dalıyoruz. Cemal Hoca gibi mefkûreye adanmış şahsiyetler, maarifimize
irtifa kazandırıyor. İlim hayatımızı ve kültür dünyamızı, kuşandıkları gayret
kemeriyle kanatlandırıp geniş, hür ufuklara doğru taşıyor. Anadolu irfanının
öğretmenlik hasretini dile getiren satırları okuyunca muallimliğe olan saygınız
da, muhabbettiniz de katmerleniyor. Satır aralarına gizlenmiş bazı özdeyişleri
var: “Birbirimizi sevmedikçe gerçekten iyi olamayız. Öğretmen isek, önce
öğrencilerimizi severek başlamalıyız işe.”
Güzel ve hayırlı ömürden, derin bir tecrübeden
süzülmüş sözleri, eğitimciler kulaklarına küpe etmeli: “Eğitimin yolu gönüle
girmekten geçer.” diyor. Korkutan değil sevdiren eğitime taraf: “Öğrenci
hocasının yanında kendini rahat hissetmeli.” Hayatı boyunca “öğrenciden yana”
olmuş mürebbimiz. Yoksul öğrencilerine “baba şefkati” göstermiş muallimimiz. “Öğrenci,
herkes gibi sevildiğinden ve haksızlığa uğramayacağından emin olmalı” diyen
Cemal Hocamız dostluğa önem veriyor. Kitaptaki son yazının anlamlı satırlarıyla
yazımıza nihayet verelim: “Dostluk verebilmektir. Gerektiğinde bir an
duraksamadan verebilmek. Hesap yapmadan, bir kısmını ayırmadan, varını yoğunu
verebilmektir. Gerçek sevgi bu olmalı. Demek ki en çok sevenler, en çok
verenlerdir. Demek ki ülkeye gerçek dost olanlar şehitlerdir. Candan daha kıymetli
ne var?”