Öğretmen, öğrencinin gülüşüne düşen ilk cemredir
Öğretmen, Türkçe ög "akıl ,anlayış" kökünden türemiştir. İlim, sanat dallarında bildiğini öğretmeyi meslek edinmiş kimseye denir.
İnsanlığın
varoluşundan beri, öğrenmek bir ihtiyaç olmuştur. Öğrenme ihtiyacı,
"öğretmen"olgusunu yaratmıştır. İlkel toplumlardan itibaren özellikle
dini ritüeller ve hayatta kalma mücadelesi "bilen, öğreten" öznesini
gerekli kılmıştır.
Bir ülkenin
kaderi öğretmenin elindedir demek mübalağa olmayacaktır çünkü; toplumun her
kesimine meslek erbabı yetiştiren, bir insanın hayatına dokunan, rol model olma
davası güden yine öğretmendir.
Ortaçağ
İslam dünyasında, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed ilk öğretmen olarak kabul
ediliyordu. Çünkü Allah'ın emirlerini insanlara öğretiyordu. Öğretmenlik
mesleğini onurlu, şerefli kılan yegane sebeptir bu.
Hz. Ali'nin
"bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" sözü ise,
öğretmenlik mesleğinin ulaşabileceği en son simge zirvedir.
Peygamber
Efendimizin mesleği olma hasebiyle ve Hz. Ali'nin tek bir harf öğretene köle
olmaya talip olması ile aslında ümmet olarak kutsallaştırdığımız öğretmenlik;
Fatih Sultan Mehmet'in, İstanbul
kapısında kendisini karşılayan ahaliye, Akşemseddin’i göstererek "benim
hocamdır; şehrin manevi fatihidir" sözüyle taçlanmıştır.
Eğitim bir
gönül işidir. Gönülden verenlerin şiarıdır öğretmenlik. Diğer mesleklerden
ayıran en ayırıcı temel özelliği ise malzemesinin insan olmasıdır ve bu insan, öğretmenin değirmeninde
öğütülen buğday, fırınında yoğrulan hamur gibi elinde şekillenen bir
malzemedir. Bu sebepten öğretmenin amacı
ideali; merak eden, sorgulayan, araştıran lider özellikleri taşıyan bireyler
yetiştirmektir.
Tabi ki
öğretmenlerimizin, mesleği gönüllerince göre icra edebilmeleri için gerekli
şartların sağlanması, birtakım iyileştirmelerin yapılması gereğinin
farkındayız.
Öğretmenliğin
saygınlığı ve statüsü ve toplumsal algısı her daim gündeme gelen ve çözüm
bekleyen ivedi meselelerden biridir.
Geleceğimizin
mimarı öğretmenlerde birtakım özellikler bulunmalıdır. Öğretmen; gelişme ve
yeniliklere açık, kendini sürekli yenileyen, dünya standartlarındaki
eğitime, teknolojiye ayak uydurabilen
değişim ve dönüşüm dinamiği içinde olabilen bireyler olmalıdır ve bunu
öğrencilerine de yansıtabilme becerisine sahip olmalıdır.
Akıl ve
kalbin işbirliği ile planlanan eğitim "her öğrenci biricik ve tektir"
düsturuyla muazzam sonuçlar verecektir.
Almanya'da
bir lise müdürü, her eğitim ve öğretim yılı başında, öğretmenlerine şu mektubu
gönderilmiş: "Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim
hiçbir zaman görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş
mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların
zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen
bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Sizlerden
isteğim şudur: öğrencilerinize insan olması için çaba harcayın; çabalarımız,
bilgili canavarlar, becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma, yazma, matematik,
çocuklarınızın insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır."
Satırlarıma
Eflatun'un bir sözü ile son vermek istiyorum: " Yeryüzünde barışı
sağlayacak sihirli değnek aynalarla öğretmenlerin elindedir. Eğitim demek,
vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek
demektir.”