Öğretmen misin sen birader?
Kimi zaman aç kaldı, çoğu zaman okuldan ikamet ettiği öğrenci evine yayan gitti. Kimi zaman ise ailesinin olumsuz ekonomik koşullara sahip olması nedeniyle eğitim hayatını yarıda bırakıp bir işte çalışarak ailesine destek olmaya karar verdiği olduysa da, hayalini kurduğu öğretmenlik mesleğine kavuşacak olma heyecanının daha ağır basması nedeniyle türlü zorluklara göğüs gerip okulunu okumuştu.
Restoranlarda yemek, şık giyinmek, boyalı ayakkabıya sahip olmak, doğum günü kutlamaları, sinemaya veya tiyatroya gitmek hatta televizyon seyretmek Ahmet’e çok uzak bir yaşam tarzıydı. Onun yaptığı en önemli aktivite; ders çalışmak, okula gitmek, ailesinin maddi durumunun düşük olmasını düşünmek, dert edinmekti.
Aynı üniversitede, aynı bölümde, aynı sınıfta okuduğu başka arkadaşları galasına katılamadıkları gösterilerine, izleyemedikleri filmlere, kaçırdıkları konserlere üzülürken Ahmet ise yol parası bulamadığı için ziyaretine gidemediği ailesine üzülüyor, beraber aynı sofrada oturup yemek yiyemediği kardeşlerini özlüyor, ailesine kavuşacağı günün hasretini çekiyordu.
Köyden üniversite okumaya giden tek kişiydi Ahmet. Köyün gururu, temsilcisiydi.
Aç kaldığı günleri, ders çalıştığı uykusuz geceleri, yoklukla geçen bir ton anıyı ve zorlu günleri geride bırakıp nihayet üniversiteyi bitirmişti. Devletten aldığı burs dışında herhangi başka bir geliri yoktu Ahmet’in. Atanabilmesi, hayalini kurduğu mesleğe kavuşabilmesi için zengin, varlıklı ailelerin çocuklarıyla aynı kulvarda yarışacağı bir sınav onu bekliyordu.
Geceli gündüzlü çalışmış ve KPSS’ye girmişti. Arkadaşlarının çözdüğü soru bankalarını onlardan ödünç alıp sildikten sonra çözerek hazırlandığı bir sınavdan çok yüksek alması beklenemezdi. Düşük puanıyla Anadolu’nun dezavantajlı bir bölgesine Mardin’in Kızıltepe ilçesine atanmıştı. Ama gel gör ki Ankara’dan Mardin’e gidecek yol parası yoktu cebinde.
Bir yandan öğretmen olmanın heyecanını, diğer yandan yol parası olmadığı için atandığı şehre gidemeyecek olmanın üzüntüsünü yaşıyordu. Alacağı ilk maaşıyla borcunu ödemek koşuluyla, varlıklı bir arkadaşından yüklü miktarda borç para aldı. Önce Konya’nın Meram’ında yoksul bir hayatı yaşayan ailesiyle vedalaşmaya gitmek için yola koyuldu.
Davul ve zurna eşliğinde karşılanmıştı memleketinde. Tüm köylüler için onur verici, gurur verici bir durumdu bu; Okulu, öğretmeni bulunmayan bir köyün bağrından bir öğretmen yetişmişti. Mutluluk gözyaşları akıtıyordu hane halkı.
(Köyün ileri gelenlerinin hediye olarak getirdiği) aile büyüklerinin kullandığı pantolon ve gömleği, kırışmayacak şekilde katlayarak bavuluna koyduktan sonra arkadaşından aldığı borçtan geride kalan parasıyla Mardin’in Kızıltepe ilçesine doğru yol aldı Ahmet.
Yolculuk boyunca bir saniye olsun aklında hiç çıkmadı; yıllarca hayalini kurduğu mesleğe kavuşmaya doğru gidiyordu. Gece boyunca hiç uyumadı; mutluluk hayalleri kurdu, mutluluk gözyaşları akıttı durdu. Derken Kızıltepe’ye varmıştı. Bavulunu açtı, köyün ileri gelenlerinin kullandığı ve kendisine hediye edilen pantolonu, gömleği çıkardı; kendisine iki üç beden büyük geldiğinin farkında olmadan elbiseleri giydi, kravatını takıp okulun yolunu tuttu.
Yüreği sevgi, belleği bilgi dolu, meslek aşkıyla göreve başlayan Ahmet, gün boyu okulda kiminle karşılaştıysa hep aynı soru ona soruldu.
Bahçede öğrenci velileri...
Koridorda meslektaşı olan öğretmenler...
Odada Müdür ve yardımcıları...
Yolda adres sorduğu esnaf...
Konakladığı misafirhanenin sakinleri dahil herkes, aynı soruyu yönelttiler Ahmet’e gün boyu: “Öğretmen misin sen, birader?”
Karşılaştığı herkes kendisine dış görünüşü, üslubu, gariban duruşunu ima ederek sordukları bu soru karşısında o kadar rahatsız olmuş, incinmişti ki ağlayıp mutluluk gözyaşı dökerek başladığı mesleğinin birinci günü, mesleğinden soğumuş, günü, ağlayıp üzüntü gözyaşları dökerek bitirmişti.
Öğretmen olmak için zorluklarla mücadele eden, yoksulluk çeken, uzun emekler veren, aç kalan, yıllarını harcayan Ahmet’i; veliler, meslektaşları, halk, esnaf ve bütün bir toplum bir gecede yok etmiş, Ahmet ertesi gün dilekçesini yazarak, mesleğinin ikinci gününde öğretmenlikten istifa etmişti.
Hepimiz Ahmet’iz!