Öğretmen kökenli FETÖ imamları
Kamuoyunda ciddi rahatsızlıklara neden olan damat tahliyeleriyle birlikte "gariban devlet memurları/öğretmenler ihraç edilirken zengin iş adamları tahliye ediliyor" şeklinde doğrudan Erdoğan'ı hedef alan yoğun bir algı kampanyası yürütüldü/yürütülüyor. Öyle ki "damatlar serbest bırakılırken Kadri Gürsel ve Ali Bulaç gibi isimlerin içeride tutulmasına içerleyenler dahi oldu. Yani fırsattan istifade Erdoğan'ı DAEŞ terör örgütünün Türkiye'de bir numaralı ismi olarak gösteren Kadri Gürsel'in de tahliye edilmesini savundular.
Muhafazakar medyada yazan bir köşe yazarı da; Erdoğan'ın "İbadet, ticaret, ihanet katmanı şeklinde yaptığı kategorileştirmeden yola çıkarak( Erdoğan'ın sonradan tabanın da ihanet içerisinde olduğunu vurgulamasına rağmen) artık operasyonların özellikle ibadet katmanını vurduğunu ifade etmeye çalışarak taşkoymaya devam ediyor! Aynı zat daha evvel; "28 Şubat'lar gelmesin, o zaman 'Yeşil sermaye' falan gibi ürkek tanımlamalar yapmakla yetinmeyip, 'Tehlike' ilan ettikleri alanlarla iltisaklı tüm dünyanın üzerine karabasan gibi çökebilirler ve 'Ak Parti de böyle yapmıştı'yı gerekçe olarak kullanabilirler" diyerek her defasında FETÖ davalarına karşı yumuşak bir tavır ortaya koyuyor.
Oysa her defasında zavallı, gariban devlet memuru/öğretmen olarak gösterilen militanlarının kahir ekseriyetinin "FETÖ imamı" olarak vazife yaptığı ortada. Örneğin, Yarbay Levent Türkkan'ın "Abi" dediği Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü'nde çalışan 'Murat' kod adlı Muhammet Uslu'nun MEB kökenli olduğu biliniyor.
7 Temmuz ile 15 Ağustos 2000 tarihleri arasında Çankaya'da özel sektörde temizlikçi olarak çalışan, Anadolu Üniversitesi İşitme Engelliler Öğretmenliği Bölümü'nü bitirdikten sonra GATA Sağlık Vakfı'nda "işbaşı yaptırılan hatta askerliğini de çalıştığı yer olan GATA Destek Komutanlığı'nda yapan bir şahıs bu. Askerliği bitince tayini Kars'a çıkarılıyor. 2-3 yıl öğretmen olarak çalışıp, kısa sürede müdür vekili olarak Ankara'ya atanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü'ne geçiyor ve burada 1 yıl çalışıyor. 2012 yılında KPSS' ye giriyor. MEB uzman yardımcılığı sınavına başvuruyor ilginçtir burada 11 kişi başvurusunu geri çekiyor ve Muhammet Uslu sınavda tek rakibi olan "eşini" eleyip, uzman yardımcısı oluyor. Abdülkadir Selvi bir ara köşesinde bu hikayeyi detaylıca yazmıştı. Esas mesleğim öğretmenliktir diyen Muhammet Uslu, Milli Eğitim Bakanlığı'ndayken kendisinin Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü'ne önerildiğini deifade ediyor.
Ancak bu şahsın MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü'ne hangi genel müdür zamanında uzman olarak alındığını, kuruma verdiği zararları ve bu genel müdürün sorgulanıp sorgulanmadığını bilmiyoruz. Daha bilmediğimiz çok şey var. Devam edelim.
Diğer taraftan 15 Temmuz gecesi Akıncı üssünde Adil Öksüz ile darbe girişimini yöneten Kemal Batmaz ile yüzlerce kez görüşme yapan Nevşehir nüfusuna kayıtlı Ali Cingitaş'ın yapılan araştırmalarda FETÖ'nün darbe girişimini yöneten etkin isimlerden biri olduğu tespit edilmişti. Cingitaş'ın Konya'da FETÖ'nün eğitim kurumlarından Özel Güventaş Fen ve Anadolu Lisesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yaptığı, Hava Harp Okulu ve Askeri liselerdeki öğrencilere yaz tatillerinde Konya'daki örgüt kamplarında eğitim verdiği ortaya çıktı.
Gözaltı kararı verilen 120 isim arasındaki Balyoz kumpası soruşturmasında tutuklanan Mehmet Baransu'nun ağabeyi Yalçın Baransu'nun ise İzmir'de bir okulda öğretmenlik yaptığı, aynı zamanda da İzmir Çiğli Hava Üssünün mahrem abilerinden olduğu ortaya çıkmıştı. Daha birkaç gün evvel Tokat'ta yakalanan FETÖ'nün il imamı olarak görev yaptığı iddia edilen Abdulkadir Baş da öğretmenlikten ihraç edilmişti. Demem o ki, FETÖ'nün masum tabanı, gariban öğretmenler vs edebiyatı yapmadan meseleyi ciddiyetle ele almak durumundayız.
Bu çerçevede "15 Temmuz" dersleri ışığında MEB bürokrasisinin sorgulanması ve yeniden dizaynı şarttır. Yapılan tüm sınavlarda soru çalan, abdestsiz yatılan uykularda görüldüğü iddia edilen yalancı evliya rüyalarıyla ellerine cevapları tutuşturulan soruların cevaplarıyla sisteme giren ve en korkuncu da yalancı peygamberin burnunu sildiği mendilin dahi kerametine inanan bu yalancı sahtekar kainat imamının ordusuna nefer olarak katılan militanların yapamayacağı kötülük, ihanet yoktur.
Bugün MEB'de Müsteşar Yusuf TEKİN'in FETÖ ile kelle koltukta mücadele ettiğini biliyoruz. Bu mücadelenin hız kesmeden devam etmesi gerekmektedir. ÖSYM'de olduğu gibi 2005'ten günümüze kadar MEB'in kendi içinde yaptığı sınavlara ve atamalara da mutlaka savcılık soruşturması açılmalıdır. Yusuf Tekin bu süreçte yalnız bırakılmamalıdır. Bilinmelidir ki FETÖ MEB'de doğdu ve buradan topyeku00fbn temizlenmelidir.
Ülkenin başta MEB olmak üzere devleti devre dışı bırakmış ve işgal etmiş, bir kısmı da tövbe ettiğini beyan eden bu sözde tövbekar sürüsünün tövbelerini uygun şartlar tekrar oluştuğunda bozabileceği ihtimalini her daim göz önünde bulundurmak durumundayız. FETÖ okullarına ülkenin hazinesinden milyarlarca lira teşvik ödeyen bürokratik oligarşiyle de hesaplaşmalıyız. Velhasılıkelam MEB bürokrasisi başta olmak üzere devlette tüm birimler acilen gözden geçirilmeli ve temizlenmelidir.