Öğretmen, kendini sürekli geliştirmeli
Eğitim değişkensizleri -1
Yıllarca en kolay iş olarak gördüğümüz eğitimin artık dünyanın en zor işi olduğunu kabullenmek zorundayız. Eğitimi, “Öğretmenin derse girip çıktığı ya da öğrencilerin okula gidip geldiği” gibi durağan bir süreçten kurtararak, yaşadığımız çağa uygun olarak dinamik bir süreç haline getirilmesi gerekmektedir. Dünyayı yönetecek bir neslin yetişmesi hedefleniyorsa, mevcut eğitim sisteminin de ona uygun olarak mükemmel bir şekilde kurgulanması zorunludur.
“Eğitim Değişkensizleri” yazı dizisinin ilk yazısıyla kalıcı olarak bir sistem oturtulamayan eğitim öznelerine kısaca değinilirken, serinin diğer yazılarında ise bu özneler derinlemesine incelenecektir.
Okul
Öğrencilerin gerçek hayatla ilk buluştukları ve sosyal çevre edindikleri yer okullardır. Okulların, dört duvar arasında eğitim verilen bir bina mantığıyla inşa edilmesi, onların zorunlu olarak gidilen bir yer haline gelmesine sebebiyet verecektir. Okul inşa edilmesi, bina yapılması değil, bir neslin ihtiyacı olan eğitimi ve bunun üzerinden ülke geleceğinin inşa edilmesi demektir. Gelecek inşa edilirken de öğrencinin aldığı eğitimi hücrelerine kadar hissettirecek ve ayrı bir eğitim ruhuna sahip okullar yapılması gerekir. Ülkemizde verilen eğitimin niteliğinin artırılması ve başarı sonuçlarının iyileştirilmesi için öncelikli olarak okulu, zihinlere betonarme yapı olarak işlenen, bina kavramından ayırmak çok önemlidir. Okul binası yerine daha anlaşılır ve günümüz eğitim anlayışını yansıtan kavramlar kullanılması, eğitim sisteminde çok büyük önem arz etmektedir.
Eğitimle bağdaşmayan bina kavramının zihinlerden silinmemesi, zorunlu tutulan eğitimin, okul binalarının öğrencilere hissettirdiği mahkûmiyet sebebiyle, prangalı bir eğitime dönüşmesini sağlayacaktır.
Veli
Eğitim, öğrencinin etkileşimde bulunduğu tüm canlıları kapsayan uzun bir süreçtir. Sürecin en önemli aktörleri olan anne ve babaların, öğrencinin eğitim sürecine gösterdiği hassasiyet, öğrencinin eğitim sürecini doğrudan etkilemektedir. Özellikle büyükşehirler eğitim gören öğrencilerin, anne ve babalarının zor hayat koşullarından dolayı onların eğitimine olan hassasiyetleri, biraz daha yüksektir. Eğitim süreci içerisinde otuz kişilik bir sınıfta, öğrencilerinin eğitimlerine karşı velilerin gösterdiği farklı türde birçok hassasiyet noktası ortaya çıkmaktadır. Öğrencinin eğitim sürecine aşırı hassasiyet gösteren veliler olduğu gibi öğrencinin eğitim sürecini umursamayarak onu başıboş bırakan veliler de vardır. Velilerin, öğrencilerinin eğitimine gösterdiği aşırı tepkiler, öğrencinin eğitim hayatını oldukça zorlaştırmaktadır. Her fırsatta eğitim sürecine müdahale etmeye çalışan ve öğrencisinin eğitimiyle alakadar olmayı bir türlü başaramayan veliler, eğitim sisteminin baş sorunlularıdırlar. Öğrencisinin çok zeki olduğunu ama ders çalışmadığından dolayı kötü bir durumda olduğunu düşünen velilerin ise acilen bu konu da aydınlatılması gerekmektedir. Zeki olmanın en büyük şartlarından birisi de arkadaşlarına ve çevreye saygılı olmaktır. Sınıf ortamını bozmaya çalışarak, eğitim sürecini sabote etmeye çalışan öğrencinin, süreç içerisinde zekiliğinden değil, saygısızlığından bahsedilmesi gerekmektedir. Her şeye verecek bir cevabı olan öğrenciler için kullanılan “çokbilmiş” lafı ise bize öğrencinin annesiyle beraber altın günlerinde fazlaca boy gösterdiğini göstermektedir. Öğrencinin oradan buradan duyduğu şeyleri bilmişlik taslayarak söylemesi çokbilmişliğin değil, kendinden yaşça büyük insanlarla birçok diyaloga girerek zihinsel gelişiminin negatif yönde etkilendiğinin göstergesidir.
Velilerin yapması gereken, öğrencinin eğitimine her fırsatta müdahale etmek ya da eğitim hayatını umursamamak değil, öğrenciyi ilgi ve yeteneklerine göre yönlendirerek ona eğitim sürecinde destek olmaktır.
Öğretmen
Öğrenen olmadan nitelikli bir öğreten olma imkânınız yoktur. Öğretmenler sürekli gelişmekte olan eğitime ayak uydurmak için kendilerini güncel tutmak ve günümüz öğrenci ihtiyaçlarına göre kendilerini geliştirmek zorundalardır. Güncel eğitim anlayışlarına göre kendini geliştiremeyen öğretmenler, öğrencilerin eğitim süreçlerine, yarar sağlamaktan çok zarar vereceklerdir.
Eğitim sisteminin niteliğinin yükselmesi, sistemin anahtarları konumunda olan öğretmenlere sağlanacak yüksek bir yaşam kalitesiyle meydana gelecektir. Düşünceleri hayat koşulları ve eğitim arasında sıkışan öğretmenlerin, öğrencilerin eğitim sürecine odaklanması çok zordur. Öğretmenlerin eşiyle işi arasında tercih yapmaya zorlanması ya da işleri bittiğinde güle güle denilecek olması, öğretmelerin eğitim ile ilgili faaliyetlerinde derin yaralar açarak belki de onları yüksek fayda sağlayacakları eğitimden uzaklaştıracaktır.
Uygulanan eğitim sistemini bir ev olarak düşünürsek, öğretmenler bu evin anahtarlarıdırlar. Evin asıl anahtarı, kadrolu öğretmenlerle eve rahatça giriş yapılabiliyorken, eve birkaç kapı daha açılarak anahtarın (sözleşmeli, pictesli, ücretli gibi ünvanlarla) çoğaltılması ve asıl giriş kapısından uzaklaştırılması eğitim sistemine zarar vermektedir. Eğitim sistemini, sistemin anahtarı olan ve sisteme üzerlerinden kolayca giriş yapılabilen kadrolu öğretmenlerle kurgulamak gerekirken, mevcut durum tam tersi bir şekilde ilerlemektedir.
Öğretmenin cezalandırılması için tüm kanun ve yönetmeliklerin bir olmasına rağmen başarılı öğretmenin ödüllendirilmesinde, kanun ve yönetmeliklerin hücrelerine kadar ayrıştığı görülmektedir. Eğitim sistemine yıllarca emek veren ve ülkeye fayda sağlayan birçok öğrenci yetiştiren öğretmenlerin ödüllendirilmesinde, kılı kırk yarabiliyorken, gerektiğinde bu öğretmenlere hemen ceza verilebilmektedir.
Öğretmenler eğitim sisteminin anahtarıdırlar. Anahtarların işlevinin azalması durumunda, sisteme girilmesi zorlaşarak vakit kaybına neden olacaktır. Anahtarların tamamen kaybedilmesinin sonucu ise sisteme tekrar girebilmek için çilingir çağrılmasına sebep olacaktır. Geçmiş incelendiğinde ülkemizde uygulanan eğitim sisteminin kimseden çekmediğini, dışarıdan çağrılan çilingirlerden çektiği görülmektedir. Öğretmenlere sahip çıkılarak hak ettikleri değerin verilmesi gerekmektedir. Yoksa dışarıdan çağrılan bütün çilingirler, geçmiş yıllarda olduğu gibi sistemin kapısını açmalarıyla birlikte tüm sistemi talan edecekleri ortadadır.
Öğrenci
Anne ve babaların kendi eğitim süreçlerinde gerçekleştiremedikleri, hayalleri gerçekleştirmek üzere görevlendirdikleri küçük kahramanlarımız... Büyük çoğunlukla anne ve babalar, çocuğunun toplumda kabul görmüş meslekler arasında yer alan (doktor, avukat vs. gibi) bir meslek grubuna dahil olarak yaşamını sürdürmesini hayal ederler. Velilerin, öğrenci üzerinde hayal kurmasını birazda eğitim sistemi içerisinde bir türlü yapılamayan, öğrenciyi ilgi ve yeteneklerine göre yönlendirme sorunu da tetiklemektedir. Bu yönlendirme sorunundan dolayı da bütün veliler öğrencilerinin ilgi ve yeteneklerine aldırış etmeden, onları zihinsel faaliyetlerde başarı sağlama konusunda üst düzeyde görürler. Eğitim sürecinde üst düzey görülen çoğu öğrenci, üzerine yüklenen ağır akademik başarı yükünden dolayı eğitim hayatından erkenden emekli olabilmektedir. Velilerin, öğrenci için hayal ettiği ve gerçekte ortaya çıkan sonuç arasındaki büyük farklılıklar da bundan ileri gelmektedir. Öte yandan eğitim sisteminin sınav odaklı hale getirilmesi de öğrencinin doğasında bulunması gereken öğrenme ihtiyacını yerle bir etmektedir. Öğrenme ihtiyacının yerle bir edilmesi de öğrencide öğrenmenin sınav geçmeyle alakalı olduğu düşüncesini oluşturmaktadır. Günümüz öğrencilerinin sadece zihinsel ihtiyaçlarının karşılanarak, eğitim süreçlerine fayda sağlanacağının düşünülmesi tamamiyle yanlış bir düşüncedir. Öğrenci nesilleri arasında eğitim sürecinde çok büyük farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bu bazı öğrencilerin öğretmenlere olan saygı ve sevgilerinin nedenleri incelendiğinde görülmektedir. Öğrenciler tarafından sistem açıklarından biri olan not geçerliliğinin ön plana alınması, yıllar içinde öğrenciler tarafından öğretmene karşı bakış açısını da değiştirmiştir.
Sistem içerisinde bulunan çoğu öğrenci, bilmediği, yani öğrenmediği bilginin, öğrendiği bilgiden daha fazla olduğunun farkında değildir. Genel anlamda sorun, öğrencilerin değer yönelimlerinin, gelişen teknolojiyle birlikte kirletilerek yok edilmesinden kaynaklanmaktadır. Değer yönelimlerinin dış kaynaklı sebeplerle kirletilmesi önlenerek, neden eğitim almaları gerektiği öğrencilere düşündürülmek zorundadır.
Akademik eğitim
İlgi ve yeteneklerinin göz ardı edilerek, dört duvar arasında akademik seviyede bir eğitim vermenin, öğrencinin eğitim sürecine hiç bir katkısı bulunmamaktadır. Mevcut eğitim sisteminde öğrencilere yoğun olarak verilmeye çalışılan akademik eğitimle ilgili başarı grafikleri incelendiğinde yıllar içinde bir düşüş gözlenmektedir. Öğrencilerde oluşturulmaya çalışılan öğrenme amacının zorunlu değil, öğrencinin ihtiyaç duyduğunda oluşmaya başladığı görünen bir gerçektir. Zoraki olarak öğrenciye verilmeye çalışılan bilginin, ilerleyen zamanlarda öğrencinin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlenmesiyle hiçbir anlamı kalmamaktadır. Hatta bilginin bu denli fazla verilmesi sebebiyle zihinsel bir karmaşa yaşayan birçok öğrenci erken yaşta eğitim sisteminden ayrılmak zorunda kalmıştır.
Eğitim sistemi içerisinde bulunan okul türleri incelendiğinde, lise seviyesinde bulunan fen, meslek, Anadolu, güzel sanatlar, spor liseleri vs. gibi okul türlerine ön hazırlığı sağlayacak olan ve ortaokul seviyesinde bulunması gereken okulların olmadığı görülmektedir. Ortaokul seviyesinde bu okul türlerinin var olmayışı da öğrencilerin anlık tercihlerle ilgi ve yetenekleri dışında kalan lise seviyesinde başka bir okul türü seçmelerine neden olmaktadır.
Öğrencilerin ilkokul seviyesinden sonra zihinsel ve fiziksel yeterliliklerine uygun olarak açılacak olan ortaokul seviyesindeki okullara yönlendirilmesi, oradan da lise seviyesindeki okullara yönlendirilmesi gerekmektedir. Yoksa bu çok hoş olan ama öğrenci için ilerleyen zamanlarda bir geçerliliği kalmayan akademik eğitim sayesinde marangoz olacak bir öğrenciyi bilim adamı, dünyaca ünlü ressam olabilecek sanatçı da boya badana ustası olarak yetiştirilmeye devam edilecektir.
Spor Eğitimi
Spor eğitimi, öğrencilerin zihinsel ve fiziksel gelişimleri açısından önemli bir etkendir. Eğitim sistemi içerisinde bulunan kısıtlı yerine rağmen belki de sorunlar oluşmadan çözülebilen tek alandır. Ülkemizde eğitim sistemini kurgulayan bazı eğitim uzmanlarının okullarda bu alan üzerinde eğitim verilmesinin boşa zaman kaybı olarak değerlendirdikleri görülmektedir. Onlara göre öğrencilerin fiziksel aktivite yerine akademik eğitime yoğunlaşması, öğrenciyi eğitim hayatında daha da ileriye götürecektir.
Öğrencilerin yaptığı sportif etkinliklerin zihinsel ve fiziksel gelişim süreçlerine katkı sağladığını tüm veriler gösterirken, bu alana ayrılan zaman ve alan miktarı, elde bulunan tüm verilere ters bir şekilde, eğitim sistemi içerisinde sınırlandırılmıştır. Eğitim içerisinde sınırlandırılan spor eğitimi de ülkemizi uluslararası yarışmalarda temsil edecek sporcuların yetişmesini engelleyerek, ülkeye yüksek oranda devşirme sporcu girmesine imkan sağlamıştır.
Eğitim sistemi içerisinde spor eğitimlerine daha fazla zaman ayrılması, eğitim için de çok hassas bir konudur. Okullarda her öğrenci için gerekli spor eğitiminin verilmesi, çoğu öğrenciyi hareketsizlikten kurtararak, ülkenin ihtiyacı olan yetişmiş sporcu sorununu da çözecektir.
Ülkemizde şu an spor eğitimi için en büyük engel de yine uygulanan eğitim sistemidir.
Sonuç
Eğitim sistemi içerisinde gereksiz olarak görülen en küçük ayrıntıların dahi eğitimde büyük bir rol oynadığı unutulmamalıdır. Eğitim sisteminde bu unutulan küçük ayrıntıların ne kadar önemli olduğu sürekli olarak aynı konuların tartışılmasından anlaşılabilir.
Eğitim sisteminin nitelikli hale gelmesi, eğitim paydaşlarıyla, sistemin yeniden planlanması ve bu planlamaların da acilen uygulamaya koyulmasında geçmektedir.
Yarın: Eğitimde ‘okul’un yeri