ÖĞRETMEN BÜYÜTMEK
Sabaha, doğan güne, parlayan güneşe, çiçeğe, böceğe yer gök ehline, dosta arkadaşa çocuğa, beye, hanıma yaşlıya gence, okuyana okumayana, öğretmen adını zikretmiş tüm yaratılmışa selam olsun.
Bu ulvi
meslek hakkettiği yeri buldukça tüm seslenişler farklı olacak. Tüm
gülümsemeler. Tüm emekler, bambaşka olacak.
Öğretmen
adı, onu hakkıyla yükseltenle yücelecek, adı
öğretmen olanlarla toplum irşat ve inşa olacak , onun hayallerini
kağıttan uçak yapıp uçurmayacak kadar değerli görenlerle güçlenecek ve ona değer
veren , ‘’senin kadar ben de bilirim’’ bilgiçliğinden uzak ‘’eti senin kemiği benim
demese de, bu çocuğu birlikte büyütelim’’ diyen velilerle dalga dalga
yayılacak.
Öğretmene,
eğitime, sadece akademik olarak değil, hayatın bilgisiyle de bakan duyarlı bir
toplumun elinde, dilinde yükselecektir nice özlem duyduğumuz şey .
Öğretmen
büyütmek toplumu büyütmektir.
Öğretmen;
eğitim öğretimle birlikte vicdanı merhameti kuşanmış, gönül değerleri yüksek
bireydir. Nice anıları vardır her öğretmenin buna dair.
Yıl 2006. Lösemiyle
mücadele eden bir yavrum vardı. Onunla ilgili bir kesit
‘’Issız bir sokağın sessizliğine bürünür
hastane koridorları, amansız derde düşmüşü olanlara. Şifa diye sarıldığınız
iğneler, ilaçlar çaresizlik buğusunda boğuyorsa sizi, ıstırap yedi başlı
ejderhadan bir demdir.
Işığın
hükmü, aydınlığı geçip karanlığa eşik olmuşsa gözyaşının kana dönüştüğü
vakitleri anlatmak zordur.
İşte bir
vakti yaşamıştım kan kanseri öğrencim Osman’la. Birinci sınıfa aldığımda 35
diye belirlenen mevcudumun 36.kişisi olmuştu o.
Sınıfı
bahçeden içeriye alırken, ürkek bakışlarıyla bana doğru yaklaşan sarı silueti
ile tanıdım onu. Annesinin kahır çekmiş hüzün dolu çizgili yüzü ‘’öğretmen hanım’’
diye seslenişi dün gibi kulaklarımda. Acıyı yaşamaktan öte, ezber tuttuğu her
halinden belli.
‘’Buyurun’’
dememle gözlerinden akan yaş beni sırılsıklam etmeye yetmişti. ‘’Yavrum sizin
öğrenciniz olmak istiyor onu size kayıt edelim, daha bugün geldik hastaneden’’
dedi.
Ona
‘hayır’ diyememenin ezikliği beni derinden vururken ‘ancak ben onun sürecine
dayanamam ben çok hassas yürekli biriyim, onun hastane günleri beni çok üzer’
’dedimse de ‘’ o siz de okumak istiyormuş ‘’ deyince boynum kıldan ince kaldı.
‘’Haydi
öğretmen hanım serüvenin başladı bu çocuğun kolu kanadı olmaya hazır ol, öyle
hassas kalbine de ‘metanetli ol, böyle güçlü ol ‘demene de gerek yok. Ağlaman
gerekirse ağla, sızlaman gerekiyor ise sızla, yanına koşman gerekiyor ise koş’
dedim kendime…’’
Öğretmen
demek kanat demekti. Koruyan kollayan,çocuk gelmediği vakit ‘’niye gelmediğinin
derdini çekip ailesinin de varsa derdini paylaşan, bölüştüren, kucaklayan,
öğrencisiyle sevinen, onları evlat bilen, onları meslekleri başında görmek için
heyecanlanan, mürüvvetlerini görme hayali olan, çocuk kalbinde yüzlerce kalp
taşıyandır.
Öğrencilerini
yıllar sonra gördüğünde gözlerinden voltajlara sığmayacak kadar ışık çıkan,
kalbinin atışında dünyalara hükmeden koca yürekli insandır o.
Kaç yaşına
gelirse gelsin okul bahçesi cıvıltısını kuş sesli ormana benzeten, yeri gelince
öğrencisine her şey olan yüce gönüllü insandır o.
Bu
tasvirleri uzağa giderek yapmadım.30 yıllık öğretmenlik sürecimde, yazacak
yüzlerce şeyden birkaç satırdır bunlar.
Tüm
öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü
kutluyor özgün fikirleriyle, asil duruşlarıyla, engin yürekleriyle topluma
aydınlık olan bu yüce gönüllere selam ve sevgilerimi iletiyorum.
Günler
geçici olsa da öğretmen öğrencilerinin yüreğinde ölene kadar capcanlı bir izdir
vesselam