Öğretmen atamalarında mağdur oldular
Kimi zaman öyle hadiseler yaşıyoruz ki buna, “Denizi geçtik, derede
boğulduk” misali şaşırıp kalıyoruz. Türkiye Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile öyle büyük işler başardı ki devrim niteliğinde öyle düzenlemeler gerçekleştirdi ki hayran kalmamak için insafsız olmak lazım.
Ama maalesef bazen hantal ve şaşkınlaşan bürokrasi yüzünden o kadar küçük
sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyoruz ki buna da şaşırmamak için “görme
engelli” olmak lazım.
Misal, sağlık alanında dünyaya örnek ülkeyiz. Hesap yapmadan vatandaşımızın sağlığını düşünüyoruz, ama sığ kafalı bürokrasi yüzünden bir grip ilacını ödeme listesinden çıkarıyoruz, aradan bir süre geçtikten sonra, pardon, deyip yeniden ilacı ödeme listesine alıyoruz.
Bu pandemide de görüldü ki Erdoğan liderliğindeki Türkiye, sağlıkta dünyanın en hazırlıklı ve en kaliteli hizmet veren ülkesidir. Ama anlattığım gibi
bürokratik iş bilmezlik ya da işgüzarlıktan dolayı 6 liralık bir ilaca takılarak vakit kaybediyoruz.
Milli Eğitim için de benzer durum söz konusu. Ülkemiz, dünyada çok çok az rastlanan bir uygulama ile ilk ve orta öğretimde okuyan bütün öğrencilerin okul ders kitaplarını sene başında öğrencilerin masalarına bırakıyor. Ancak bürokratik aymazlık yüzünden her sene, “İngilizce kitapları gelmemiş, Türkçe eksik gelmiş” tartışmaları haftaları buluyor.
Elbette ki bu olumsuzluğun tümünü Ankara bürokrasisine mal edersek haksızlık
olur. Kimi zaman yerel bürokrasinin hatalı planlamaları da benzer sonuçlara
sebebiyet veriyor.
Şimdi de atama bekleyen binlerce öğretmen adayı mağdur duruma düşürülmüş.
Konuyu tam olarak bilmesem de görüşebildiğim mağdur ve yetkililer, daha önce
yapılan sınav ile sonradan yapılan ama önceki sınava göre farklı sonuçlar ve farklı başarı kriterleri boyutunu öne çıkarıyorlar.
Mağdurların söylediklerini aynen paylaşıyorum:
“Bizler 2018-2019 karma alımından kaynaklı mağduriyet yaşayan öğretmenleriz. Mağduriyeti yaşamamızın temel nedeni ise 1 Şubat 2019 tarihinde Özel Alan Bilgisi Testi’nin (ÖABT) yani 3 sınavdan oluşan silsilenin en büyük pay sahibi (%50) olan sınavın soru sayısının %50 oranında arttırılmasıdır. Yani soru sayısının 50’den 75’e çıkarılmasıdır.
Bu durum duyarlılığın artmasına ve çok nete az puan gelmesine neden olmuştur.
ÖSYM ve MEB yine bazı branşlarda 2018’de sınava giren öğretmen adaylarını p10 puan türü ile 2019’da sınava giren öğretmen adaylarını ise p121 puan türü ile sıralamaya tabii tutmuştur. Bu durumda iki ayrı sınava, dolayısıyla da iki ayrı puanlama sistemine neden olmuştur. Ancak MEB sıralamadaki yüzdelik başarıya göre değil puan üstünlüğüne göre atama yapma kararı almıştır. Bu durum da binlerce insanı, aileleriyle beraber on binlerce insanı mağdur etmiş durumdadır.
Yazılı ve görsel basın maalesef durumumuzdan bihaberdir. Biz öğretmenlerin
medya kuruluşlarından beklentisi ise sesimizi duymaları, siyasileri ve bürokratları göreve davet etmeleridir. Konu ile ilgili 100 binlerce twit atmamıza rağmen bürokratlarımız ve bakanlıklarımız maalesef talebimize olumlu bir cevap vermemişlerdir. Özellikle Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk konuyla ilgili: 4 Kasım 2019’da: ‘Karma Atama için akademisyenlerimiz çalışıyor.’ 15 Kasım 2019’da: ‘Bu bir ölçme sorunudur. 3 üniversiteden görüş istedik, bilimsel karar alacağız.’ 12 Aralık 2019’da: ‘Karma atamada düzenleme olacak mı?’ Sorusuna: ‘Haftaya belli olacak.’ Şeklinde açıklamalar yapmış ancak mağduriyetimizle ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar açıklanmamıştır.”
Açıklama bu kadar. Anlaşılan öğretmen adayları sınav sorularının artması ile puanlardaki farklılıktan kaynaklanan mağduriyetleriyle alakalı çözüm bekliyorlar. Ve bu konuda kendilerini dinleyebilecek merci arıyorlar.
Konunun, çok değerli ve yetkili makamda bulunanlar tarafından dün (04.08.2020) MEB yetkililerine iletildiğinden eminim ve Sayın Ziya Selçuk’un bu konuda duyarlı davranacağına inanıyorum. Bakanlık hem mağduriyete yol açan sınav-puanlarla ilgili bir açıklama yapmalı hem de bu mağduriyetin giderilmesine yönelik nasıl bir çözüm bulabileceklerini vuzuha kavuşturmalıdır.
Zaten dünya kadar öğretmen açığımız var ve ücretli öğretmenlik ucubesi ile
eğitimdeki kaliteyi yerlerde süründürüyoruz. Oysa büyük devletler; itibarda,
eğitimde, sağlıkta masraf hesabı yapmazlar, yapmamalıdırlar. Buyurun size eğitimlerini başarıyla tamamlamış eğitimci ordusu, üstelik işsiz ve bir kez daha üstelik mağdur.
Ama her şeyden önce,
Eğitim açık, eksik, gedik kaldırmaz,
Eğitimlerinde nakısa oluşursa,
Çocuklarımız, gençlerimiz de affetmez…