Öğretmen Akademileri
Geçtiğimiz hafta Öğretmen Akademileri dolayısıyla Millî
Eğitim Bakan yardımcımız Dr. Ömer Faruk Yelkenci Beyi Urfa’da ağırlamıştık. Sayın
bakanımız, kıymetli hocamız Ömer Faruk Yelkenci; Urfa’da ilk dersini verirken önemli
hususlara da değinmişti. Onun, Urfa’daki bu programında ilk dersle birlikte
öğretmen akademilerinin yapısı, amacı, mahiyeti hakkında açıklayıcı-doyurucu
bilgilere de vakıf olmuştuk. Bakanımız; Urfa’daki Öğretmen Akademileri’nin diğer
şehirlerdeki akademilere örneklik teşkil edeceğine inanıyorum, demişti. Kıymetli
Hocamız, sayın bakanımız Ömer Faruk Yelkenci, Urfa’da Öğretmen Akademilerinin
mahiyetini açıklarken altını kalın çizgilerle çizdiği hususlara öncelikle
değinmek istiyorum. “Öğretmen Akademileri Gönüllülük Esasına
Dayanıyor.”
Bu cümle, bu söz çok
önemli... Gönüllülük esasına dayanan bir programın zengin bir örnek
oluşturacağına inandığını belirten Bakan Yardımcımız, bu akademinin eğitim-öğretim alanında
yaratacağı olumlu etkilerin farkında olmamızı istiyordu. Fakat sayın bakanımızı
yoran, daha doğrusu sürekli anlatmakla insanları- kamuoyunu fazlaca meşgul
ettiğini düşündüğü “Millî Eğitim Akademisi’nin öğretmen akademisiyle isim
olarak karışıyor olmasıydı. Bir de Öğretmenlik Meslek Kanunu daha faaliyete
girmedi, orada meslek dersleri daha okutulmadı. Aslında
Millî Eğitim Akademisi, ÖSYM ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından detayları
belirlenen bir sınavla öğretmen adaylarının hazırlanacağı bir süreç. Bir nevi
eski KPSS sınavını kazanan öğretmenlere bakanlık hizmet içi eğitim verecek.
ÖSYM ve bakanlık açıklamalarında iki oturumlu bir sınav yapılacak. Birinci
oturum AGS: Akademik Giriş Sınavı, İkinci oturum ise ÖABT: Öğretmenlik Alan
Bilgisi… Bu akademi, lisans mezunu olup öğretmen olmak isteyen öğretmen
adaylarını ilgilendiriyor. İleriki günlerde ÖSYM ve bakanlık bu sınavlara dair
detaylı bir açıklama yapacak.
Şimdi
Öğretmen Akademileri…
Öğretmen akademileri gönüllülük
esasına dayanıyor. Öğretmen Akademileri informal ve daha sivil bir yapıdır. Sayın
bakanımızın konuşmasının satır aralarından:
“Öğretmen Akademileri, öğretmenlere
hizmet içi eğitim vermek amacıyla başlatılmış bir program değil. Zaten bakanlık Öğretmen Yetiştirme Genel
Müdürlüğü, hizmet içi eğitim programlarını düzenliyor. Öğretmen Akademileri,
2016’dan beri içinde bulunanlara fark ettirmeden, hissettirmeden ama büyük bir
keyifle bu işi yapmaktadır. Şanlıurfa’da da çok zengin bir örneğini göreceğimize
inanıyorum.”
Ömer Faruk Yelkenci
bakanımız, öğretmen akademisi dersine başlarken romantik bir hayalim var,
demişti. Keşke matematikçiler edebiyat akademisinde ders verseydi. Ya da
şairler matematik akademisinde ders verebilseydi. Bu nedenle edebiyat
akademilerinin genel amaçlarından birisi de müzik öğretmenlerinin, müzik
akademisinden, edebiyat öğretmenlerinin ise edebiyat akademisinden ders alması
öngörülmüyor. Hatta Yelkenci Hocamız, bu konuyu somutlaştıran bir örnek
vermişti. Yahya Kemal’in Rindlerin Akşamı şiirinden örnek
vermişti. “Dönülmez Akşamın Ufkundayız. Vakit çok geç;/Bu son fasıldır ey ömrüm
nasıl geçersen geç!” Burada şairin uzay boşluğunda Kara deliklerden
bahsettiğini söylemişti. Kara Deliklerden ilk olarak 1783’de John Michell
tarafından söz edilmişti. Bu kavramı 1960’larda Newton yeniden yorumlamıştı.
Demek ki Yahya Kemal bu konulara vakıf bir şairmiş. Sayın bakanımız fakirin de daha
evvelde Yahya Kemal üzerinde çalışmalarımı bildiğinden bana da sorduydu. İsmimi
zikretmesine müteşekkirim.
Şiirin devamında Yahya
Kemal’in Kara Delikler’den bahsettiği daha aşikâr bir hal almıştır.
“Geniş
kanatları boşlukta simsiyah açılan/Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan/Geçince
başlayacak bitmeyen sükûnlu gece.”
Bakanımız, iyi edebiyatçıların;
iyi fizik bilgisine, iyi matematik bilgisine de sahip olması gerektiğini de
vurgulamıştı. Bir kitabınız, bir yazarınız, bir bestekârınız, bir şarkınız
olsun demişti, kıymetli hocamız. Biz de bu şarkı burada bitmez diyerek sözümüzü
tamamlayalım. Yazının devamını başka bir zamanda belki başka bir mecrada
yazacağım.