Öfkemize yenilmeyelim
‘Ankaralama’ da
yazılarımızın konusunda farklılığı gören okurlarımızın olduğunu duydum. Evet,
doğrudur. Ramazan münasebetiyle mevzularımızda değişiklik yaptık. Mübarek günlerin feyz ve bereketinden bir
nebze de olsa faydalanalım istedik. Bu sebeple bayrama kadar bu minvalde
yazacağımızı ilan ediyoruz.
Peygamberimiz (SAV), Müslüman’ı “Elinden ve dilinden başkalarının salim olduğu kimse” olarak
tanımlamıştır. Zarar vermemek ve zarara zararla karşılık vermemek dinimizin
esaslarındandır. Dünya hayatında bazı haksızlıklara maruz kalabiliriz. Bu
durumda insanın hakkını araması ve uğradığı zararın giderilmesine çaba sarf
etmesi en doğal görevidir. Fakat kendisine haksızlık yapanlara karşı sürekli
bir kin ve düşmanlık hissi beslemesi dinimizce hoş karşılanmamıştır.
Öfkeye hâkim olmak Kur’an’da takva sahibi insanların
özelliklerinden sayılmıştır. Atalarımız,bir anlık öfkemizin yıllar süren pişmanlıklara
yol açabileceğini bildiklerinden “Öfkeyle
kalkan zararla oturur”demişlerdir. Kin ve intikam duygusu bir kişinin
değil, pek çok ailenin hayatını zindan eder. Düşmanlıklar nice ocaklar
söndürür. Bu yüzden, af ve merhameti sınırsız olan Rahman’ın kullarına yakışan
davranış, affedici olmaktır.
Konumuzla ilgili olduğu düşüncesiyle sizlerle bir kısa
hikâye paylaşmak istiyorum:“Şehrin apartmanları arasında sıkışıp kalan bahçede
ayağı aksak bir kedi caddedeki yoğun trafikte ayağı ezildiği için burada
yaşıyordu. Binalardan atılan yiyeceklerle kısa sürede gelişti ve bir süre sonra
yavruları oldu. Apartman sakinleri, yavruların güzelliğine dayanamamış ve
onları birer ikişer paylaştıktan sonra, en zayıf olan yavruyu kendisine
bırakmışlardı. Anne kedi, yavrularının iyiliği için bu duruma katlanmış ve tüm
şefkatini, elinde kalan yavrusuna vermişti. Apartmandakiler, aradan birkaç
mevsim geçince, yavru kedi annesiyle aynı zamanda doğum yapmıştı. Aksak kedi,
ikinci defa annelik duygusunu tattığı günlerde büyükanne de olmuştu. Fakat
sadece kendi yavrularını emziriyor ve ara sıra kaçamak yapıp kendisinden süt
emmek isteyen torunlarını kovarak annelerine gönderdiğini gören bina sakinleri
durumu fark etmişlerdi. Kedilerin
yaşadığı bahçeye bakarak günlük sıkıntılarını gidermeye çalışanlar, durumun bir
gün değiştiğini görerek hayrete düşmüşler. Yaşlı kedi, kendi yavrularının
arasına torunlarını da almış ve o güne dek bir damlasını bile vermediği sütünü
cömertçe ikram etmesi yetmiyormuş gibi, onları yalayarak temizlemeği de
üstlenmiştir. Meğerse yavru kediler, annelerinin dört saat kadar önce bir araba
altında kaldığından bu şefkatli kucakta beslenmeye başlamışlar.”
İnsanî
değerlerin altüst olduğu, insanların itişip-kakıştığı, tahammülsüzlüğün kin ve
nefrete dönüştüğü asrımızda muhtaç olduğumuz kavramlardan birisinin hoşgörü
olduğunu hatırlayalım. Sevgiyle mayalanmış bir kavram olan hoş görmek, iyi karşılamak,
ayıplamamak, kırıcı ve aşağılayıcı olmamak, affedici olmak anlamlarını da
çağrıştırır. “Öfkelerini yenerler,
insanların kusurlarını affederler” (Al-i İmran S. 134) ayeti müminleri bu
konudaki başarılarından ötürü övmektedir ve’s-selam.