Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.82
Gram Altın
2969.56
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Nisan 2022

Öfkemize yenilmeyelim

‘Ankaralama’ da yazılarımızın konusunda farklılığı gören okurlarımızın olduğunu duydum. Evet, doğrudur. Ramazan münasebetiyle mevzularımızda değişiklik yaptık. Mübarek günlerin feyz ve bereketinden bir nebze de olsa faydalanalım istedik. Bu sebeple bayrama kadar bu minvalde yazacağımızı ilan ediyoruz.

Peygamberimiz (SAV), Müslüman’ı “Elinden ve dilinden başkalarının salim olduğu kimse” olarak tanımlamıştır. Zarar vermemek ve zarara zararla karşılık vermemek dinimizin esaslarındandır. Dünya hayatında bazı haksızlıklara maruz kalabiliriz. Bu durumda insanın hakkını araması ve uğradığı zararın giderilmesine çaba sarf etmesi en doğal görevidir. Fakat kendisine haksızlık yapanlara karşı sürekli bir kin ve düşmanlık hissi beslemesi dinimizce hoş karşılanmamıştır.

Öfkeye hâkim olmak Kur’an’da takva sahibi insanların özelliklerinden sayılmıştır. Atalarımız,bir anlık öfkemizin yıllar süren pişmanlıklara yol açabileceğini bildiklerinden “Öfkeyle kalkan zararla oturur”demişlerdir. Kin ve intikam duygusu bir kişinin değil, pek çok ailenin hayatını zindan eder. Düşmanlıklar nice ocaklar söndürür. Bu yüzden, af ve merhameti sınırsız olan Rahman’ın kullarına yakışan davranış, affedici olmaktır.

Konumuzla ilgili olduğu düşüncesiyle sizlerle bir kısa hikâye paylaşmak istiyorum:“Şehrin apartmanları arasında sıkışıp kalan bahçede ayağı aksak bir kedi caddedeki yoğun trafikte ayağı ezildiği için burada yaşıyordu. Binalardan atılan yiyeceklerle kısa sürede gelişti ve bir süre sonra yavruları oldu. Apartman sakinleri, yavruların güzelliğine dayanamamış ve onları birer ikişer paylaştıktan sonra, en zayıf olan yavruyu kendisine bırakmışlardı. Anne kedi, yavrularının iyiliği için bu duruma katlanmış ve tüm şefkatini, elinde kalan yavrusuna vermişti. Apartmandakiler, aradan birkaç mevsim geçince, yavru kedi annesiyle aynı zamanda doğum yapmıştı. Aksak kedi, ikinci defa annelik duygusunu tattığı günlerde büyükanne de olmuştu. Fakat sadece kendi yavrularını emziriyor ve ara sıra kaçamak yapıp kendisinden süt emmek isteyen torunlarını kovarak annelerine gönderdiğini gören bina sakinleri durumu fark etmişlerdi. Kedilerin yaşadığı bahçeye bakarak günlük sıkıntılarını gidermeye çalışanlar, durumun bir gün değiştiğini görerek hayrete düşmüşler. Yaşlı kedi, kendi yavrularının arasına torunlarını da almış ve o güne dek bir damlasını bile vermediği sütünü cömertçe ikram etmesi yetmiyormuş gibi, onları yalayarak temizlemeği de üstlenmiştir. Meğerse yavru kediler, annelerinin dört saat kadar önce bir araba altında kaldığından bu şefkatli kucakta beslenmeye başlamışlar.”

İnsanî değerlerin altüst olduğu, insanların itişip-kakıştığı, tahammülsüzlüğün kin ve nefrete dönüştüğü asrımızda muhtaç olduğumuz kavramlardan birisinin hoşgörü olduğunu hatırlayalım. Sevgiyle mayalanmış bir kavram olan hoş görmek, iyi karşılamak, ayıplamamak, kırıcı ve aşağılayıcı olmamak, affedici olmak anlamlarını da çağrıştırır. “Öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler” (Al-i İmran S. 134) ayeti müminleri bu konudaki başarılarından ötürü övmektedir ve’s-selam.