Ödev ibadet
BİZ insanı merkeze alan, insan sevgisini biricik gaye edinen büyük bir medeniyetin talihli çocuklarıyız. Tarih boyunca kurduğumuz devletlerde, vatan edindiğimiz topraklarda, bu kutlu anlayış ilelebed hükümferma olmuştur.
624 yıl ayakta duran Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi, Hocası Şeyh Edebâli’nin “İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın” buyruğunu benimsemiş, bu sözü esas almış ve bu anlayışla hareket etmiştir. Sadece Osmanlılar’da değil, ondan önce Selçuklular’da, Karahanlılar’da, Harzemşahlar’da, Oğuzlar’da ve kurucusu olduğumuz diğer devletlerde, bu zarif anlayış hâkim olmuştur. Ecdadımızın üç kıtada adaletle hükümran olmasının temelinde, insana sevgiyle bakan, şefkatle yaklaşan ve merhametle muamele eden bu hassasiyeti müşahade ediyoruz.
Çakıl Taşları, Aşkın Mihrabı Yusuf ve Aksultan Abdülhamid isimli eserleriyle fikir ve edebiyat dünyamızda adını duyuran Hasan Basri Bilgin, Yaşamak Ödev Yaşatmak İbadet adlı kitabında da önemli konulara temas ediyor.
“Yaşamak ödev, yaşatmak ibadet” anlayışı, sadece Fatih Sultan Mehmed’in parolası olmamış, ondan önceki Osmanlı padişahlarında, Selçuklu sultanlarında ve Müslüman Türk hakanlarında da biricik prensip kabul edilmiş ve bu ilkeye sımsıkı bağlı kalınmıştır. Derviş Yunus’un ulu ifadesiyle, “Yaradılan Yaradan’dan ötürü hoş görülmüş” ve elbette ki hoş tutulmuştur.
Kitap, kahramanın aynanın karşısında kendi nefsi ile sohbet ederek ve üç farklı arkadaşı ile diyalog hâlinde başlıyor. “Ben kimim bu hayat nedir?” diye başlayan ve nefis sorgusunu ayna karşısında yapan kahramanımız, farklı ve yeni bir yolculuğa çıkıyor. Nefis, tevazu, iyilik, edep, fedakârlık kavramları, Peygamber kıssaları, sahabe hayatları ve Kur’an ayetleri ile Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli ve Kutadgu Bilig’den alıntılar ile akıcı bir şekilde anlatılıyor. Ardından insana doğru bakışın temeli olan paylaşım medeniyeti, Selçuklular devri, Osman Gazi ve Fatih Sultan Mehmed’den verilen örneklerle ortaya konuluyor. Kitabın sonunda kahramanımız, rüyasında Mevlâna ile konuşuyor ve Mesnevi’den seçtiği metinlerle iç yolculuğunu, metafizik serüvenini tamamlıyor.
Bugün Türkiye, bu insanî anlayışın, hatta vasiyetin biricik mirasçısı olarak yine yeryüzündeki bütün mazlumların, mağdurların ve masumların ümit beslediği neredeyse biricik ülke. Kırım’dan Bosna’ya, Kerkük’ten Suriye’ye, Doğu Türkistan’dan Arakan’a kadar zulme uğrayan herkes, yönünü Türkiye’ye çeviriyorsa durup düşünmek gerek. Zira bu topraklarda, ‘yaşatmanın ibadet’ olduğuna inanan müşfik ve erdemli insanların yaşadığını biliyorlar. Usta yazar Hasan Basri Bilgin’in eserini, derin bir ibret ve büyük bir dikkatle okuyoruz.
Yaşanmış ya da yaşanabilecek türdeki olayları anlatan romanların en belirgin özelliği, içerisinde birçok hikayeyi barındırmış olmasıdır. İşte tam bu anlamda Kuş Köprü romanı okurlarına oldukça ilginç hikâyeler sunuyor. Sadece ilginç serüvenler sunmakla kalmayıp aynı zamanda insanların duygu ve heyecanlarını doruğa çıkarabilecek macera, ihtiras, töre, kumpas, kıskançlık, aile ve mahalle baskısı gibi birçok beşeri konuya da yer veriyor. Başka bir deyişle roman, sevdanın, ızdırabın, arayışın, bekleyişin, mutluluğun, kuşak ve kültürler arası çatışmaların birbirinden güçlü karakterlerle hayat bulmasıdır. Eser, hepimizin hayatından bazı parçaları bir araya getiriyor. Akıcı bir dilin ve sürükleyici üslubun sahibi olan Sencer Olgun’un Kuş Köprü’sünü romanseverler bir çırpıda okuyacaklardır. Anadolu iklimi ve ruh dokusu ile insanlarımızın hasbi yaşayışını dile getiren bu eser, aslında az çok hepimizin ortak hikâyesidir.
Bugün Türkiye’nin en mühim problemlerinden birisi de bilindiği gibi eğitim meselesidir. Bu konuda çözüm üreten, katkıda bulunan eğitimci yazarlar arasında Ahmet Maraşlı öne çıkmaktadır. Ahmet Maraşlı Hoca, sadece hastalığı tespit ve teşhiste kalmıyor, bu rahatsızlıkların giderilmesi için gereken tedavi yollarını da gösteriyor, çözüm önerilerini de eserlerinde sunuyor. Evde Okul Okulda Kalite, Okumayı Sevdirme Projesi, Bu Çağda Çocuk Yetiştirmek, Dünyadan Geçerken isimli eserlerin müellifi olan Ahmet Maraşlı, daha önce yayımlanmış ve büyük ilgi çekmiş olan Zekâdan Dehaya kitabının yeni baskısıyla okuyucuların önüne yeniden çıkıyor. Yazar bize özgün bir model sunuyor. Bu, öğrenciyi olağanüstü güçlendirerek dehaya yönelten, insanî değerlerle iç içe, zekâ, yetenek ve beceri geliştiren, özgün ve sistematik bir yoldur. Dünya çapında başarılı olacak çocuklarımızın yetişmesi için bu modeli bilmek, okumak ve uygulamaya koymak toplum olarak hepimize büyük kazanç sağlayacaktır. Her üç eser Mihrabad Yayınları arasında çıktı.