Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.23
Gram Altın
2960.44
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Nisan 2023

Obezlik, oruç ve biz

“Obezitenin Küresel Sağlık Yükü” projesi çalışmasında ortaya çıkan korkunç gerçek:

Dünyanın 195 ülkesinde yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre ABD’de çocukların %13’ü obez. Bu yaş kategorisinde ABD obezitede de dünya birincisi oldu. Yetişkinlerde ise Mısır %35 ile birinci.

Sadece geçen yıl 5 milyon insanın obeziteden öldüğü tespit edildi. Bunu şu şekilde de okuyabiliriz: açlık ve sefaletin kol gezdiği dünyamızda 4,5 milyon insan “çok yediği” için ölüyor. Hem de yılda milyonlarca (10 milyon civarında) insanın aç ve susuzluktan dolayı öldükleri bir dönemde, insanların büyük bir kesimi fazla gıda aldıkları için hayatını kaybediyor.

Dahası dünya genelinde 2.2 milyar insan aşırı kilodan, obez olmalarından dolayı hastane yollarını aşındırıyor. Bunun sağlık sektöründeki karşılığı ise milyar dolarlarla ifade ediliyor. Çünkü 2015’te 3 milyon insanın obezite sebebiyle kalp-damar hastalıklarına yakalandığı kayıtlara geçti.

Türkiye'de de durum iyi değil;

Erkeklerin %21’i, kadınların ise yüzde 35’i obez, aşırı kiloya baktığımızda ise bu oran kadın ve erkeklerde en az %10 artış gösteriyor.

Dünyada trafik kazalarında ölenlerin sayısı ile obeziteyi mukayese edersek işin vahameti daha net anlaşılır, çünkü obeziteden ölenlerin ancak çeyreği kadar insan trafik kazalarında hayatını kaybediyor. Bu rakam işin korkunç boyutunu göstermeye yetiyor.

İşin uzmanlarından öğrendiğimize göre obezite, gelecek yüzyılı da kapsayacak şekilde asırların hastalığına dönüşmüş durumdadır. Bunun daha tehlikeli boyutlara varması da ihtimaller arasında.

Bu işin detaları bilgi düzeyimi aşsa da bu, obezite ve aşırı kiloya karşı yapılması gerekenleri, alınması gereken önlemleri paylaşmama engel teşkil etmemeli.

Bilhassa idrakiyle onur duyduğumuz Ramazan Ayı ve bu mübarek ayda aç kalmak suretiyle tuttuğumuz oruç üzerinden aşırı kilo-obezite ilişkisi üzerinde durabiliriz. İnanıyor ve umuyorum ki hekimler de bu konuda yaptıkları çalışmalarda aç kalmanın ve doyma faslında makul yemenin obeziteye çare bağlamında işe yaradığını dile getiriyorlardır.

Oruçta biraz “müstağnilik” kokusu var: Yemeden, içmeden yaşayabiliyorum, düşüncesi insanın az yemesini sağlar. Yeme içme konusunda makul çizgiyi yakalayanların dünyaya bakışında meydana gelecek değişim ve dönüşüm sağlıkta da örneklik oluşturur ve böylelikle kişi başkalarının sağlığına katkı sunmada aranan model olur.

Aslında insanların en ciddi hastalığı karnı doyduğu halde gözünün doymamasıdır. Buna kanaatkârlığın tükenişi de diyebilirsiniz. Bir de sanal ortama dalıp çıkamayanların beslenme şeklini eklediğimizde ortaya daha farklı ve ürkütücü bir manzara çıkıyor: insanlar sanal ortama dalınca ne kadar yediğini fark etmiyor ve doymak bilmiyor. Çok kez şahit olmuşsunuz, çocuk yemek yedikten kısa bir sonra elindeki tableti-telefonu bıraktığında ya da vakit geçirdiği PC’nin başından kalktığında aç olduğunu hisseder ve yemek yeme ihtiyacı duyar. Bilhassa anneler bu duruma bir anlam veremeyince ısrarlara dayanamayıp çocuklara-gençlere ikinci hatta üçüncü kez yemek veriyorlar.

Sanal ortamın kişiye uyguladığı bir çeşit hipnoz etkisinden dolayı yeme esnasında akıl hatta göz sofraya, lokmaya eşlik edemez. Bu irtibat kopukluğu mide ile gözün birbirine eşlik etmemesidir. Yemek yeme de dikkatlerin sofrada olması ise kişinin doyduğunu hissetmesini sağlar ve bu durum onu gereksiz yemekten alıkoyar.

Açık konuşalım;

Gelişmemiş ülkelerin zengin ülkeler tarafından sömürülmelerinden dolayı fakirliğin kol gezdiği coğrafyada milyonlarca çocuk gıda bulamadığı için ölürken, şatafatlı sofralarda yemek çeşitlerine yenilerini ekleyenlerden hayır beklenmez.

Bu kadar yemek orucun en temel esprisi ile bağdaşmıyor. Aç kalmanın ibadet sayıldığı bir dine iman edenlerin hali bu olmamalı. Oruç hali değiştirmedir, bu da en çok açlık üzerinden hissedilmeli ve açlık ibadete dönüşü hak etmeli. İftarda daha çok yeme, daha fazla doyma orucun gayesiyle uyuşmaz.

Yani;

Az yiyin diyorum dostlar, az yiyelim!

En azından kara Afrika aklınıza gelsin, Hataylı, Adıyamanlı aklınıza gelsin. Onları sadece düşünmeyin, bir gün orucunuzu açarken onları düşünüp boğazınız düğümlensin. Lokmanıza gözyaşınız düşsün. Çorba bulamayan çocukları düşünürken kendi çocuğunuza yedirdiklerinizi düşünün.

Haklısınız, bunu tamamıyla mülkiyeti Allah Subhanehu Teâla’ya ait kılan başarır...