O Ada
Adı Yassıada’ydı, zulmün sembolüydü. Yeni ismi, darbecilere bir tokat: Demokrasi ve Özgürlükler Adası. İlk fırsatta gidip adayı görmek, şehit Başvekilimiz Adnan Menderes ve arkadaşlarını rahmetle anmak, yakın tarihi ibretle seyretmek isterim. Bakalım nasip!
Hatırlamalıyız. Bugüne şükrederken dün yapılan zulümleri unutmamalıyız. 27 Mayıs’ın 61. yıldönümünde o devrin bir tanığını anmak, hatıralarından bahsetmek isterim. Merhum Samet Ağaoğlu hikâyeci yazar, Demokrat Parti Milletvekili. Yazdığı kitabın adı, Marmara’da Bir Ada. Eserininithafı bile hüzün veriyor: “Bu kitabı, Marmara’daki Ada’nın eza ve cefasını birlikte çektiğimiz eşim Neriman Ağaoğlu’na ithaf ediyorum.”1972’de basılmış, 248 sayfa.
Samet Ağaoğlu “Önsöz”de kitabın 1962 yılında Tercüman gazetesinde “Şu ve Bu” iması ile yayınlanırken Tedbirler Kanunu’nun çıkması üzerine yarım kalan “Yassıada Kayseri ve Ötesi” başlıklı yazıların genişletilerek hazırlandığını belirtiyor. Önsöz’ün son satırlarında şunları okuyoruz:“Bu kitap kendi hayat maceramın bir sahnesini anlatıyor. Orada memleketin siyaset âlemine karışmış bir kişinin hatıralarından çok, insan kaderinin akıl, basiret, vicdan, ihtiras, korkaklık, cesaret, hıyanet, sadakat gibi tecellilerinden sesler duyacak, renkler görecek, kokular alacaksınız. Bir de milletin tarihe göçmüş bir devrinden ibret dersleri! Bu tarihi memlekete ve Türk milletine yaşatanların yalnız kendi vatandaşlarına değil, Allah’a da hesap verdikleri yerdir Yassıada. Bu hesabı bir darbe ile toptan yıkılmış olanlar kadar, onları yıkanlar, yıkanlara isteyerek, istemeyerek, gönül rızası ile veya zorla alet olanlar da verdiler, Yassıada’da sevaplar ve günahlar bir daha silinmemek üzere İlahi Hüküm defterine yazıldılar.”
Yazar, hatıratında yaşadıklarını anlatıyor. Baskıları, iftiraları, işkenceleri ve diğer çileleri dile getiriyor. Türk siyaset tarihine kara bir leke gibi düşen ve Cumhuriyet devrinde “darbelerin anası” olarak bilinen 27 Mayıs Darbesi’nin Demokrat Parti mensuplarına yaşattığı mağduriyet, acı ve zulüm, zaman zaman insanın gözlerini yaşartıyor.
Akıcı bir dili olan Ağaoğlu, kitabın son sayfasında “Sonsöz” başlığıyla okuyucuya veda ediyor. “Yassıada davalarının ortaya çıkardığı büyük gerçek şu:Bir yıldan fazla bir zaman her çeşit maddi, manevi baskı altında tutulmuş yüzlerce insan diktatörlük kurmak, hasis menfaatlerin, çıkarların peşinde diktatörlere alet olmak, Anayasa’yı bu maksatla değiştirmek ittiham ve yalanını şiddetle karşılamakta birleşmişlerdir. Tarihte nasıl cumhurbaşkanından milletvekillerine kadar bütün bir devrin sorumluluklarının toptan mahkemeye verilişine misaller pek az, hatta belki yok ise, yine tarihte yüzlerce insanın bir ihtilâl mahkemesi önünde ve aynı konu çevresinde böylesine dikilişini gösteren örnekler de hemen hemen yok denilebilir. Evet, II’nci Büyük Millet Meclisi –mademki Yassıada’dan geçirilenler bu Meclisin büyük çoğunluğu idi, böyle söylemekte haklıyız– kendisini seçen Türk milletine lâyık olduğunu bütün dünyaya ispat etmiş bulunmaktadır.”
Samet Ağaoğlu, son satırlarında zalim ve cani darbecilerin yaptıkları şenaatleri şöyle dillendiriyor:“İdamlardan en hafif cezalara kadar verilmiş mahkûmiyet kararları bu masum insanların göğüslerinde kahramanlık nişanı sayılacaklardır. Bir toplumu çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmak için harcanacak gayretlerin muhteşem bir semeresi de o toplumun medenilik kavramının temel ölçülerinden olan, zulüm, cebir, baskıya, direnmek cesaretini gösterebilmesidir. Demokrat Parti’nin milletvekilleri ve sorumluları Yassıada’da Türk Milletinin temsilcileri olduklarını medeni cesaretleri ve tutumları ile de ispat ettiler.”
Darbeler, her zaman yapanların utancı olmuştur. 27 Mayıs’ta demokrasiyi katledenler,kimsenin yüzüne bakamadılar. Şimdi de hayırla anılmıyorlar. Bu hâl bütün darbeler için geçerli. 60 darbesinde böyle olduğu gibi 15 Temmuz FETÖ Darbesi’nde de gördük. Alçaklar rezil oldu. Aziz milletimiz kendi iradesini hiçe sayanları hiç bir zaman affetmedi, demokraside en üstün gücün elinde olduğunu gösterdi. Darbeleri destekleyen bir partinin 70 yıldır iktidar yüzü görmemesi tesadüf değil. Halkımız, kendisine saygı duymayanı cezalandırıyor. Şimdiki bütün partilerin, bu ibret dersini alması en büyük dileğimdir.