Nusayri faşizminin Sednaya'sı
Tarihte eşi benzeri görülmemiş işkencelerin kaynağına
baktığımız zaman altından Yahudiler, Haçlılar ve mezhepçiler çıkıyor. Ermenilerin
1915’te doğuda Müslüman Osmanlı halkına yaptığı soykırım gerçeği ortadayken
‘Türkler bize soykırım yaptı’ yalanını tüm dünyaya kabul ettirebilmesi, bu
iftiraya ortak olan ülkelerin de geçmişinde soykırım yaptığı gerçeğinden
kaynaklanıyor. 1992’de Hocalı’da derileri yüzülen, karınları deşilen Azerbaycan
Türklerinin katili Ermenilerdi. 1992-1995 yılları arasında Müslüman Boşnaklara
korkunç işkencelerle, sistematik tecavüzlerle soykırım yapan Ortodoks Sırpları
da haçlı dünyası keyifle izledi. Amerika’nın Irak’ta yaptığı katliamlar
unutuldu mu? Elbette hayır! Terör örgütü İsrail de Gazze’de bir yılı aşkın süredir
insan gözünün görebileceği en vahşi ölümlerle Gazzeli Müslümanları topluca
öldürüyor.
Siyonizmin ikiz kardeşi
2011’den bu yana savaşın sürdüğü Suriye’de muhalifler
Halep’ten Şam’a büyük bir harekât başlatarak kanlı Esad rejimine büyük bir
darbe vurdu, Esad kaçtı. Biz Ebu Gureyb ve Guantanamo’daki işkenceleri
biliyorduk, Gazze’deki soykırımı da yüreklerimiz dağlanarak izliyorduk ama
barbarlığın, adiliğin, vahşiliğin en üst düzeyinin Sednaya Hapishanesi’nde
yaşandığından haberimiz yoktu. Yerin on kat altına yapılmış hücreler, asit
kuyularında eritilmiş bedenler, mahkumları presleyip cesedini dümdüz etmek için
kullanılan mekanizmalar, sistematik olarak tecavüz edilen kadınlar, çocuklar,
işkencelerden aklını yitiren on binlerce Suriyeli Sünni Müslüman… Tek suçları
da Alevi yani Nusayri olmamak… Muhalifler tarafından zindanlardan
kurtarılanların çoğu aklını yitirmiş. Çoğu katil Hafız Esad’ın öldüğünü bile
bilmiyor çünkü daha çocukken; 30-40 yıl önce hapse atılmışlar. Üstelik Sednaya
Hapishanesi gibi Esad’ın 35 ‘işkence evi’nin daha olduğu söyleniyor.
Esad’ın ‘işkence ülkesi’
Siyonistler kadar alçak Esad ailesi Suriye’de insanlık
suçları işlerken Türkiye’deki ırkçılar, işte bu ‘işkence ülkesi’ne Suriyelileri
göndermek istiyordu. Tek suçu Sünni Müslüman olan Suriyeli kardeşlerimizin
neler çektiğini dünden beri tüm dünya görmüş oldu. Suriye’de Nusayri Esad
ailesinin başka insanlık suçlarının da ortaya çıkacağı muhakkak. Teslim olup muhaliflerin
safına geçmek istediklerini söyleyen Esad’ın katil askerleri asla
affedilmemeli. Akrep daima akreptir, huyundan vazgeçmez.
İnsanlık suçlarına yenisi eklendi
Ebu Gureyb’in, Guantanamo’nun hesabı sorulmadı. Gazze’de süren
soykırımı durdurmak için etkili bir adım atılmadı. Bundan güç alan zalimler de
Ortadoğu’da istedikleri gibi Müslüman kanı döküyor. Yeraltında onlarca katın
bulunduğu işkence, vahşet ve ölüm merkezi Sednaya’dan günlerdir ceset ve
yaşayan ölü Müslümanlar çıkarılıyor. Çoğunluğunun üstüne beton atıldığı için
daha dipteki katlara henüz ulaşılamadı. Tarihe geçen bu korkunç yapı mutlaka
‘insanlık suçu müzesi’ yapılmalı çünkü bu, Sednaya’da hayatını kaybeden
insanlara tüm insanlığın borcudur. Unutulan soykırım tekrarlanır. Müslüman,
düşmanının kim olduğunu asla unutmamalı! Çünkü Sednaya’lar bitmez.
Yavuz Sultan Selim’in parlayan kılıcı
Yavuz Sultan Selim keskin kılıcını tahtın basamağına koymuş,
oturuyordu. Pencereden giren güneş ışığının vurduğu kılıcının parıltısı gözleri
kamaştırıyordu. Huzuruna kabul ettiği Venedik elçisiyle görüşme bittikten
sonra Yavuz Sultan Selim, Hersekzade Ahmet Paşa’ya dönerek, ‘Elçiye bizi nasıl
bulduğunu sor’ diye emir verdi. Elçi “Kılıcının parıltısı gözümü öyle aldı ki,
kendilerini göremedim bile” diye cevapladı. Ahmet Paşa, elçinin bu sözlerini
nakledince Sultan Selim, orada bulunan devlet erkânına dönerek şu meşhur
sözlerini sarf etti: “İşte kılıcımızın ağzı kestikçe, düşmanın gözü ondan
ayrılmaz ve bizi göremez.”
Bu coğrafyada en uyanık ve birbirine kenetlenmiş olması
gerekenler Müslümanlardır. Yavuz Sultan Selim Han’ın yüzyıllar ötesinden
verdiği bu ders keşke kulaklarımıza küpe olsaydı da bugün bu coğrafyada
Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya bu denli rahat hareket edemeseydi. İşte o
zaman Siyonist İsrail de kurulamazdı. Hiç değilse bundan sonra aklımızı
başımıza toplayalım. Zira zalimlere 2 Milyar Müslümanın ‘hiç’liği cesaret
veriyor.