Nuri Pakdil’i anma ve anlama panelinden bize kalanlar…
24 Aralık Salı 19.00’da Erdemli Yöneticiler Akademisi(EYAD)’nin katkılarıyla Ulucanlar Cezaevi Müzesi Matbaa Salonu’nda Arif Ay, İbrahim Demirci, Necip Evlice ve Atıf Bedir’in konuşmacısı olduğu “Nuri Pakdil’i Anma ve Anlama” paneli gerçekleştirildi.
Programın dua ile açılmasından sonra konuklar, sanatçının hayatını ve ilkelerini anlatan sinevizyon gösterisi ile buluşturuldu. “Bazı insanlar konuştuklarından ibarettir, bazı insanlar sustuklarından... Her iki eylemi de aynı ustalık ve büyüklükle gerçekleştirenler vardır bir de; onlar azın azıdır. Türkiye’nin düşünce, eylem ve sanat alanındaki sarsıcı ismidir Nuri Pakdil” cümleleri ile başlayan kısa filmle onun, ilkokulda iken yazmaya başladığını, muhalif ve devrimci bir entelektüel olmanın bedelini hayatının tüm aşamalarında bilinçle ödeyen bir yürüyüş kuşandığını, Tanrı’dan başkasının önünde eğilmeyi reddeden bir yalnız olduğunu, ortaokulda Büyük Doğu ile tanıştığını, Maraş Lisesi’nde iken yaşının çok üzerindeki Hamle Dergisi’ni çıkardığını ve Edebiyat Dergisi’nin adının Gökçeyazın olmasını istediğini hatırladık. Şubat 1960’da yayın hayatına başlayan “Edebiyat” Dergisi’ne merhumun gösterdiği özeni, estetiğe verdiği önemi, bir nokta hatası için bütün bir dergiyi imha edecek ve dergiye banka ve içki ilanları alınmaması için şerh düşecek bir hassasiyete sahip olduğunu dinledik.
Gösteriden sonra paneli yönetmek üzere en yakını olan Necip Evlice söz aldı. Gençlerin Pakdil’e doyamadığını, onu çok özlediklerini söyleyen Evlice, Arif Ay’ın derginin Nuri Pakdil’den sonra hemen her şeyi olduğunun altını çizerek Pakdil’in en acı, en hüzünlü, en trajik günlerini birlikte yaşadık dediği Arif Ay’a verdi sözü. Pakdil ile ilgili defalarca konuşmaya gittiğini fakat heyecanının daima diri olduğunu anlatan Ay, Nuri Pakdil ile alakalı kurulacak cümlelerin bizleri tatmin etmeme ihtimalinden bahsederek, kendilerinin içlerinde tuttukları bilincin çok canlı ve diri bir bilinç olduğunu söyledi. Nuri Pakdil’i diğer yazarlardan ayıran en temel özelliğin onun sanata, edebiyata yüklediği sorumluluk duygusu olduğunun altını çizen Ay, “O, insanı Allah’a götürmek için yazdı. Bir diğer özelliği de dili iyi kullanması, metni iyi kurgulaması; metne farklı bir bilinç yükleyerek yazmasıydı. O, sözcükleri canlı varlıklar olarak gördü. Kendine özgü, yüksek bir yazardı. Çağa bakışı da farklı özellikler taşırdı. Din bugün camilere hapsedilmiş bir yerdedir, o ise şirke bulaşmamış insan aradı. İslâmî görüşü sanata koyarak bir düşünce akımı oluşturdu. Edebiyat Dergisi kurulduğunda İslamcı yazar olayı yoktu. Bunu getiren Nuri Pakdil oldu. Dergiyle İslâm’ın bir sanat görüşü, düşünce tarzı olduğu konuşuldu. Son yıllarda siyasilerle resim vermesi de onun düşünce dünyasına gölge düşüremedi. Arkadaşlığı, dostluğu bir öğreti üzerine kurdu; ahbap çavuş ilişkisiyle değil. Cömert bir insandı. Yanında olduğunuz sürece elinizi cebinize sokamazdınız. Yerli düşünceyi de edebiyat dünyasına sokan insandır. Onun okuma listesinde Doğulu ve Batılı çok yazar olduğu gibi Mevlana, Muhyiddin-i Arabi gibi âşıkların da kalemi üzerinde etkisi vardır. “ dedi. Arif Ay, kendisine talebelerden birinin yönelttiği bir soru üzerine Pakdil’in mektup yazdığını, hediye aldığını, sevdiklerini şaşırttığını söyledi; “Edebiyat Dergisi çıkışından kapanışına kadar maddî sıkıntılar yaşadı. Pul, derginin gönderilmesi gibi sıkıntılar… Eski gazeteleri satar, kağıt parasını dergiye kullanırdı.”
Necip Evlice ise merhumun mektupları arasından dil ile alakalı bir metni, Musa Çağıl’a hitaben yazdığı bir paragrafı katılımcıların dikkatlerine sundu; “Dilin eskisi yenisi yoktur. Cümle bir avuç pirinç değildir. Anlattığım öz’e bakınız. Gençlerle iletişim kuramayan bir eylem başarıya ulaşamaz.” Evlice Pakdil’in bizzat kendisine söylediği ve yedi güzel adamdan da ayrı ayrı duyduğu “Asla politikanın içinde olmayın, bu ülkede politika ile bir şey olmaz.” söylemi üzerinde durarak ödül törenlerinde de onun, kültürel üstünlüğe vurgu yaptığının altını çizdi. Tüm kütüphanesini tek tek elden geçirdiğini söyleyen Necip Bey, onun sayısız haber küpürü biriktirdiğini, söylenenin hangi tarihte hangi yazar tarafından arz edildiğini hatırlayacak kadar güçlü bir hafızaya sahip olduğunu anlattı.
Sonrasında söz alan İbrahim Demirci “medeniyet ve teknoloji ile imtihanımızın bitmeyip bitmemesi şöyle dursun, başladığından bile emin değilim.” diyerek Nuri Pakdil’in “Umut” da geçen cümlelerinden “makine mücerredi(soyut) eziyor.” üzerinde durdu. Her şeyden önce bir edebiyat adamı olarak düşünülmesi lazım gelen Pakdil’de Edebiyat Dergisi’nin ilk sayısından itibaren örgütleyici bir yapı görüldüğünün altını çizen Demirci, onun ilkesinin, ciddiyet ve disiplininin herkesin tahammül edebileceği bir şey olmadığını, Pakdil’in ağzından kendisinden bir şekilde ayrılan arkadaşlarına imâ bile çıkmadığını anlatarak Mehmet Akif İnan’ın seneler sonra kendisine “Nuri Pakdil’in çevirilerini yaptığı Arap şiirleri o kadar üstün değildir, o çeviriciliği ile onları bir yere getirmiştir.” dediğini kaydetti. Onun sadece devrimci, kavgacı, muhalif olmadığını, aynı zamanda ince ruhlu, gözyaşına aşina, romantik bir insan olduğunu vurgulayan Demirci, sanat eğitimi almak isteyen insanların, Nuri Pakdil’in metinlerinde sanatsal olarak kendilerini kışkırtacak çok unsur bulunduğunu belirtti.
Panelin son konuşmacısı Atıf Bedir ise bu ekip arasında Pakdil’i en son tanıyanın kendisi olduğunu söyleyerek, dergide 1982’de şiirinin yayımlandığını fakat 1984’te derginin kapandığını, onunla az ama nitelikli bir yol yürüdüklerini anlattı; “Şiirler yazıyordum. Düzeltmelere, derginin postalanmasına katkıda bulunuyordum fakat dergide şiirim yayınlanmıyordu. Nihayet bir gün şiirimin yayımlandığını gördüm ama Atıf Bedir adıyla…” Edebiyat dünyasının kendisini bu isimle tanıdığı Abdurrahman Bey, bundan sonra Nuri Pakdil’in ona uygun gördüğü müstear ismi kullanacaktı. Son bir senedir Pakdil ile alakalı bir kitap çalışması yaptığını ve ilgili kitabın iznini aldığını da paylaştı. Onun, daima yaratılış bilincini hatırlayıp hatırlatan öncü bir insan, eylemci bir düşünce adamı olduğunu söyleyen Bedir, Pakdil’in mesajlarını hatırlatarak Nuri Pakdil’e yazdığı şiiri okudu.
Katılımcıların panele gösterdikleri yoğun ilgi ve özellikle gençlerden gelen sorularla program, akşamın ilerleyen saatlerine dek devam etti.
Selam ile.