Nur Talebeleri
Nur Talebeleri yine konuşuluyor. Ne zaman gündemden düştüler ki? Bilhassa dine ve dindarlara mesafeli, sözde bazı sanatçı ve yarı aydınlar, günlerdir ‘Enes Kara Olayı’ üstünde tepiniyor. Bu meselede başı, elbette her zaman olduğu gibi çürümüş gazete çekiyor. Ona da cırtlak sesli malum koro eşlik ediyor. Hazır malzeme çıkmışken dururlar mı, istismar edecekler. ‘Bütün tarikatlar ve cemaatler kapatılmalıdır.’ herzesini savuruyorlar. Bu güruh, utanmadan ‘özgürlükçü’, ‘demokrat’ geçiniyor. Tıpkı ‘dostları’ PKK’lılar gibi.
Nur Talebeleri kimlerdir veya yaygın tabirle ‘Nurculuk’
hareketinin özü nedir? Büyük İslam âlimi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin kaleme
aldığı Risale-i Nur Külliyatı, Kur’an-ı Kerim’in bir tefsiridir. Risaleler,
ağırlıklı olarak iman hakikatlerinden bahseder. Nur Talebeleri, insanların,
bilhassa gençlerin imanını güçlendirmek için çaba gösterirler. Bir ilim ve
irfan merkezi olan medreselerde kırmızı su (çay) içer, kırmızı kitap (risale)
okurlar. Bir de namaz kılıp dua ederler. Bir asırdır hayatları bundan ibaret. Cemil
Meriç, Şerif Mardin, Ahmet Kabaklı gibi yüzlerce aydın, Nursi’ye övgüde bulunmuş,
Nur Talebeleri’nin aziz milletimize ve insanlığa yaptıkları hizmetleri
alkışlamışlardır. Vicdanlı hâkimler, açılan binlerce davanın çoğunu beraatla
sonuçlandırmıştır.Peki hiç ceza almadılar mı? Elbette içeriye girdiler. Bediüzzaman
Hazretleri yaklaşık çeyrek asır zindanda yattı ama hapishaneyi“Medrese-i
Yusufiye”ye çevirdi. Kendilerine iman nuru gösterilen mahkûmlar ıslah oldu. Said
Nursi ve talebeleri, büyük çilelere maruz kaldıkları hâlde Devletekarşı
olmadılar. Eziyetlere sabırla katlandılar. Haksız suçlama ve töhmetlerden
yılmadılar. İftiralara direnip kanunlar çerçevesinde kendilerini savundular.
Risaleler Türkiye’nin her köşesini aydınlatıyor. Şehirlerimizde, kasabalarımızda,
köylerimizde risaleler okunuyor. Halkımız eserlerden istifade ediyor. Kafası
karışıklar, imanlarını takviye edip şüphelerden kurtuluyor.
Bediüzzaman ve talebeleri ‘Ehl-i Sünnet Vel Cemaat’
yolundan ayrılmadılar. Kur’an-ı Kerim’e ve Hadis-i Şeriflere bağlandılar. En derin
muhabbeti Hazret-i Peygambere gösterdiler. İslam’ın özünden kopan batıl yollara
aslailtifat etmediler. Bugün Türkiye’de İslam yaşanıyorsa bunda en büyük pay,
Nur Talebeleri ile birlikte diğer dinî cemaat ve tarikatlarındır. Kanlı örgütle
birlikte darbe girişimine katılıp sonra da 15 Temmuz’da hüsrana uğrayan bazı şaşkınların,tarikat
ve cemaat düşmanlığı yapması boşuna değildir. Şu hakikati teslim etmeliyiz. Demokrasi
ve fikir hürriyeti, 1950’de geldi.Adnan Menderes, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan,
yasakları kaldıran kahraman liderler olarak tarihe geçtiler. Basiretli,
ferasetli ve şuurlu milletimizin CHP’ye 70 yıldır yüz vermeyip güvendiği sağ
partileri iktidara taşıması, boşuna değildir.
Şu sorulabilir: “Emperyalist ülkelerin emellerine hizmet
eden FETÖ’cüler Bediüzzaman’ı ve yolunu da kullanmaya çalıştı.Doğruyu, eğriden
nasıl ayıracağız?” Elbette bu ihanet örgütü, Türkiye’de toplumun gönlünde taht
kuran bütün âlimleri, liderleri, fikir hareketlerini kullanmaya kalkıştı. Yeri
geldi ‘Nurcu’, bazen ‘Ülkücü’, hatta ‘Kemalist’ göründüler. Aynen bukalemun
gibi kondukları ve sömürmek istedikleri toplulukların rengini hayâsızca, aldılar.
Ama maskeleri, Allah’ın inayetiyle 15 Temmuz’da düştü. Gerçek yüzleri ortaya
çıktı. Dolayısıyla toplumumuz, ‘bal’ ile ‘zehir’i birbirinden ayırdı. Bazı
cahiller veya gafiller, pırıl pırıl olan Nur Hareketi ile FETÖ’yü, Bediüzzaman
ile terör örgütü elebaşını karıştırıyor. Elbette bu iltibas, cahillikten de
olabilir hainlikten de. Dine ve dindarlara düşman olan bir güruh, bunu kasıtlı
olarak yapıyor olabilir. Hakikatleri öğrenmek isteyenler ise kimseye kulak
asmadan Sözler, RNK ve Envar Neşriyat tarafından yayımlanan Risale-i Nur
Külliyatı’nı okuyor. “Vazifemiz imana ve Kur’an’a hizmet etmektir.” diyenBediüzzaman’ı
ve Nur talebelerini külliyattan tanıyor. Bu eserler,190 ülkede60 farklı dile çevrildi.
Nur Talebeleri aşk ve şevkle hizmetlerine devam ediyor.
Yine iman hakikatlerini okuyor, çevrelerine anlatıyorlar. İnançsızlık girdabına
kapılanlara, bunalıma düşenlere yol gösteriyorlar. Salgın döneminde bile boş
durmadılar, İslamiyet’i milyonlara anlattılar. Kâinatın en büyük meselesi
olarak gördükleri ‘imanların kurtarılması’na çalışıyorlar. Kendilerine düşman
olan bîçarelerin bile imdadına koşup, onları küfür bataklığından çıkarıp inanç
bahçesine davet ediyorlar. Kitap okuyor ve nasibi olanlara hakikatleri aktarıyorlar.
Siyasi tercihleri elbette var. Bediüzzaman da seçim vakti sandığa gidip baskıcı
Halk Partisi’ne karşı ‘Dindar Demokratlar’a oy vermiştir. Şakirtleri de üstatları
gibi hareket etmiştir. Durum dün öyleydi. Nur Talebeleri’nin müspet tavrı, bugün
de aynı, değişmez.