Nükleer/lamba şişesi
46 yıl önce bugün:
1 Mayıs 1977…
Kanlı 1 Mayıs…
İstanbul Taksim’de
1 Mayıs kutlamalarına katılanların üzerlerine ateş açıldı; 34 kişi katledildi.
Faili
(malum)meçhul…
Türkiye’nin
karanlık dehlizlere sürüklendiği, emperyalist katillerin sokakları cesetlerden
geçilmez haline getirdiği, ülkeyi “kurtarılmış bölgelere” ayırdığı yıllar…
Siyasi kaos, ayı
zamanda ekonomik krizleri de tetikliyordu.
Yağ, tüp,
akaryakıt kuyruklarının sıradanlaştığı çileli yıllar…
1950 öncesi, tek
partili yıllar ki tam bir facia…
Millîlik adına ne
varsa imha edilmekle yüz yüze kalınmış…
Uçak
fabrikalarının kapatılıp uçakların toprağa gömüldüğü, müteşebbislerin
analarından emdiklerinin burunlarından fitil fitil getirtildiği yıllar…
14 Mayıs 1950’de
iktidar değişince bir toplu iğne, kibrit dahi üretemeyen Türkiye, büyük bir
kalkınma hamlesiyle hayatını değiştirmeye başlamış ancak bu durum 10 yıl devam
edebilmiştir.
27 Mayıs 1960’ta
bu kalkınma girişiminin bedeli çok ağır ödetilmiştir.
1959’da Türkiye’ye
Kıbrıs’ta “garantör ülke” statüsü kazandıran hükümetin üyelerini 1961’de
astılar.
1974 Kıbrıs Barış
Harekâtı yapan koalisyon hükümeti, 3 ay sonra dağılmış ve ABD, Türkiye’ye
ambargo uygulamaya başlamıştı.
Ara dönem
hükümetlerinin hiçbir derde şifa olamayacağı da aşikârdı.
5 Haziran 1977
seçimlerine böylesi bir hengâmede gidildi.
Sonrası ise çok
daha vahimdi.
Etnik, mezhebi ve
ideolojik farklılıklar birer çatışma aparatına dönüştürülerek 1980 darbesinin
gerekçeleri oluşturuldu.
Tarih öncesini
anlayabilmek için Türkiye’nin 40 yıl öncesini bilmek yeterlidir.
Afrika
belgesellerini seyretmek aslında Türkiye’nin 40 yıl öncesini seyretmek gibi…
Köyümüz, ilçe
merkezine 15, Başkent’e 100 km…
Elektrik 1977’e
bağlanabildi.
Babam, Batı
Almanya’dan 1974’te kesin dönüş yaptığında bir de siyah beyaz televizyon
getirmişti. İstanbul gümrüğünden çıkarabilmek için birkaç kez İstanbul’a gitti.
Televizyonu
1977’de çalıştıramadık; ekranda siyah bant halinde kaymalardan başka görüntü
yakalanamadı.
Elektrik
kesintileri hiç eksik olmadı.
Kesintiler
haftalar, aylar boyunca devam ettiğinden yine gaz lambasına müracaat edilirdi.
17 numaralı lamba
şişesi lükstü; her evde bulunmazdı.
Bir “Alamancı”nın
izine geldiği “löküs” lambasından anlaşılırdı.
Otomobil de “ufo”
gibi enteresandı…
İki elbisesi olan
ayrıcalıklıydı.
Biri “gündelik”
diğeri “bayramcalık”…
İlçeyi hiç
görmemişler vardı…
Türkiye, gerçek
anlamda, planlı programlı olarak geri bırakılmıştı.
Türkiye, Yusufeli
Barajıyla yılık üretimin yüzde ikisini karşılıyor, Akkuyu Nükleer Güç
Santraliyle yüzde onunu karşılıyor.
Nerden nereye?...