Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Ekim 2022

​Nükleer siyaset

Rusya’nın Ukrayna saldırısı sonrasında gündeme en çok gelen konu yeni bir dünya savaşına yol açacak nükleer saldırılar. BM’nin beş daimi üyesi, ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa nükleer silahlanmada başı çeken ülkeler. Bunların yanında İsrail, Hindistan, Kuzey Kore ve Pakistan’ın da nükleer caydırıcılığı bulunduğu biliniyor. Rusya’nın Ukrayna’nın sınırlarını silah zoruyla değiştirmesine rağmen NATO’nun müdahalede bulunamamasının sebeplerinden biri de Rusya’nın nükleer caydırıcılığı.

Nükleer haydutlar, 191 ülkeye Nükleer Silahların Yaygınlaşmasını Önleme Anlaşması'nı (NPT) imzalatarak kendilerinden başkasının nükleer silahlara erişmesini engelliyorlar. Yıllardır İran’a uygulanan ambargonun ana sebebi olarak da İran’ın nükleer silah yapma kapasitesine ulaşma ihtimali.

İsrail Savunma Bakanlarından Ehud Barak, “İran nükleer silahlara sahip olursa, Türklerin de nükleer silah üretimine başlamasını önleyemezsiniz. Bu sorumsuz ellerde bir nükleer silah yarışı başlatacaktır. Bu çok tehlikeli” diyerek İran’a niçin müsamaha edilmemesi gerektiğini özetlemişti.

Akdeniz’de haklarımızı gasp etmek için her şeyini satışa çıkaran Miçotakis, Fransa ile işbirliği anlaşması imzaladıktan sonra, “Saldırı halinde Avrupa’nın tek nükleer gücü ve Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan tek AB ülkesi (Fransa), yanımızda olacak” sözleriyle güya Türkiye’ye meydan okumuştu.

Gürcistan’daKuykysladze, Ermenistan’da Metzamornükleer santralleri en riskli santraller arasında. Hatta bir dönemler elektrik aldığımız Bulgaristan’da bile iki nükleer santral elektrik ihtiyacının yüzde 35’ini karşılıyor.

Türkiye’ye gelince emperyalistler tarafından fonlanan sözde siyasetçi, bilim-film adamı, STK’ların bütün engellemelerine rağmen Akkuyu’da inşaat başladı. Başkan Erdoğan, Rusya lideri Putin ile Sinap’ta yapılacak santral için görüşmelerin başlayacağı müjdesini verdi. İğne ada için de görüşmeler olduğu biliniyor.

Türkiye’nin Milli Savunma Sanayii’nde yüzde 80’e varan yerlilik oranını durduramayan, bir zamanlar damadın aracı diye dalga geçtikleri İHA-SİHA’lara şapka çıkarmak zorunda kalan, TOGG’un üretiminden dolayı sevinemeyen, Altay’ın üretilmemesi için Almanların koydukları ambargoları savunan, Milli Muharip Uçağın üretim çalışmalarını batıdan kopma olarak yorumlayan, ABD’nin F-16, F-35 zorbalıklarının faturasını Erdoğan’a çıkartan altılı masa tiyatrosunun başrol oyuncularından Meral Akşener, “"Türkiye, Rusya ile kurduğu asimetrik ilişki modelinden sıyrılmalı, kendisini kırılgan hale getiren S400'lerden acilen kurtulmalı, Akkuyu nükleer santralini derhal millileştirmeli, bölgesel istikrara risk oluşturabilecek Kanal İstanbul projesini durdurmalıdır" diyerek, kendisini güya nükleer enerjiye değil yapılış fiyatına karşıymış gibi gösterip Nükleer (Türkiye) karşıtı koroda yer aldığını haykırıyor.

Başörtüsü zulmünün vebalinden kıblesi ABD’de arınmaya giden Bay Kemal döndükten sonra yaptığı ilk açıklamada ise, Türkiye’nin Rusya’ya enerji bağımlılığını artıracağını iddia ettiği Akkuyu’nun durdurulması gerektiğini ifade etti.

Bay Kemal’in ziyaret ettiği Centre of Amerikan Progress’in internet sayfasında yer alan Biden’in 2022 Ulusal Güvenlik Stratejisine göre, ABD, yerlilik, iklim değişikliği Çin ve Rusya ile stratejik rekabete odaklanıyor. Bilimsel aydınlanmaya 73 yaşından sonra Fetöcülerin sığınağında ulaşan Bay Kemal’in tercümesine göre, ABD, çip üretiminde bir ada devletine (Tayvan) bağımlılıktan kurtulmak için 280 milyar dolarlık kaynak aktarımının üstüne 40 milyar dolarlık yatırım yapacak.

Almanya’nın nükleer pişmanlığından dolayı son üç nükleer santrali kapatmaktan vazgeçmesi, kapattığı santrallerin açığını kapatmak için ise bize dayattıkları sözde temiz enerji (güneş, rüzgar) yerine hızla kömüre yönelmesi herkesin nükleeri de iklimi de menfaatlerine göre değerlendirdiğini gösteriyor. 4 bin 800 megavatlık bir Akkuyu’nun yerine 2 megavatlık rüzgar gülünden kaç tane hangi arazilere konulması gerektiğini, rüzgar güllerinin çıkardığı gürültü yüzünden arılar başta olmak üzere doğal yaşama verdiği zararları hesaplarsanız teknik olarak nükleere karşı olanların zırvalarını daha iyi kavrarsınız.

Altılı masa tiyatrosu aktörlerinin güçlendirilmiş parlamenter sistem diye zırlamasının ana sebebi, nükleer haydutlara karşı çıkarlarını koruma kapasitesini genişleten Türkiye’yi yeniden Batı’nın boyunduruğu altına sokma arzusudur. Başkanlık sistemi olmasa idi, Türkiye ne milli savunma sanayiindeki yerlilik oranını artırabilir, ne nükleer santral yapımını sağlayabilir ne de enerji üssü olmayı hayal edebilirdi. Parlamenter Sisteme dönmek, Türkiye’nin boynuna ve ayaklarına emperyalist pranganın yeniden geçirilme hesabıdır. Yıllardır ‘su akar Türk bakar’ nakaratıyla bizleri uyutanlara Başkanlık sistemiyle “su akar Türk yapar” özdeyişini ezberletmeye başladık. Vesselam…..