Nübüvvetin Aklî Delilleri-2
(Geçen hafta başladığımız; “nübüvvetin aklî delilleri” konusuna, kaldığımız yerden devam ediyoruz:)
12- Efendimiz aleyhisselamın hayatı boyunca şahsiyetinde hiçbir değişmenin yaşanmaması. Bilindiği gibi Mekke’nin fethinden sonraki dönemde, tam mânâsıyla duruma hâkim ve birçok imkâna sahip olduğu halde, hiçbir dünyalığa iltifat etmemiş ve hep tercihini âhiretten yana yapmıştır. Evet çeşitli muvaffakıyetler, zaferler, malî imkânlar ve makamlar elde ettikten sonra kişiliğinde hiçbir değişmenin yaşanmaması; onun yüksek asaletini, yüce ahlakını ve doğruluk derecesini gösterir. O, en büyük zaferler ve fetihlerden sonra bile tevazusundan hiçbir şey kaybetmedi, vazifesini başladığı tevazusuyla bitirdi.
13- Davasının, yerel, bölgesel veya bir millete mahsus olmayıp, bütün insanlığı ve bütün çağları kuşatacak şekilde evrensel, şümullu ve umumî olması.
14- Mübarek bedeni iyice yoruluncaya kadar, Rabbine ibadet etmesi. Devamlı bir şekilde bir kul olarak hareket etmesi ve her fırsatta Allahü Teâlâya kulluk etmekle iftihar etmesi. Hep, -kendisini değil- Rabbini ön plana çıkarması.
15- En büyük mucizesi olan Kuran-ı kerimde, bazı davranışlarının hafifçe eleştirilmiş olması. (Abese suresinin baş tarafına bakılabilir.)
16- Bir insan olarak, başkalarının duymasını istemediği şeylerin Kuran-ı kerimde yer alması. (Ahzab suresi 37. âyet-i kerimeye bakılabilir.)
17- Kendisini canlarından çok seven ve uğrunda her zaman ölmeye hazır olan eshabına karşı sultanlar gibi değil, arkadaş gibi davranması.
18- Bütün hayatı boyunca dengeli bir şekilde hareket etmesi ve hikmetle konuşması, hayatının hiçbir anında hoş olmayan bir davranışta bulunmaması, yanlış bir söz söylememesi ve kimsenin kalbini kırmaması.
19- Mektep ve medresinin bulunmadığı, üniversite kelimesinin duyulmadığı bir ortamda yetiştiği; pedagoji eğitimi görmediği, siyasî ve iktisadî ilimler okumadığı, felsefe-psikoloji-sosyoloji gibi ilimlerlerle hiçbir tanışıklığı olmadığı, hele hele okuma-yazma bilmediği halde; hayatın her alanında o konunun en iyi mütehassısı gibi; şaşmaz, eskimez ve pörsümez evrensel sözler söylemiş olması, her geçen gün ilim ve teknoloji ilerledikçe kıymetleri daha iyi anlaşılan ve iki cihan saadetini garantileyen prensipler getirmiş olması.
20- Diğer peygamberler hep yeni peygamberlerin gelişlerini müjdelerken; kendisinin son peygamber olduğunu söylemesi ve 1400 seneden fazla zaman geçmesine rağmen kendisinden sonra bir peygamber gelmemesi.
21- Tahrif edilmiş Tevrat ve İncil’de bile, O’nun peygamber olduğuna dâir işaretler bulunması. Bu işaretlerden üç tanesi şöyledir: “Onlar için, kardeşleri arasından, senin gibi bir peygamber çıkaracağım ve sözlerimi O’nun ağzına koyacağım.” (Kitab-ı Mukaddes, Tesniye Babı, ayet: 18) İsa aleyhisselam: “Ben gidiyorum ki zamanın Efendisi [Hazret-i Muhammed] gelsin” diyor. (Yuhanna 16/8) “Gerçekten Musa şöyle demiştir: Rab, size kardeşleriniz arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak. Her ne söylerse, O’nu dinleyeceksiniz ve bütün peygamberler, İsmail ve sıra ile gelenler, hep söylenen bu günleri ilan ettiler.” (Kitab-ı Mukaddes, Resullerin İşleri, Bab 3, Ayet: 22)
22- Davasına kırk yaşından sonra başlaması. Büyük idealleri olan bir insanın, düşünce ve davasına taraftar toplamaktan uzak kalması düşünülemez. Bunun için Efendimiz aleyhisselamın davasını tebliğe 40 yaşında başlamış olması, tebliğ ettiği dinin kendi düşüncesi değil, Allahü Teâlânın emri olduğunu gösterir.
23- Eşsiz güzellikte bir ahlaka sâhip olması. Üstün ahlaka sâhip olmanın en önde gelen şartlarından birincisi eğitimdir. Evet güzel ahlak kendine has ortamda beslenir ve yerleşir. Peki Peygamber Efendimizin peygamberliğinden önceki ve sonraki devrelerine bakalım: En güzel ahlakı O’na kim telkin etmiş ve bu mükemmel terbiye ile kim O’nu yetiştirmiştir? Bunun cevabını bizzat kendisi veriyor: “Beni, Rabbim terbiye etti ve ne güzel terbiye ettti!” (El-Câmi’us-sagîr 310)
24- Bütün büyük şahsiyetlerin hayatlarını inceden inceye araştıran tarafsız ilim adamlarının ulaştığı sonuç şudur: Her zaman ve her mekandaki her insana her yönden fazilet modeli olabilecek tek şahsiyet Hazret-i Muhammed sallallahü aleyhi ve sellemdir. (Devamı haftaya)