'NORVEÇ FARESİ'
Başdöndürücü bir hızla gelişen teknoloji ve makine, insan için hiç şüphesiz kolaylıklar getirmiştir. Bu "kolaylık" kelimesinin aslı itibarıyla tembelliği teşvik ettiğine, insanı daha hareketsiz kıldığına ve sonuç itibarıyla insanın potansiyel ve imkanlarını geliştirme noktasında kısırlaştırdığına şahit olmaktayız. Öte yandan, müslüman dünyada Hz. Peygamber'in (SAV) "kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz" şeklindeki hadisini, teknolojideki kolaylıklar bağlamında tercüme eden bir zihin yapısının da inşa edildiği bir gerçek.
"Norveç Faresi" olgusu, insanın evcilleşmesi, asalaklaşması, potansiyel ve imkanlarının nasıl kısırlaş(tırıl)masına iyi bir örnek gibi geliyor. "Curt P. Richter tarafından Norveç faresi üstünde yapılan çalışmalar, bu tür koşullar altında ortaya çıkan özerklik kaybından daha ciddi şeylere işaret etmektedirler. Norveç Faresi ilk defa 1800 yıllarında, fare kapanları için kurbanlar sağlamak için evcilleştirildi. Ve yüzyılın ortasında, belirgin bir evcil beyaz fare üremesi, muhtelif genetik varyasyonlarla sağlandı: Sonuç, yaban türde bulunmayan dişsiz, saçsız, titrek fareler oldu. Richter, farelerin evcilleştirilme koşullarını, bugün "Refah Devleti"nce sunulan koşullarla u2013yeteri miktarda besin, güvenlik, huzur, tekil çevre, ve iklim, vs.- kıyaslar. Ancak organik bozulmanın (tahrifin) bu görünür olarak münasip koşullar altında vuku bulduğuna dikkat çeker. Evcil farelerin beyinlerinin ve belki de zihinsel aktivitelerinin yaban farelerinden daha küçük olmasına şaşmamak gerek." (Lewis Mumford, Makine Efsanesi, Çev. Fırat Oruç, İst., İnsan Yay., 1996, s. 550)
İçinde yaşadığımız hayatta, her şeyin insana hazır olarak verilmesi, onun hayata bakış ve onu inşa etme açısından ciddi bir ufuk kaybını da beraberinde getirmektedir. Yiyecekler hazır ve paketlenmiştir. Şimdi hem bir yandan ev bir üretim merkezi olmaktan çıkmış, hem de hazır mamüller ev içi üretimi dumura uğratmıştır. Gündelik hayattaki güven, insanların daha çok tüketimi için sağlanır. Bugün insan, "tahayyül" ve tasavvur"dan uzaklaşmış; televizyon, ve internetin hızlı görüntü akışı, hazır resim ve görüntülerle tasavvuru boğmuştur.
Özellikle tüketim toplumlarında, insanın neredeyse "hazır" bir hayatı önünde bulması, öznelliklere uygun hayat tazlarının geliştirilmesi, yüzeyselliği, tembelliği teşvik etmekte ve yaratıcılığa ağır bir darbe indirmektedir. Bilhassa yeni nesil üzerinde daha belirgin olarak görülen bu zaafiyetler, tembellik, obezite, ufuksuzluk, hedefsizlik, sürüleşme, asalaklık, kolay yoldan köşe dönme, bencillik şeklindeki tezahürleriyle arz-ı endam etmektedirler.
İbn Haldun, bundan yüzyıllar önce toplumları temelde bedevi ve hadari şeklinde ikiye ayırmıştı. İbn Haldun'a göre bedevi toplum, konar göçer olup güvenlik, besin temini vb. gündelik hayatın bütün ihtiyaçlarının bu toplumdaki insanlar tarafından ortak temin edildiği bir toplum türüdür. Bu sebeple, asabiyeti kuvvetli olup her daim dışarıdan gelen tehlikelere hazırlıklı ve sürekli olarak tabiatın meydan okumaları karşısında onu aşabilecek çözümler bulması sebebiyle de daha hazırlıklıdır. Hadari toplum ise, artık işbölümünün olduğu, insanların güvenliklerinin ve besin teminlerinin direkt kendisi tarafından sağlanmaması sebebiyle giderek refaha alışır. Daha da önemlisi, sınai ürünlere alıştığı için, bu alışkanlıklarından vazgeçemez; bu durum ise onu giderek tembelleştirir ve durağanlaştırır. Bu nokta, İbn Haldun'a göre, toplumların asabiyetinin tükendiği, gerileme ve çöküşün başladığı zaman dilimidir. (Bkz. İbn Haldun, Mukaddime, Çev. Zakir Kadiri Ugan, İst., M.E.B. Yay., 1989, c.1-2)
Günümüzde çocukların tek boyutlu, teknoloji tembeli, geleceğe dair ufku zayıf olması, bir anlamda onların her şeye çabuk ulaşabilmeleriyle de bağlantılıdır. Kişinin emek sarfetmeden çabuk ulaşabildiği değerli değildir. Belki eskiden kişinin almak istediği bir emtiaya ulaşmak için harcadığı çaba ile doğru orantılı olarak hayatın, çalışmanın bir değerinden bahsediyorduk. Ama geldiğimiz nokta, iş ve gündelik hayatta bir yabancılaşmaya doğru gidiştir.
Dünya sistemi "Norveç fareleri"nin çoğalmasını istiyor. Çünkü tüketim toplumu ve kültürünün yayılması, dünya lordlarının mevcut düzeninin bozulmaması için insanların sürüleştirilmesi gerekiyor.