Normalleştirilmiş anormallikler
İmanımızdan beslenmesi gereken irade, iddia ve ideallerimizde zayiatlar başlayınca imtihanımız zorlaşıyor…
Değerlerimiz aşınıyor… Duyarlılıklarımız köreliyor… Sabitelerimiz sulanıyor… İnsanlarımızın savrulma riski katlanarak artıyor…
En tehlikesi de meşruiyet zeminimizi yitirme açmazına düşüyoruz… ‘’Yaşadığımız gibi inanma’’ çelişkisine kendimizi hazırlama ve ikna etme sürecine giriyoruz…
Yaşadığımız derin anlam kaybı, anormal olanı normalleştirme anlayışı zamanımızı, zeminimizi ve zihnimizi zorluyor, zedeliyor ve za’yediyor…
Anormallikler normalleştirilince sonrasında mücadele, direniş, ıslah, düzeltme iradesi de kalmıyor…
Her şeyi normalleştirme alışkanlığı geçer akçe…
Anormallikleri normalleştirme operasyonları, seansları, süreçleri kesintisiz devam ediyor…
Normalleştirme ambalajları, yutturma makyajları, seri ve sistematik olarak işliyor…
Gayrimeşruluklara meşruiyet kılıfı bulma, haramları mübahlaştırma, günahı toplumsallaştırma ve normalleştirme istasyonları oldukça yaygın ve etkin… Durum bu olunca olgu derinleşmeye başlıyor… İşimize geleni meşrulaştırmada bir beis görmemeye başlıyoruz…
Süreç içerisinde anormallikler öyle kanıksanıyor ki, normallikler yadırganmaya hatta normal olan anormal görünmeye başlıyor…
Herkes kendi yaptığını normal görüp, başkasını anormallikle suçluyor… Ya da birinin normali başkasının anormali olabiliyor…
Kimilerine göre devletin yaptığı her şey normaldir…
‘’Onlar yapıyorsa bir bildikleri vardır ve bu da normaldir’’ algısı kökleşmiş bir kültürün kalıtsal göstergesi olarak karşımıza çıkıyor…
Normalleştirme normları dünyevileşmenin kodları ile birebir örtüşüyor…
Öyle bir gidişat ki, her şeyi normal görmeyi bile normal karşılamaya başladık…
Şiddet, şehvet, şüpheler ve şerler normalleştikçe gençliğin geleceğinden ne bekleyebiliriz?
‘’Zaman sana uymazsa sen zamana uy’’ modunda yaşayarak, zamanla bizi bulacak olan hüsranları ve helakları ne zaman fark edeceğiz?
Normalin şahitliğini ne vakit yapacağız?
Normal kavramının net ve doğru tanımını anlamamız ve aktarmamız gerekiyor…
‘’Kral çıplak!’’ diyebilecek dirayeti kuşanmamız lazım…
Yarın Rabbimiz bize sormaz mı?
Normaliniz bu mu?
Allah’ın kitabı, Resulün sünneti ile örtüşmeyen, buluşmayan, ‘’normal’’ nasıl normal olabilir?
Şer’i şerifin onaylamadığı, olumlamadığı hiçbir normal, referansı kim olursa olsun bize göre anormaldir…
Bize düşen görev, normalin sadece tanımını yapmak değil, normalin savaşımını vermek… Normalin yolunu açmak…
Tüm anormalliklere karşı inanç, bilinç, direnç dinamiklerimizi yeniden bilemek…
Ve şu maneviyat ikliminde tüm normalleştirilmiş anormalliklerimize tevbe etmektir…