NORMALLEŞME, ÖZGÜRLÜK VE OLGUNLAŞMA
1876 Yılından itibaren anayasaya sahip olan bir cpğrafyada yaşıyoruz. Kısa sayılamayacak bir anayasa tarihimiz ve tecrübemiz olmasına rağmen, bizim diyebileceğimiz bir anayasaya sahip olmamamız büyük bir trajedidir. Bu coğrafyada anayasayı hiçbir zaman toplum yapmadı. Devletin ve toplumun sahibi olduğunu düşünen asker ve bürokrat gibi kesimler, kendilerine uygun bir anayasa yaptılar ve yaptıkları anayasayı topluma dayattılar.
Şimdiye kadar yapılan anayasalarda devletin korunup kollanması hep esas amaç oldu. Başka bir ifade ile anayasalar, hep devleti kollamak için yapıldı. Oysa devleti kollamak için bir anayasa yapılmaz.Anayasa, insanın temel hak ve özgürlüklerini devlet başta olmak üzere bütün güç odaklarına karşı korumak için yapılan bir metindir. Toplum, bugün insanı koruyan ve kollayan yeni bir kanuni esasiye ihtiyaç duymaktadır.
Anayasa yapımı, siyasetten ne anladığımızla yakından ilgili bir konudur. Toplumsal kültürümüzde siyaset, devlet denilen güçten ve pastadan pay kapmak, devlet gücünü birey ve grup çıkarlarımız için kullanmak olarak anlaşılmaktadır. Siyasetin devlet gücünü kapma yarışına dönüştürülmesi temel sorunumuzdur. Kişiler ve gruplar, bir ötekisinin temel hak ve hürriyetlerini hiçe sayma ve ihlal etme etme pahasına sayısız oyun oynamayı siyaset sanabilmektedirler. Siyasetin kurnazlık ve hile olarak anlaşılması ve uygulanması büyük bir sorundur.
Siyasete, artık hile ve kurnazlık, devletten güç devşirmek yolu olmaktan ziyade özgürlük, demokrasi, hukuk ve çoğulculuğun gelişmesi ve korunması için hepimizin faaliyet gösterdiği sivil ve çoğulcu bir alan olarak bakmamız gerekmektedir. Deerler dünyamızda siyaset, sahtekar ve kurnazlara bırakılmayacak kadar erdemli bir iş olarak görülmektedir. Erdemli şehirde siyaset ancak erdemli insanlar eliyle yürütülebilir. Erdemli siyaset, demokrasiyi, insan haklarını, barışı, çoğulculuğu ve farklılıklara saygıyı içselleştiren ve bunu siyasi ve sosyal hayatın merkezine yerleştiren ahlak, sorumluluk ve hesap verme bilincine sahip insanların eliyle gerçekleştirilebilir.Kurnazlık ve hile olarak uygulanan siyaset, yozlaşma ve çürümeden başka bir şey üretmemektedir.
Kişi ve otorite merkezli bir toplumsal ve siyasal kültürümüz olduğu gerçeği inkar edilemez. Siyasetçilerimize kurtarıcılar olarak bakıyoruz. Dini kültürümüzde var olan Mehdi ve mesih kavramları, kolaylıkla siyasetçilerimizde ve kurumlarımızda tezahür edebilmektedir. Siyaset, ekonomi, diplomasi, din, eğitim başta olmak üzere karşılaştığımız sorunların çözümü için hiçbir şekilde kurtarıcıya, mehdiye, mesihe ihtiyaç duymadığımız gerçeğini kavramamız gerekmektedir. Militerler, vatanı ve millet kurtarma adına1982 anayasasını yaptılar. Anayasa yapma hakkımızın, hep kurtarıcı olduğunu vehmeden güçler tarafından gaspedildiğini unutmamalıyız.
Türkiye'de bugün yapılan anayasa ve başkanlık tartışması, parti ve şahıs merkezli olarak yapılmaktadır. Türkiye'nin br partinin, grubun veya kişinin çıkarlarına ve beklentilerine göre yapılan bir anayasaya ve yönetim sistemine ihtiyacı yoktur. Ak Parti ve Erdoğan düşmanlığından dolayı muhalif kesimler, ısrarla Erdoğan ve Ak Parti'ye düşman olmak ile yeni bir anayasa yapma konusunu birbiriyle karıştırmaktadırlar. Aslında Erdoğan ve Ak Parti'yi düşman hale getirerek anayasa ve başkanlık sisteminin önünü tıkamaya çalışmak bir dayatmadır. Bu, size yeni anayasa yaptırtmayacağız demekten başka bir şey değildir. Siyaset bir bilek güreşi değildir. Anayasa ve başkanlık sistemi tartışmasının, şahıs ve parti merkezli olmaktan öte Türkiye'nin sosyal ve siyasal ihtiyaçlarını dikkate alarak yürütmemiz gerekmektedir. Siyaset, anayasayı yaptırtmama, başkanlığa geçit vermeme şeklinde şeklinde bir dayatma çabası değildir. Siyasetin ve muhalefetin, yaptırmama şeklinde tezahür eden despotism hastalığından kurtulması gerekmektedir. Şu anda anayasa ve sistem konusunda hepimizin despotizme değil, sahici anamda katılımcı, çoğulcu ve verimli bir tartışmaya ve konuşmaya ihtiyacımız vardır.
Anayasa ve başkanlık tartışması, toplumda ve siyasette gerilimleri arttırmakta ve yeni kamplaşmaların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Daha önce yapılan sivil anayasa tartışmaları, toplumda umudun yükselmesine ve insanların rahatlamasına neden olmuştu. Mevcut durumda anayasa ve başkanlık tartışmasının gerilimi arttıran bir etki yaratmasının üzerinde önemle durulmalıdır. Her şeyden önce anayasa ve başkanlık sistemi konusundaki tartışmanın ve algının normalleşmesi gerekmektedir. Her parti ve kesim, kendi anayasa önerisini ve başkanlık sistemi modelini net olarak toplumun önüne koymalı ve sağlıklı bir tartışma oluşturmaya katkı sunmalıdır.Türkiye'de, Ortadoğu'da ve dünyada meydana gelen değişmeler, Türkiye'in kabuğunu değiştirmesini zorunlu kılmaktadır. Kişisel ve toplumsal ihtiyaçları merkeze alarak yeni bir anayasanın hazırlanması ve yeni bir yönetim modelinin inşası için, zaman ve enerjimizi verimsiz ve kısırsız tartışmalarla heba etmemeliyiz.Anayasa ve sistem tartışması sürecinde siyaset, devlet, insan ve güç konularında geleneksel anlayışlarımızın ötesinde yeni bakışaçılarıyla önerilerileri ve modelleri konuşma ve tartışma konusunda olgunlaşmalıyız.