Normalleşme normal mi olacak?
Sağlık Bakanlığı’nın günlük olarak açıkladığı sayılara ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ifadelerine göre; Korona virüs salgını ülkemizde artık kontrol altına alınmış durumda.
Salgının kontrol alınmasında ve hastaların tedavi edilmesinde emeği geçen, başta sağlık personellerimiz olmak üzere herkese teşekkür ederim.
Burada dikkat edilmesi ve unutulmaması gereken bir husus var o da; salgın henüz tam manasıyla geçmiş değil. Sosyal mesafe, maske kullanımı ve hijyen tedbirlerine uymaya devam etmek zorundayız.
Bundan sonraki süreçte akıllardaki en büyük soru, normalleşme sürecinin nasıl olacağı ile ilgili.
Cumhurbaşkanı bugünlerde bununla ilgili bir basın toplantısı yaparak bu sürecin nasıl olacağı ile ilgili bilgilendirme yapacaktır. Ancak normalleşme sürecinin kısa vadede pek normal olmasını beklememek gerekir. Çünkü virüsün henüz bir aşısı yok. Bu nedenle bilinen tedbirlerle kısmi normalleşmeyi sağlamak zorundayız. Lokanta, kafe, oteller, ulaşım araçlar vb.
Bu tedbirler de doğal olarak ekonomideki toparlanma sürecinin arzulanan hızla olmamasına neden olacaktır.
Salgın sürecinin en büyük ekonomik etkileri, ekonomik durgunluk ve artan işsizlik oranı olacaktır. Milyonlarca insanın bir anda eve kapanması ve tüketimlerini hızla azaltması doğal olarak ekonomide bir durgunluğa neden oldu.
Bundan sonraki süreçte ekonomide canlılığın kademeli olarak, sıkı tedbirler çerçevesinde artması ile birlikte nispi bir toparlanma sürecine girilecektir.
Ancak işsizlik meselesi en büyük problem olarak karşımıza çıkacaktır. Çünkü işsizliğin artması toplam talebi azaltırken, bu durum da üretimin ve doğal olarak büyümenin azalmasına neden olacaktır.
Yukarıda da belirttiğim gibi virüs aşısının henüz bulunamaması sebebiyle sonbahar döneminde ikinci bir dalgadan bahsediliyor.
Eğer ikinci dalga olacaksa yaz dönemini ikinci dalgaya hazırlık yaparak geçirmek daha doğru olacaktır. İşletmeler üretim/iş yapılarını olası durumlara hazır hale getirmesi gerekir. Uzaktan çalışma imkânı olan işletmeler gereken dijital alt yapıyı kurma çalışmalarında hız verilmesi gerekir. İşçi çıkarmak yerine kısmi zamanlı çalışma sistemine geçilirken gereken durumlara göre proje temelli çalışma yöntemlerinin uygulanması oluşacak krizin etkilerini hafifletici etki oluşturacaktır.
Türkiye’nin teknolojiyi yoğun bir şekilde kullanması, sürecin ekonomik etkilerinin nispeten daha az olmasına yardımcı olduğunu ve uzaktan çalışma konusunda önemli bir destek sağladığını söylemek mümkündür.
***
Salgın süreci küresel güvenlik algılarında da değişime neden olacaktır. 11 Eylül saldırılarının ardından küresel güvenlik algısında terör olayları ön plana çıkarken içinden geçtiğimiz süreç ile birlikte sağlık, önemli bir güvenlik konusu olarak ön plana çıkacaktır.
11 Eylül terör saldırısında uçakları kaçıran 19 terörist hariç ABD’de toplam 2 bin 977 kişi hayatını kaybederken Korona virüs salgını sebebiyle ABD’de 3 Nisan itibariyle 67 bin 67 kişi öldü. Kaldı ki bu sayı artarak devam ederken ABD’de salgın sebebiyle 200 bin kişinin hayatını kaybetmesi bekleniyor.
Türkiye ise bu konuda güçlü bir sağlık sistemi alt yapısıyla ön plana çıkıyor. Vatandaşlarından fazladan bir ücret talep etmeden tedavilerini gerçekleştiren ve en yoğun zamanlarda bile hastaneleri tam kapasiteye ulaşmayan Türkiye, yeni sağlık merkezleri yapmaya devam ediyor. Sağlık görevlilerinin tecrübeleri, yerli cihaz ve ilaç üretimi konusunda üstün gayreti ile adından söz ettiriyor.
Salgının hemen öncesinde askeri alt yapısıyla adından söz ettiren Türkiye, salgın sürecinde sağlık alt yapısı ve üretim alt yapısındaki kıvraklığı ile adından söz ettirdi. Tekstil sektörü üretim yapısını hızlıca maske ve tulum gibi koruyucu ürünlerin üretimine dönüştürürken bilişim ve makine üretimi gerçekleştiren kurum ve işletmelerimiz solunum cihazları üretimine geçmeyi başardılar.
Türkiye’de solunum cihazı konusunda herhangi bir sıkıntı yaşanmazken yerli üretimlerinden Somali’ye de göndererek önemli bir insani diplomasi adımı atılmış oldu. Aynı şekilde süper güç olarak bilinen ABD başta olmak üzere İngiltere, İtayla, İspanya gibi gelişmiş ülkelerden Asya ve Afrika ülkeleri de dâhil onlarca ülkeye sağlık malzemesi göndermesi yine sahip olunan üretim alt yapısını dönüştürme kıvraklığı ve kriz yönetimindeki başarısından kaynaklıdır.
Türkiye’nin bu süreçte attığı diplomatik adımların korona sonrasında karşı karşıya kalınacak olan kırılmalarda önemli rol oynayacağını söylemek mümkündür.