Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2438.46
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 May 2020

Normalleşme mi? Değişimi yönetmek mi? Kararı siz verin

Eski hayatımıza ne zaman döneceğiz sorusunun cevabını birkaç yetkilinin ağzından 4 gözle bekliyoruz desek yeridir.

Deprem derseniz büyük musibet ama tanıdık, bildik ve acı da olsa çokça tecrübe ettik. Sel deseniz ‘’Sel gider kum kalır’’ diye üzerine türkü yaptık. Ama bu değişik bir şey; PANDEMİ…

Siyasetten ekonomiye, sağlıktan tarıma, teknolojiden eğitime, hatta ve hatta günlük alışkanlıklarımıza kadar bambaşka bir sürece giriyor olduğumuzu söylersek sanırım abartmış olmayız. Bu sürecin sonunda belki de dünya tarihi, Korona’dan Önce (K.Ö.), Korona’dan Sonra (K.S.) olarak anlatılacak.

Birçok ezberin bozulacağı, birçok dengenin değişeceği, yepyeni bir dünya düzenine hazır olmalıyız. Bu salgının gelip geçici bir şey olduğu düşüncesi ise eksik bir kanaat...

***

Koronavirüs, ülkeleri sadece sağlık hizmetleri açısından test etmiyor. Vaka ve iyileşen hasta sayılarını şeffaf olarak paylaşan ülke sıralamalarına dikkat ederseniz, ülkelerin gelişmişlik oranları ile üç aşağı beş yukarı aynı olduğunu göreceksiniz...

Rengi gibi bahtı kara Afrika’da vakalar bu kadar düşük mü sizce? Yoksa insanlığı test edecek bir test kitinin olmadığı dünyamızda, birkaç ülke ve Türkiye’den başka sağlık malzemesi ve Koronavirüs test kiti yardımı alamadıkları için mi?

Her şeyin başı sağlık...

Eyvallah da, işin en can alıcı taraflarından biri de ekonomi. “Dünyada hayat adeta durdu” diyoruz ya; aslında buradaki “hayat” kelimesi açıkça ifade edilemese de ekonominin durduğunu ifade ediyor.

Dünyadaki bilinen ekonomi kuruluşları, kısa vadede bir rahatlama beklense bile, 2022 yılına kadar 2019 makroekonomisine ulaşamayacağımız öngörüsünde bulunuyor. Şirketlerin yüzde 25’ine yakınının iflas edebileceği yönünde iç karartan tespitler var.

Yani bu ve sayamayacağımız birçok gerekçe yüzünden, neticesi itibariyle büyük değişimlerin olacağı kaçınılmaz bir gerçek...

“Değişmeyen tek şey değişimdir”. Evet, başlangıçta ekonomik nedenler ve sosyal yaşam tarzlarındaki farklılaşmanın tetikleyeceği şekilde, önü alınamaz şekilde birçok şey değişecek. Mühim olan değişimi yöneten aktörlerden biri mi olacağız, yoksa değişim rüzgârını yıllar sonra esinti şeklinde gören bir ülke mi?

Değişimler ve dönüşümler sancılı süreçlerin sonucudur.

***

Vatandaşlarımızı almak için yurtdışına gönderilen uçak ambulanslar, diğer devletlere gönderilen yardım malzemeleri, bu değişim ve dönüşüm sürecinde en çok ihtiyacımız olacak özgüven adımları olarak not edilebilir. Daha alınacak çok ama çok yolumuz var.

Bugün ABD, İngiltere, Almanya dâhil olmak üzere dünyada sözü geçen birçok ülkeye yaptığımız yardımlar, yıllar sonrasına yapılan yatırımlardır. Tıpkı yıllardır Suriyeli kardeşlerimizi zulmün karşısında misafir ettiğimiz gibi.

Gelişmelere bu minvalde bakmazsak, 90 yaşında İstanbul surları dibinde vefat eden Eyyüp Sultanı ve onun bu emelini 800 yıl sonra, aylarca süren muhasara ile gerçekleştiren Fatih Sultan’ı anlayamayız.

Devlet-i Aliyye’den sonra tekrar İslâm coğrafyasında kuvvetli bir lider olunmasının yolu, işte bu süreçlerde gösterilen organik reaksiyonlar ölçüsünde olacak...

Kapitülasyonlardan bu yana yavaş yavaş kaybettiğimiz psikolojik üstünlük, 21.yy başlarında tersine dönme sürecine başladı.

Türkiye bu süreçte sağlıktan ekonomiye, kendi planladığı bir yöntem ile mücadele ediyor. Bu mücadele sonucunda yaşanılacak bir başarı, psikolojik üstünlük ibresinin yönü için çok ama çok önemli olacak. Nerdeyse iki yüzyıldır batının tüketen bir pazarı olan ülkeden, müthiş bir atılım ile çok kısa zaman içinde kendi yerli solunum cihazı üretebilen ülkeye dönmek kolay olmasa gerek...

Velhasıl, normalleşme sürecinde bize düşen, mücadele sürecinde olduğu gibi kurallara uymak ve üzerimize düşeni azimle yapmak olacak aslında. Ötesi değil... Eğer hemen eski hayatımıza dönelim diye düşünürsek süreç bizim için anormalleşme şeklini alabilir.

Korona ile mücadele sürecinde yerlilik ve üretim gücünün ne kadar önemli olduğunu anlayan bizler için, normalleşme sürecinde birinci öncelik bu olmalı. Her türlü çipli, çipsiz teorinin havada ucustugu bu süreçten sonra üreten, kendine yeten ve başkasına verebilen bir ülke olmak zorundayız. Aksi takdirde rota belirleyen değil rotası belirlenen olmaktan öteye gidemeyiz.

Fırsat ayağımıza geldi. Günübirlik keyfi arzularımız için bunu tepmeyelim. Evde kalın sağlıkla kalın. Güzel günler yakındır Allah’ın izniyle.