Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Ağustos 2023

Nitelik ve çevre meselesi

Nitelik nedir? Bir insanın kendi potansiyelini zaaflarını da içerecek biçimde görmesi ve eyleyişini ona göre ayarlayarak mümkün olan en az maliyetle her bir yeteneğini olması gerektiği biçimde gerçekleştirecek imkanlara kavuşması, böylece benliği başta olmak üzere ilişkide bulunduğu herkese ve her şeye olabildiğince yaşama ve varoluşunu genişletme, olduğundan daha yüksek bir yaşam alanı sunma becerisine ulaşma bilgisine sahip oluştur. Nitelik insan tarafından dünyanın doğallığına eklenen en mükemmel yapaylıktır. Büyük bir çaba gerektirmesinin, bir insan ile diğeri arasına keskin bir fark yerleştirmesinin sebebi de olağanüstü bir çaba gerektirmesidir. İnsan da doğanın diğer canlıları gibi zamanın içinde hareket ederken bir taraftan bozulup çözülmeye, öteki taraftan mükemmelleşmeye doğru yürür. Özellikle zihni ve ruhu söz konusu edildiğinde insanın mükemmelliğe doğru evrilişi doğasına uygun ve potansiyel eyleyişine denk gelen özellikler üzerinden gerçekleşir. Bu sayede insan duyularını geliştirir, zihnini açar, ruhunu aşkınlıkla birleştirir ve hayata olduğundan çok daha geniş bir açıyla bakmanın lüksünü yaşar. Bütün bunlar belli düzeyde mücadeleyi ve zorlukları gerektirir. İnsan ile doğa/dış dünya/öteki insanlar arasındaki ilişki bunların hepsinin bilgisine sahip olmayı dayattığı ve kendisi başta olmak üzere bunların her birinin yapısı son derece karmaşık olduğu için hayatı anlama süreçleri son derece zordur. Zaten niteliği güzelleştiren, insan nezdinde hoş gösteren, kıymetli bir konuma yerleştiren ve nitelikli insanı niteliksizden ayıran kesin çizgi de tam bu zorluktur. Çok geniş bir alana derinlemesine nüfuz etmeyi gerektirdiği için nitelik azca rastlanan bir erdeme dönüşür.

Çevre, herhangi birinin, bir şeyin, bir durumun veya olayın etrafındaki boşluktur. Bu bakımdan ona, o şeye nefes hakkı tanıma bakımından mutlak manada gereklidir. Canlı oluş kımıltıyı, kımıldamak boşluğu zorunlu kıldığından hareket ve mesafe kat edişin mutlak zemini olan boşluk bu yönüyle çevre olarak adlandırılır ve hem fiziksel aktivasyonun hem de zihinsel hareketlenmenin teminatıdır. Varoluşu nitelik, yokluğu çevre olarak temsiye edersek varoluş için boşluk hem varlık sebebi hem de onu sınırlandırmak suretiyle yüzünü yokluğa döndüren sönükleştirici bir mekanizma olarak düşünülebilir. Niteliksizliğin çevreyle kurduğu ilişki tam da eyleyişin amaçsızlık üzerinden yokluğa yönelik olarak kımıldamasıdır. Özellikle insan söz konusu edildiğinde varoluşun çevreye öncelikli olması, niteliğin nicelik üzerindeki üstünlüğünden kaynaklanır. Boşluk/hiçlik/yokluk da varoluşa tabi olduğu, onun renksiz bir yansıması, soluk bir gölgesi olduğu için nitelik her daim niceliğe, varoluş her daim çevreye üstündür. Çevrenin mekana, niteliğin zamana vurgu yapması da yine bu ilişkiye dairdir.

Bahsedilen bu ilişkiden, bu öncelik-sonralık ilişkisinden dolayı çevre varoluşun aracıdır ve amaç niteliğin çevre üzerinden yayılması, kökleşmesidir. Çevre niteliğe öncelikli hale geldiğinde varoluş geri çekilir, boşluğun/niteliksizliğin sözü duyulur. Dolayısıyla kendisi olmadan çevresi olmak yokluk imgelerinin yüzey yayılmasına fırsat vermek demektir. Çevre niteliğin önüne geçtiğinde boşluğun alanı genişler, nitelik çevrenin önüne geçtiğinde irade kendini bulunduğu yere hapseder. Bir metafor üzerinden anlamlandırmaya çalışırsak niteliği (beyin-düşünme), çevreyi (ayak-yürüme) olarak betimleyebiliriz. Kötürüm bir bedende beyin, beyinsiz bir eyleyişte ise ayak kendini mutsuz hisseder. Bir yere gitmek istiyorsak o yere götürecek bir koordinasyona, topografya bilgisine ve bu bilgiye eklemlenecek bir yürüme kudretine ihtiyaç vardır. Boş bir tencerenin tepeden aşağı yuvarlanmasıyla bir insanın yürüyerek orayı inmesi arasındaki temel fark tam da niteliğin şahsında cem ettiği insani özden kaynaklanmaktadır.

Bireysel anlamda geçerli olan niteliğin çevreye önceliği meselesi toplumsal işleyiş ve devlet düzeni için de geçerlidir. Nitelikten yoksun, bireysel tahkimatı yapılmamış -çevre öncelikli- benliklerden oluşan toplumlar ve onların kurduğu/idare ettiği devletler kuru gürültüden, boş kalabalıklardan ibaret bir döngüde yol alır. Nitelikli, bireysel mükemmelliğe dayalı benliklerin oluşturduğu toplumlar ise bestesi ustaca yapılmış bir müzik parçasına dönüşür. Nitelikli bireyler nitelikli toplumları, nitelikli toplumlar da nitelikli devletleri yaratır. Toplumsal işleyiş ve devlet yönetiminde nicelik niteliğin, eyleyiş oluşun, çevre bireysel tahkimatın yerini aldığında bütün eyleyişler boş uğraşa dönüşür. Böylesi bir toplumsal yapı niteliğe kısa devre yaptırdığı için insanlar sabah akşam yoruldukları halde onun karşılığını asla alamazlar. Nitelik netlik, ışık, berraklıkla ilgili olduğu için çevrenin öncelikli olduğu niteliksiz toplumlarda bulanıklık, loşluk, belirsizlik kendini gösterir ve böyle toplumların çarkı ha bire hata verir.

Bireyler, toplumlar ve devletler için en mükemmel kurgu niteliğin çevreye sorunsuz biçimde yayıldığı, aktığı ve hiçbir engelle karşılaşmadan kendini gerçekleştirme imkanı bulduğu süreçlerdir. Niteliğin yatay yayılımı dünyayı hiç kuşkusuz çok daha güzel bir yer haline getirir. En korkulacak olan ise çevrenin niteliği baskıladığı, niteliğin çevrenin potinleri altında ezildiği ve akışkanlığını yitirerek bulunduğu yere kapaklandığı durumdur. Burada artık nicelik nitelik elbisesiyle dolaşır, “mış” gibi yapmak “yapmak” elbisesini giyer, bireylerin yerini içi boşaltılmış kalabalıklar alır. Burada artık niteliksizlik niteliğin katili, insan insanın kurdu, çevre varoluşun hapishanesine dönüşür ve hem bireylerin hem toplumların hem devletlerin ışığı söner. Işık gidince renklerin ne anlamı kalır ki? Nitelik çevrenin rengidir ve çevre o rengi üzerinden çıkarıp attığında koskoca bir boşluktan başka hiçbir şey değil.