Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2969.43
BIST 100
9640.06
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Nisan 2019

Nihai Hedef

“Üçüncü Dünya Savaşı yoldadır ve İran bu savaşın başlangıç noktası olacaktır. İsrail bu savaşta öldürebildiği kadar Arap öldürecek ve Ortadoğu’nun en az yarısını işgal edecektir...”

Bu sözler eski ABD Dışişleri Bakanı, “Yeni Dünya Düzeni” projesinin ve ABD politikalarının mimarlarından birisi olan Henry Kissenger’a ait. Kissenger; henüz iki hafta önce bir gazeteye verdiği mülakatta yukarıda ki cümlelerle başladığı sözlerine şöyle devam ediyor; “Biz ABD ordusuna, ABD’nin menfaatleri için Ortadoğu’da en az 7 ülkenin işgal edilmesi konusunda bir rapor sunmuştuk. Bu işgal sürecinin son adımı İran’dır.”

Evet, ABD gerek kendi menfaatleri gerekse İsrail’in geleceği ve “Büyük İsrail”in kuruluşuna giden yolu inşa etmek adına belirlediği takvimi adım adım uygulamaya, hayata geçirmeye devam ediyor. Bu hedeflere giderken de yerel halkları kurduğu oyunda adeta birer piyon gibi kullanıyor ve ne yazık ki bölge halkları da olayların arka planına bakmak yerine kendilerine gösterilenle yetinerek istenilen istikamette hareket ediyorlar. Bu realiteyi Kissenger aynı mülakatta şu ifadelerle teyit ediyor; “Biz bölge ülkelerinin büyük çoğunluğunun halklarını kendi hizmetimize aldık. Onlar bizim için bizim beklediğimizden daha iyi çalışıyorlar ve çalışacaklar. Tam da bu yüzden hedeflerimize çok yaklaşmış durumdayız.”

Son yazımda ABD’nin ülke yönetimlerine getirdiği kukla liderler/hükümetler eliyle hayata geçirdiği yeni nesil işgal planını “Postmodern İşgal” başlığı ile analiz etmeye çalışmıştım. İşte şu anki Ortadoğu ülkelerinde büyük oranda bu yeni nesil işgal faaliyeti nihayete ermiş durumda. Son olarak Sudan’da yaşanan darbeyi de bu bağlamda okumak gerekiyor.

Körfez ülkelerinin yönetimlerini devşirilmiş veliahtlar ve biat etmeye gönüllü sözde liderlerle tamamen kontrolü altına alan ABD için mesele sadece bu ülkeleri yönetmekten ibaret değil. ABD ve diğer “karar alıcılar” bu ülkelerin toprak altı zenginliklerini sömürürken aynı zamanda kendi “inançları”nın gereği olarak bölgesel yeni bir dizaynı da nihayetlendirmek hedefindeler. Böl-parçala-yönet metotlarına devşir-yönet stratejisini de ekleyen bu anlayış; hiçbir zaman insandan saymadıkları, haşere olarak gördükleri bölge halklarının sayıca azalmasını da dünyanın geleceği için elzem bir durum olarak görüyorlar. Bunun yolunu da bölge ülkelerini birbiri ile savaştırmakta bulduklarını öngörmek hiçte zor değil... Tabi bu savaşta birçok farklı kazanımları da olacak. (silah satışı vs)

“Küre İttifakı” ile devşirdikleri körfez ülkeleri yönetimlerine darbe süreçleri ile değiştirdikleri yönetimleri de ekleyerek son aşamasına gelinen “Arap NATO”su eliyle, büyük bir bölgesel savaşı başlatmak ve belkide milyonlarca insanının ölümü ile sonuçlanacak süreç sonunda İsrail için varmak istedikleri hedefe ulaşmaya çalışacaklar. En azından şimdilik bölgeden aksi istikamette bir ses duyulmadığına göre de hedeflerine ulaşmak üzereler diyebiliriz. Aslında “karar alıcıların” hedefi ne İran ne de bölgedeki başka bir ülkedir. ABD’nin hedefi topyekun bölge ve bölge insanlarıdır...

Yazıyı yine Kissenger’ın ilgili mülakatta sarf ettiği şu cümle ile sonlandıralım;

“Savaş çanları çalmaya başladı ve sadece sığırlar bunu duymuyor...”